BERLİN (AA) - Alman Kanser Araştırmaları Merkezi (DKFZ) uzmanı Dr. Verena Katzke, yaşam süresinin uzamasıyla birlikte kanser vakalarında da artış görüldüğünü, sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve sigaranın, kanserin başlıca nedenlerini oluşturduğunu söyledi.
Kanserle mücadele alanında önemli çalışmalarıyla bilinen DKFZ’nin uzmanlarından Katzke, AA muhabirine yaptığı açıklamada, araştırmaların kanserden korunmanın ancak sağlıklı bir yaşam tarzıyla mümkün olabileceğini gösterdiğini vurguladı.
Katzke, “Sağlıklı bir yaşam tarzı dediğimiz, dengeli beslenme, düzenli bedensel hareket ve normal bir kilodan oluşuyor. Bu formül tahminlere göre kanseri yüzde 30 ila 40 oranında önleyebilmeyi sağlıyor” şeklinde konuştu.
Almanya’da son yıllarda iyi tıbbi bakım sonucunda kalp ve damar hastalıkları ile enfeksiyonlara bağlı ölümlerin gerilediğini, insanların yaşam sürelerinin uzadığını, bununla birlikte kanser vakalarında artış görüldüğünü anlatan Katzke, şöyle devam etti:
“Kanser riskini artıran bir diğer etken ‘Batılı yaşam tarzı’ olarak ifade edilen, hareketsizlik ve sağlıksız beslenmenin yol açtığı aşırı kilo. Ayrıca özellikle gelişmekte olan ülkelerde sigara içme oranları artıyor, bu da kanser vakalarındaki artışın başlıca nedeni.”
Kanserin önlenmesi için daha güçlü önlemler alınması gerektiğini dile getiren Katzke, “Kanserle mücadele için, sigara içme yasaklarının uygulandığı alanların genişletilmesi, sigara reklamlarının daha yaygın bir şekilde yasaklanması, okul kantinlerinde daha sağlıklı beslenme imkanlarının sunulması ve daha fazla spor imkanının yaratılması önem taşıyor” diye konuştu.
Stresin doğrudan kansere yol açıp açmadığı konusunda henüz yeterli araştırma yapılmadığını aktaran Katzke, şu noktalara dikkati çekti:
“Stres ve genel olarak hayattan duyulan memnuniyetsizliğin kanser riskini arttırdığı varsayılıyor. Muhtemelen etkenler dolaylı. Çünkü bu durumlarda daha çok sigara içiliyor, daha kötü besleniliyor. Hareket etmek büyük önem taşıyor. Hareketsiz kalmanın kanser riskini artırdığını biliyoruz. Bu özellikle bağırsak kanseri ile ilgili olarak defalarca ispatlandı. Fazla kilo da aynı şekilde kanser riskini artırıyor.”
- Her iki hastadan biri ölüyor
Alman Kanser Araştırmaları Merkezi’nin Sözcüsü Dr. Stefanie Seltmann da son yıllarda her iki kanser hastasından birinin hayatını kaybettiğini, bu ölümleri azaltmak için kansere yol açan nedenlerin önlenmesi, teşhis ve tedavide yeni yöntemlerin bulunmasına ağırlık verilmesi gerektiğini söyledi.
DKFZ’in bu alanlarda uluslararası çapta başarılara imza attığını, son yıllarda genetik alanında da araştırmalar yaptıklarını belirten Seltmann, araştırmalardan elde edilen sonuçların olumlu sonuçları olduğunu vurguladı.
Seltmann şunları ifade etti:
“2008 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülen Harald zur Hausen araştırmalarıyla rahim ağzı kanserine papilloma virüslerinin yol açtığını bulmuştu. Bu sayede geliştirilen aşılarla halihazırda dünya genelinde 1 milyon kız çocuğa bu virüse karşı aşı yapıldı. Diğer bazı uzmanlarımız ışın terapisi, genetik araştırmalar alanlarında önemli buluşlara imza atarak kanserlerin daha iyi teşhisi ve böylelikle daha etkin tedavisine katkı sağladı.”
