Saygı değer okuyucularım; bugün size 50 tane alıştırma maddesi daha sunuyorum. İmla ve noktalama bilginizi bir yoklayın bakalım. Bu cümlelerin doğrularını bir yere yazın ve sonra da benim sunduğum doğrularla bir karşılaştırın. “Türkçe Konuşacaksak, Türk’çe Konuşalım.” adlı kitabım için 1001 alıştırma maddesi olarak hazırladığım bu bölümle ilgili paylaşımlara arada bir devam edeceğim. İnşallah, faydası olur diye ümit ediyorum.
Yanlışlar
51. Alim unutmuş, kalem unutmamış.
52. Allah, erkeğin eşi ile muhabbet etmesinden memnun olur; bundan dolayı, ikisinede sevap yazar ve rızıklarını artırır.
53. Almanyada çalışan babam, ayda bin 750 euro maaş almaktadır.
54. Alperen, bu akşam ki konsere neden gelmiyor?
55. Altın ateş te, insan mihnet te belli olur.
56. Altın ne için, can ne için, inci mercanda nedir? Bir sevgiye harcanmadıkdan, bir sevgiliye feda edilmedikden sonra…
57. Altın, yer de paslanmaz; taş, yağmurdan ıslanmaz.
58. Ama bununla iş bitmezki!
59. Aman sende!
60. Ana için derler, sonu yok ıstırabın. / Hep enîndir ana da, sesi telin mızrabın.
61. Anadoluyu gezsin’de, insanlarımızın hangi şartlar da yaşadığını görsün.
62. Anahtarları mı bulmama yardım edermisin?
63. Ancak cücelerdirki, küçüldüklerini hiss etmezler.
64. Anladımki, sorularıma cevaptan başka bana verecekleri birşey yok.
65. Anne mi, zavallı annemimi arıyorsunuz?
66. Anneme, bu akşam Songül’ler de kalabileceğimi söyledim.
67. Ar gitdi Mısır’a, namusta ardısıra.
68. Arabeks müzik, beni oldum olası hiç sarmamıştır.
69. Aradığınız yeri, sormadanda bulabilirsiniz.
70. Aradıklarını bilmiyenler, bulduklarını anlıyamazlar.
71. Aramak, şimdimi aklına geldi?
72. Arayan mevlâsınıda bulur, belâsınıda.
73. Ardından bakıpta öylece kalan, gözlerim de donmuş iki damlasın.
74. Arkadaşım anlatmıştı: "Sinop’da mecburi hizmetini yapan Hüseyin isimli saf bir emirerim vardı. Birgün ev de çamaşır yıkanacaktı. Çivit lâzım olduğu için, Hüseyin’i çağırdım ve “Oğlum git, Öküz Başı marka çivit al.“ dedim. Hüseyin, akşama kadar gelmedi. Akşam üstü geç vakitlerde kanter içinde döndü. Elinde, iki koyun başı tutuyordu. Bitgin bir sesle, "Gomutanım, öküz başı bulamadım, yerini dutar deye iki goyun başı aldım.” dedi.
75. Arkadaşım Konya’nın Taşkent İlçesi’nde yaşıyor.
76. Arkadaşımın kâtil zanlıları, nihayet ele geçirildi.
77. Armutu soyda ye, elmayı sayda ye.
78. Arsız da yüz, yokuş ta düz olmaz.
79. Artık bu solan bahçe de bülbüllere yer yok; bir yerki, sevenler, sevilenlerden haber yok…
80. Artık bülbül ötmüyor, gül dolu pencere de; yanlız hatıran kaldı, boş kalan çerçeve de.
81. Artık, gelsede bize faydası olmaz.
82. Artık mum yak ta ara, sen benim gibisini, ben den sana fayda yok, bul başka birisini.
83. Artık, yeşerecek bir dalım yok; yağmurlar yağsada hoş, yağmasada.
84. Arzular ora da, şevk oradaydı; bir denizki, aşk dolu dalgalar vardı…
85. Aslında hayatın en güzel anı; herşeyden vazgeçtiğin de, seni hayata bağlayan birinin olduğunu düşündüğün andır.
86. Aşk nedir, nasıldır bilen varmı; sevip te her zaman gülen var’mı?
87. Aşk öyle bir oyundurki, sevimsiz arkadaşla oynanmaz.
88. Aşk, açlıkdan ölmez; hazımsızlık tan ölür.
89. Aşk, bir uçurumdan düşmek gibidir, bunun için sevgiliye “yar” denilir.
90. Aşkı seninle tatdı, hicranla yandı gönül; evvel coştu taştıda şimdi uslandı gönül…
91. Aşkı tatmış bir kalb için, aşksız hayat soğuk bir esnemedir.
92. Aşkın en tabiî gıdası fedakarlıktır, ister bir tarafdan olsun, ister karşılıklı.
93. Aşkını kafi gören, aşık değildir.
94. Atdığımız tarihte, çizdiğimiz o kalp te; silinmemiş duruyor, hepsi yerliyerin de.
95. Ateş olup yaksanda, gonca güller taksan’da, ahu olup baksanda; affetmem asla seni…
96. Atı güzel olanın, tayıda güzel olur.
97. Atımızı alan, yolumuzuda almadı ya!..
98. Ava gitmiş te, beni çağırmamış.
99. Avcı avın da, savcı savın da, yemek yağın da, balık ağın da güzeldir.
100. Avrupa’da ki bizimkiler sıhhatle döndüler.
Doğrular
51. Âlim unutmuş, kalem unutmamış.
