Günümüzde şoför olmak için bile sürücü kursuna gidilirken, ciddi bir müessese olan ailenin temellerinin atılması konusunda niçin adaylar evlilik kurslarına alınmıyor? Bu konuda sorumluluk mevkiinde olanlar görevlerini ciddi olarak yerine getirmelidirler.
Aile olmanın ne anlama geldiği kavranmadan gerçekleştirilen evlilikler, ileride sorun olabiliyor. Bu sebeple aile içi sorunların, şiddetin ve boşanmaların önüne geçmede eğitime ağırlık verilmelidir. Çünkü eşler arasında saygı, sadakat, sevgi, tutumluluk, aile olmanın yükümlülüğü gibi değerler bilinmeden kurulacak ailelerin ömrü fazla uzun olmuyor.
Aile içi meselelerin çözümü için yeniden hakemlik sistemi ihya edilmelidir.
Eşler arasında bir anlaşmazlık çıktığı zaman akraba destek sistemi acilen devreye sokulmalıdır.
Çözüm için bir hakem heyeti oluşturulmalı; bu hakemlerden birisi kız, diğeri erkek tarafından olmalıdır. Bu da çözüm olmadığı takdirde, eşler boşanmak için aile mahkemelerine gitmeden önce aile danışma merkezlerine yönlendirilmelidir. Mutlaka aile danışma merkezleri yasal statüye kavuşturulmalıdır. Bu merkezler gerek fiziki mekânlar bakımından ve gerekse psikolog, sosyolog, sosyal hizmetli ve din görevlisi gibi kadrolu elemanlar bakımından desteklenmelidir. Özerk bir kurum haline dönüştürülen bu müesseselerde her iki tarafta dinlenmeli ve mümkünse taraflar rehabile edilerek aile yıkımdan kurtarılmalıdır.
Günümüzde sudan sebeplerle aileler yıkılıyor.
Aile müessesesi, hafife alınmamalı; zira basit bir birliktelik değildir.
Yukarıda önerdiğimiz aileye destek sistemi gerçekleşmezse, müftülüklerimiz bünyesinde oluşturulan aile irşad ve rehberlik büroları yasal statüye kavuşturulmak suretiyle de bu ihtiyaç giderilebilir. Elbette şu andaki mevcut konumla bu problemler çözülmez. Bu bürolarda görev yapacak din hizmetleri elemanları, özel psiko-sosyolojik eğitimden geçmelidir. Ayrıca bunun dışında başka özellikler de aranmalıdır. Çünkü aile, dini, idari, sosyal, hukuki ve medeni yönleri olan kompleks bir yapıdır. Bütün bu yönlere cevap verebilecek uzman elemanlara ihtiyaç vardır. Önemini dikkate almakla birlikte, sorunların çözümünde salt alo fetva hattı da yeterli değildir.
Diğer taraftan evlilik yaşının yükselmiş olması, aileye büyük problemler de getirmektedir. Burada erkekten ziyade, genç kızlar mağdur bir konuma düşmektedirler. Bu mağduriyetlerin ortaya çıkmasında istenilen kriterlerin uygulanamaz oluşu da vardır. Hassaten evlenecek gençler, eş seçimi kriterleri konusunda açılacak kurslarda bilgilendirilebileceği gibi, hutbe ve vaazlar yoluyla da bilgilendirilebilir. Kızlarımız beş vakit ve Cuma namazlarında camiye devam etmedikleri için eğitim hizmetleri, özel konferanslar, yaygın ve örgün eğitim kurumları aracılığıyla gerçekleştirilebilir. Kesinlikle, eş seçimi konusunda İslam’ın getirdiği kriterler göz ardı edilmemelidir. Bu kriterler arasında; mal, asalet, güzellik ve ahlaki dindarlık sayılabilir. Bunlar içinde en kalıcı olan asalet ve ahlaki dindarlığın öncelenmesidir. Diğer iki kriter geçici olan şeylerdir. Maalesef bugün yaşadığımız toplumun değer yargılarında da bir sarsılma olduğu için ehem-mühim birbirine karıştırılmaktadır. Sonunda ortaya çıkan tatsızlıklar keşkeleri artırmaktadır ama artık iş işten çoktan geçmiştir. Olan, eşlere olduğu gibi, asıl ortada kalan çocuklara olmaktadır.
İslam hak merkezli değil, vazife merkezli bir dindir. Önce vazife, sonra da hak isteme gelir. Meseleler vazife merkezli ele alınırsa sorunların çözümü de kolaylaşır. Gerek çalışanlarımız ve gerekse aile bireyleri üzerlerine düşen vazifeleri bihakkın yerine getirmiş olsalar sorunlar yok olamayacak ama olabildiğince de asgari düzeye inecektir. Çünkü vazife değil de hak öne geçirilince, henüz aile kurulmadan hak çatışması başlıyor. Hâlbuki çatışma üzerine kurulacak bir aile yapısı uzun ömürlü olamaz. Örneğin, anne, kızına öğüt verirken aman kızım kendini ezdirme diye başlıyor. Bu ne anlama gelir? Acaba, anneler “kendini ezdirme” derken neyi anlıyor müstakbel gelin adayları? Karşılıklı hizmetler ezdirme olarak mı değerlendiriliyor? Böyle bir bakış açısı eşler arasında sevgi ve sadakat köprülerini atmaya sebep olabileceği gibi, kaynana ve gelin arasında beklenen sevgi ve saygı ilişkilerini de zedelemeye sebep olur. Ezcümle, bir milletin tarihsel devamlılığı, sağlam aile yapılarına bağlıdır.