ALLAH’IN AYETİ AİLEYİ DOĞRU OKUMALI!
İslam’ın ilk emri Oku’dur. Yüce Allah, ilk indirdiği ayetlerinde bu emri iki kez tekrarlamıştır. Elbette bu, kuru bir tekrardan öte manalar içerir. Şöyle ki, insan iki kitapla karşı karşıyadır ve her iki kitabı okumakla yükümlüdür. Her iki kitabın sahibi de Yüce Allah’tır. Bu yüzden iki kitabın ayetleri arasında herhangi bir çelişki söz konusu değildir. Bu iki kitap, Kâinat Kitabı ve Kur’ân-ı Kerîmdir.
Kur’ân’ın ilk inen ayetleri Alak suresinin ilk beş ayetidir. Bu ayetlerden öğrendiğimize göre Kâinat Kitabının ilk ayeti de insanın yaratılış ayetidir. Her insan bu ayeti okumakla yükümlüdür. Bu ayeti okuyup anlama konusunda hiçbir insan hiçbir mazeret üretemez. Kendini tanıyan Rabbini anır ifadesi ile bu büyük ayete dikkat çekilmiştir. Gerçekten de öyledir, kendisini iyi okuyup tanıyan kimse Yüce Yaratıcının erişilmez kudretini görür ve O’na iman eder.
İyi ve kâmil bir okuma her iki kitabı birlikte okumaktan geçer. Şöyle ki Kur’ân’daki Şems suresini anlayarak okuyan bir kimse, gökyüzündeki şemsi (güneşi) de okuyup incelerse okuma tamamlanmış olur.
Kur’ân’daki Kamer suresini okuyup, semadaki kameri okumamak eksik bir okumadır.
Kur’ân’daki Nahl (arı) suresini okuduğu halde, arı kovanındaki arıyı görmezden gelen, hiç olmazsa sofrasında yediği petekteki balın üzerinde düşünmeyen bir kimse ne kadar Nahl suresini anlamış olabilir?!
Ankebût (örümcek) suresini okuduğu halde, duvarda gördüğü örümcekteki sanatı göremeyen, ondaki yüce kudrete işaret eden işaretleri alamayan kimsenin o sureyi okuması eksik kalmaz mı?
Aynı şekilde mesleği gereği güneşi, ayı, arıyı, örümceği, havayı, suyu laboratuarda incelediği halde, Kur’ân’ın ilgili ayetlerine şöyle bir bakmayan bilim adamının araştırması ve okuması da kusurludur ve noksandır. Örnekleri çoğaltabiliriz.
Kur’ân’a göre inen vahiy de ayettir, semadan inen yağmurlar da. Mucizeler de ayettir, kavimleri helak eden olaylar da. Kainat Kitabı da tıpkı İlahî kitaplar gibi ayetlerle bezenmiştir.
İşte geceyi, gündüzü, güneşi, ayı, bulutu, yağmuru ayetlerinden birer ayet olarak sıralayan Yüce Rabbimiz, aileyi de bize ayetlerinden bir ayet olarak sunmaktadır. O halde, o büyük ayet üzerinde durup düşünmemiz, onu iyi okuyup değerlendirmemiz ve onu iyi korumamız gerekir.
O'nun ayetlerinden biri de, size nefislerinizden, sakinleşeceğiniz eşler yaratması ve aranıza meveddet ve rahmet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır[1].
Ayette ilk etapta şunlar dikkatimizi çekmektedir:
Meveddet ve rahmet, kadın ve erkeği birlikte tutan iki cazibe sebebidir.
Kâinatın cazibe yasası ile ayakta durduğu gibi, aile yuvası da bu iki cazibe ile ayakta durur.
İlerleyen zamanlara ve bireylerin yaşlanmasına göre ailede meveddet azalsa bile, merhamet hiç azalmaz.
Meveddet ve merhametin kaynağı el-Vedûd ve er-Rahman olan Yüce Allah’tır. O’nunla irtibatlı olan sevgi ve merhamet dolar. O’ndan uzak olan sevgi ve merhametten yoksun kalır. Aile gücünü O’ndan alır, O’nun ölçülerine uymakta bulur.
Sonuç olarak diyoruz ki:
Nikâh bir ibadettir, bu ibadetin öncesinde ve sonrasında yerine getirilmesi gereken şartlar, erkan ve âdâp vardır. Bunları belirleyen nefislerimiz ve çevre olamaz. Bunları Şâri’ hazretleri belirler.
Evlilik, yalnızca karı koca (iki kişi) arasında kurulan bir birliktelik değildir. Mutluluğu, karı kocadan başka pek çok insanı (çocuklar, anne babalar ve diğer akrabalar) mutlu eden, mutsuzluğu da onlardan başka pek çok insanı mutsuz eden bir kurumdur.
Eşlerimiz, bizim dünya ahiret hayat arkadaşlarımızdır. Dini yaşamada birbirimize köstek değil destek olacaklarımızdır. En fazla beraber olduklarımızdır. Bizi en iyi tanıyan, en çok dinleyen, en fazla etkileyen ve etkilenen kişilerdir.
İdealimizdeki hedefleri öncelikle ailemizde gerçekleştirebilmeliyiz. Bu hem daha kolay, hem daha kalıcıdır.
Aile yuvası toplumun temelidir. Güçlü toplumlar, güçlü ailelerle kurulur.
Yeryüzünde insanın hayatı aile ile başlamış ve aile ile devam etmiştir. Aile hayatı, Cennette de devam edecektir.
İslam ailesi, onu bahşeden Yüce Allah’ın ölçüleri ile kurulur ve ayakta durur.
Aileyi ayakta tutan meveddet ve rahmettir. Taraflar (karı-koca, çocuklar, akrabalar, toplum, yetkililer) bu iki unsuru canlı tutmaya ve geliştirmeye gayret etmelidirler.
[1] 30 Rum 21.