- Sosyal destek kilit önem taşıyor
Kanser hastalıklarında tanı, tedavi ve araştırmaların yanı sıra hastalara sosyal destek de kilit önem taşıyor. Yaşlılar, yalnız yaşayan kanser hastaları kadar, kanser nedeniyle kariyerleri zora giren gençler de desteğe ihtiyaç duyuyor.
Kansere yakalanan genç ve yetişkinlere yardım sağlayan Almanya Kanserli Genç Yetişkinler Derneği sözcüsü Frauke Frodl, ülkede her yıl 18-39 yaş arası ortalama 15 bin kişiye kanser teşhisi konulduğunu, bunların çocuklar ya da ileri yaştaki hastalardan farklı güçlüklerle karşı karşıya kaldığını, özgün psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyduklarını anlattı.
Genç ve yetişkinlerde kanser tedavisinin yüzde 80’lere varan oranda olumlu sonuç verdiğini ancak bu hastaların tedavi sürecinde ya da iyileşmelerinin ardından türlü zorluklar çektiğine işaret eden Frodl, şunları kaydetti:
“Örneğin iki yaşında küçük bir çocuğu olan ve kanser olduğunu öğrenen genç bir kişi, çok daha büyük korkular yaşıyor. Henüz çocuk sahibi olmayan ve çocuk arzulayan hastalar ise kanser tedavisinin yan etkileri nedeniyle çocuk sahibi olamama riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. ‘Üreme sağlığımı etkileyecek kemoterapiyi yapacak mıyım?’ gibi kaygıları oluyor bu hastaların, destek duydukları alanlar, yanıt aradıkları sorular çok farklı.”
Bu yaş grubundaki hastaların bir kısmının üniversite ya da meslek eğitimlerini yarıda kesmek zorunda kaldığına değinen Frodl, şöyle devam etti:
“Ayrıca bazıları henüz iş hayatının çok başındayken işten ayrılmak zorunda kalıyor. Çocuk hastalar ailelerinin kanatları altında, daha ileri yaşlardaki insanlar ise mesleki ve mali olarak belirli oranda bir birikime ve tecrübeye sahip, bir kısmı erken emekli olabiliyor. Ancak işte genç yetişkinler için durum çok farklı. Tedavi olup iyileşseler bile bazılarında tedaviye bağlı başka ve bazen de kalıcı sağlık sorunları oluşabiliyor. Hastalık ve tedavi süreciyle ilgili güçlüklere ilaveten varoluşsal zorluklar, gelecek endişesi yaşıyorlar. Bu grup hastada yoksullaşma riski çok daha yüksek.”
Çok farklı durumlarla karşılaşabildiklerini aktaran Frodl, başlarından geçen bir olayı şöyle aktardı:
“Genç bir kadın hastamızın ev sahibi kanser teşhisinden haberdar olmuş ve kira sözleşmesini sona erdirdiğine dair yazı göndermiş. Muhtemelen hastalığı nedeniyle kadının kira ödeyemeyeceğini düşünmüş. Zaten tedavi süreci nedeniyle yoğun bir sürece giren genç hasta buna nasıl karşı koyabileceğini, ev sahibinin buna hakkı olup olmadığını bilemeyebiliyor. İşte biz bu noktalarda da bilgilendirme yoluyla destek sağlayabiliyoruz.”
Almanya’da kanser vakaları son 20 yılda yüzde 30 oranında arttı.
Ülkede her yıl ortalama 450 bin hastaya kanser teşhisi konuluyor. Kanser kaynaklı ölümlere, erkeklerde en çok akciğer kanseri, kadınlarda ise göğüs kanseri neden oluyor.
Son yıllarda geliştirilen başarılı erken tanı ve tedavi programları sayesinde, teşhis edilen kanser vakalarında ölüm oranları yüzde 20 oranında azaldı. Ancak kanser vakalarındaki hızlı artış devam ediyor ve uzmanlara göre en geç 10 yıl içerisinde kanser, Almanya’da halen en çok ölüme yol açan kalp ve damar hastalıkları kaynaklı ölümlerin yerini alacak.
AA