52. Allah, erkeğin eşi ile muhabbet etmesinden memnun olur; bundan dolayı, ikisine de sevap yazar ve rızıklarını artırır.
53. Almanya’da çalışan babam, ayda 1750 Avro maaş almaktadır.
54. Alperen, bu akşamki konsere neden gelmiyor?
55. Altın ateşte, insan mihnette belli olur.
56. Altın ne için, can ne için, inci mercan da nedir; bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra…
57. Altın, yerde paslanmaz; taş, yağmurdan ıslanmaz.
58. Ama bununla iş bitmez ki!
59. Aman sen de!
60. Ana için derler, sonu yok ızdırabın. / Hep enîndir anada, sesi telin mızrabın.
61. Anadolu’yu gezsin de, insanlarımızın hangi şartlarda yaşadığını görsün.
62. Anahtarlarımı bulmama yardım eder misin?
63. Ancak cücelerdir ki, küçüldüklerini hissetmezler.
64. Anladım ki, sorularıma cevaptan başka bana verecekleri bir şey yok.
65. Annemi, zavallı annemi mi arıyorsunuz?
66. Anneme, bu akşam Songüllerde kalabileceğimi söyledim.
67. Ar gitti Mısır’a, namus da ardı sıra.
68. Arabesk müzik, beni oldum olası hiç sarmamıştır.
69. Aradığınız yeri, sormadan da bulabilirsiniz.
70. Aradıklarını bilmeyenler, bulduklarını anlayamazlar.
71. Aramak, şimdi mi aklına geldi?
72. Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da.
73. Ardından bakıp da öylece kalan, gözlerimde donmuş iki damlasın.
74. Arkadaşım anlatmıştı: "Sinop’ta mecburi hizmetini yapan Hüseyin isimli saf bir emir erim vardı. Bir gün evde çamaşır yıkanacaktı. Çivit lazım olduğu için, Hüseyin’i çağırdım ve “Oğlum git, Öküz Başı marka çivit al.“ dedim. Hüseyin, akşama kadar gelmedi. Akşamüstü geç vakitlerde kan ter içinde döndü. Elinde, iki koyun başı tutuyordu. Bitkin bir sesle, "Gomutanım, öküz başı bulamadım, yerini dutar deye iki goyun başı aldım.” dedi.
75. Arkadaşım Konya’nın Taşkent ilçesinde yaşıyor.
76. Arkadaşımın katil zanlıları, nihayet ele geçirildi.
77. Armudu soy da ye, elmayı say da ye.
78. Arsızda yüz, yokuşta düz olmaz.
79. Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok; bir yer ki, sevenler, sevilenlerden haber yok…
80. Artık bülbül ötmüyor, gül dolu pencerede; yalnız hatıran kaldı, boş kalan çerçevede.
81. Artık, gelse de bize faydası olmaz.
82. Artık mum yak da ara, sen benim gibisini; benden sana fayda yok, bul başka birisini.
83. Artık, yeşerecek bir dalım yok; yağmurlar yağsa da hoş, yağmasa da.
84. Arzular orada, şevk oradaydı; bir deniz ki, aşk dolu dalgalar vardı…
85. Aslında hayatın en güzel anı; her şeyden vazgeçtiğinde, seni hayata bağlayan birinin olduğunu düşündüğün andır.
86. Aşk nedir, nasıldır bilen var mı; sevip de her zaman gülen var mı?
87. Aşk öyle bir oyundur ki, sevimsiz arkadaşla oynanmaz.
88. Aşk, açlıktan ölmez; hazımsızlıktan ölür.
89. Aşk, bir uçurumdan düşmek gibidir, bunun için sevgiliye “yâr” denilir.
90. Aşkı seninle tattı, hicranla yandı gönül; evvel coştu taştı da şimdi uslandı gönül…
91. Aşkı tatmış bir kalp için, aşksız hayat soğuk bir esnemedir.
92. Aşkın en tabii gıdası fedakârlıktır, ister bir taraftan olsun, ister karşılıklı.
93. Aşkını kâfi gören, âşık değildir.
94. Attığımız tarih de, çizdiğimiz o kalp de; silinmemiş duruyor, hepsi yerli yerinde.
95. Ateş olup yaksan da, gonca güller taksan da, ahu olup baksan da; affetmem asla seni…
96. Atı güzel olanın, tayı da güzel olur.
97. Atımızı alan, yolumuzu da almadı ya!..
98. Ava gitmiş de, beni çağırmamış.
99. Avcı avında, savcı savında, yemek yağında, balık ağında güzeldir.
100. Avrupa’daki bizimkiler sıhhatle döndüler.