Sevgili nitelikli okurlarım, bu hafta da sizlere çok ilginç ve hepimizin dilinden düşürmediğimiz Allah (c.c) kelimesindeki müthiş sırrı paylaşmak istedim.
Hollandalı bilim adamı ve psikolog “Vander Hoven” ALLAH kelimesini oluşturan harflerin sırrını bulduğunu açıkladı. Prof. Hoven'in hastalar üzerindeki araştırmasının sonucu ise şöyle..
Hollandalı bir psikolog olan Vander Hoven Kur’an okumanın ve ALLAH kelimesini tekrar etmenin hastalar ve sağlıklı insanlar üzerindeki etkilerini bulduğunu açıkladı.
Profesör Hoven,üç yıldan beri bir çok hasta üzerinde araştırma ve çalışmasını yaparak yeni buluşuna ulaştığını söyledi.Hastalarından bazılarının Müslüman olmadığını, bazılarının da Arapça bilmediğini belirten Hoven hastalarına ALLAH kelimesini öğrettiğini söyledi. Bunun sonucuna bakıldığında ise, alınan sonucun çok mükemmel olduğunu, özellikle depresyon ve tansiyon hastalarında çok daha iyi sonuçlar verdiğini belirtti.
Profesör Haven ALLAH kelimesini oluşturan harflerin psikolojik hastaların üzerindeki etkilerini de açıkladı...
ALLAH kelimesinin ilk harfi olan –A- harfi solunum sisteminden direk çıkıyor ve nefes almayı düzenliyor.
Damaktan söylenen –L- harfi ise, (Arapçada çıkarıldığı şekilde) dil hafifçe damağın üst kısmına dokunuyor ve çene kısa bir duraklamayla birlikte aynı işlem tekrarlanıyor.(İki –L- harfi olduğu için) Bu işlem nefes alıp vermeyi rahatlatıyor.
-Son harf olan –H- harfi çıkartılırken akciğer ve kalp arasında bir ilişki oluşuyor ve işlem sonucunda kalp atışları düzeliyor ve düzenleniyor.
-Sayın okurlarım, bu araştırmayı yapan Hollandalı profesör Müslüman değil, fakat İslam ilimlerine ilgi duyan ve Kur’an-ı Kerim’in sırlarını araştıran bir psikolog.
-Peki bu durumda bizlerin daha fazla Allah ı zikretip, daha fazla Allah ımızın (cc) dedikleri yapmamız gerekmez mi? Sadece Allah kelamı vücudumuzu bu kadar etkiliyorsa, diğer ayet, hadis, dualarımızı, ibadetlerimizi varın siz düşünün.
-Hoşça, sağlıcakla kalın. Ama en önemlisi Allah’ı zikredip adam gibi adam kalın.
+++
HAFTANIN ÖYKÜSÜ:
Küçük bir hayat dersi
Hedef yüksek bir kulenin tepesiymiş...
Kalabalık onları görmek ve alkışlamak için toplanmış.
Yarış başlamış
Aslında kimse onların tepeye varacaklarına inanmıyormuş...
Ve şöyle konuşuyorlarmış aralarında;
«Boşuna !!! nasıl olsa başaramayacaklar...»
Kurbağalar yavaş yavaş cesaretlerini kaybetmeye başlamışlar. Yalnız bir tanesi bütün gücüyle tırmanmaya devam ediyormuş... Ve insanlar konuşmaya devam ediyorlarmış:
«Hakikaten yazık !!! nasıl olsa tepeye varamayacaklar !...»
ve kurbağalar yenilgiyi kabullenmek zorunda kalmışlar... Bir tanesi hariç! O, bütün koşullara rağmen devam ediyormuş... Sonuçta, o bir tanesi hariç, hepsi yarışı terk etmişler... O ise kulenin tepesine tek başına çıkabilmiş... Herkes şaşkınlık içinde bunu nasıl başardığını merak etmiş!
İçlerinden bir tanesi ona yaklaşıp bu yarışı nasıl tamamladığını sormuş...
Ve görmüş ki...
O sağırmış!!!
...Siz siz olun negatif duygular taşıma alışkanlığı olan insanları dinlemeyin...
Çünkü onlar sizin yüreğinizde taşıdığınız en güzel umutları yok ederler !!!!
İşittiğiniz veya okuduğunuz sözlerin ne denli tesirli olduklarını bilin...
Ve her zaman pozitif düşünün !!!
Pozitif!
Sonuç:
Yapamazsın diyenlere kulaklarınızı tıkayın !!!
+++
BİRAZ DA GÜLELİM
Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor:
-Parayı kim alacak teyze? Açıklamasına ne yazalım?
Teyzem cevap veriyor:
-Bu paranın hayrını görme İnşallah yazalım.
BİR FIKRA
Böyle Soruya Böyle Cevap [#3042]Renkli kişiliği ve düşük not vermesi ile öğrencileri arasında özel bir üne sahip olan felsefe öğretmeni, sınav yapacağı gün öğrencilere, önce kâğıt ve kalemlerini hazırlamalarını söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp masanın üzerine koydu.
Sonra:
“Sınav sorumu soruyorum" dedi. "Bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayınız.”
Sıfırcı felsefe öğretmeni, sınav kâğıtlarını okuduktan sonra, bu konudaki ününe gölge düşüreceğini bilmesine rağmen, hayatında ilk kez bir öğrencisine yüz üzerinden yüz vermek zorunda kaldı.
Öğrencinin sınav kâğıdında yalnızca şu iki sözcük yer alıyordu:
- Hangi sandalyenin?