28 Şubat dönemine ilişkin en ilginç anılardan biri Sabah yazarı Mahmut Övür'den geldi.
O dönemde, ATV'nin oynadığı rol ve Ali Kırca'nın Gülen kasetleriyle ilgili yayınları akıllara gelince bu anı daha bir önem kazanıyor...
1998 yılının ilkbaharı...
Yer ATV...
Ali Kırca sancılı, sıkıntılı, ürkek...
Derdi aylar öncesinden verdiği bir randevu...
GÖRÜŞMEK İSTEMİYORUM...
Devamını Övür'ün ağzından dinleyelim;
"Atv Haber'deydim ve dönemin güçlü televizyon anchorman'i Ali Kırca, bir haber toplantısından sonra baş başa kalınca şöyle bir şey söyledi:
-"Fethullah Hoca ile aylar önceden verilmiş bir randevum var ama görüşmek istemiyorum... Ne diyorsun?"
Ali Kırca'nın yüzüne baktım, kaygılı ama samimiydi.
-"Ortamdan dolayıysa bence doğru değil... Biz gazeteciyiz herkesle konuşur, görüşürüz."
TEK BAŞINA GÜLEN İLE GÖRÜŞMEK İSTEMİYOR
Kırca, "İyi de ne konuşacağız" deyince dayanamadım:
-"Şimdi hava değişti diye konuşacak bir şey kalmadı mı? Sonuçta bu ülkenin iki insanı olarak oturur sohbet edersiniz. Eleştirilerin varsa söylersin... Bence sana yakışan bu..."
-"O zaman sen de gel, birlikte konuşalım."
"Tamam" dedim ve öğlene doğru Fethullah Gülen Hoca ve arkadaşlarını kapıda karşıladık ve Sabah grubunun İkitelli'deki binasının en üst katındaki yemek salonuna gittik. Gülen Hoca'nın yanında iki kişi vardı. Biri halen de görüştüğüm Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Harun Tokak'tı.
EN SESSİZ YEMEK
70'li yılların sonundan bu yana adını duyduğum, 80'lerin ikinci yarısından sonra da izlemeye çalıştığım Fethullah Gülen Hoca'yı ilk kez yakından görüyordum. Çok mütevazı ama konuşurken etkili biriydi. Ve biz o masada Türkiye'nin bu etkili ismiyle çok şey konuşmadan bir yemek yemeyi başarmıştık. Oysa bir gazeteci olarak Gülen'le her zaman konuşulacak çok şey vardı ve haber değeri yüksek bir aktördü.
O darbe günlerinin ağır havası altında Hoca'nın gelişini bile haber yapmamıştık. Kim bilir belki de bana böyle görünen şey, aslında bir yıl sonra gündeme bomba gibi düşen Gülen kasetinin yayınlanmasına giden sürecin başlangıcıydı.