Günlerden cuma, bir Selçukya öğle sonrası".. "Anadolu Selçuklu ve Konya Mutfağı Yemek Yarışması"na gidiyorum.. Yarışmayı Necmettin Erbakan Üniversitesi, "Turizm Haftası" dolayısıyla düzenliyor. Jüri üyesiyim; ama, aslında, "Yemek yazarlığı" bâbında yüz akımız Nevin Hadıcı'nın davetlisiyim...
EĞİTİM FAKÜLTESİ'NİN BAHÇESİNDEKİ ÇAMLARIMIZ
Eğitim Fakültesi'ne, Yeni Meram Yolu üstündeki "Taç Kapı"dan giriyorum. Şükür ki arabalı giriliyor; olmaz deselerdi, elli yıl önceki gibi, yaya girecektim...
Ön bahçedeki elli yaşındaki çamlar, hemen tanıdılar , beni; "Hoş geldin Ağabey , hoş geldin" dediler, birer birer...
Çoğunu geçen on yıllarda "Hoyrat eller" duman etmiş; estetikten nasibini almayanlar kollarını kanatlarını kırmış..
Biz, onları, yani bu çamları acı ayaz bir "Selçukya Mart"nda, Selçuk Eğitim Enstitüsü Müdürümüz Hüseyin Köroğlu'nun riyâsetinde, kız/erkek yediyüz öğrenci dikmiştik. Enstitü binası koca bir tarla ortasındaydı, henüz ikinci katının betonları dökülüyordu.
HAVUZ BAŞI'NDA SEVGİ KATILARAK, "BİZİM OLAN"A SAYGİ DUYULARAK YAPILAN BİR YARIŞMA
"Anadolu Selçuklu ve Konya Mutfağı Yemek Yarışması"nın ev sahibi Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörlüğü ile Turizm Fakültesi... Konya Büyükşehir Belediyesi ile ortak bir organizasyon; Torku'nun katkılarıyla.. Turizm Fakültesi öğrencileriyle fakülte mensupları da emeklerini koymuşlar. Taktire değer...
Öğleden önce de, Eğitim Fakültesi Konferans Salonu'nda, Turizm Fakültesi bir Konferans düzenledi; "Turizm Haftası" dolayısıyla... "Konya Turizminin Dünü,Bugünü, ve Geleceği Sorunları ve Çözüm Yolları" konulu konferansı, ünlü yemek yazarı Nevin Halıcı yönetmişti...
- Yarışmada söz edelim biraz, isterseniz..
- Dört ayrı grupta yapılan yarışmanın, değerlendirme heyetlerinin başkanlığını Nevin Halıcı yaptı.. Tatlıda, tuzluda, etlide sebzeli; kadim ana yemeklerde, unutulmaya yaz tutmuş kadim lezzetlerde bay/bayan yarışmacılar hep "Bizden Birileri" Köyden, kentten, yayladan alıp gelmişler "Kadim Bir Medeniyet'in" ağız tadlarını... Elimizde tabaklar, yarışma yemeklerinin önünde tek tek durarak, tadımlıklar aldık; sevgi katılarak, kadim kültürümüze saygı duyularak hazırlanmış yemeklerden..
Onlarca jüri üyesi; "Gurme" diye yeni bir eski köye yeni icadla anılan "ağız tadı uzmanları" kültür adamları, sanat adamları, gazeteciler.. geçip değerlendirme masalarına oturuldu; ağzımızda yemeğin tadı, elimiz vicdanımızda puanlar verdik; yüz üzerinden...
ANADOLU SELÇUKLU VE KONYA MUTFAĞI YEMEK YARIŞMASI"NIN DERECELERİ ŞÖYLE:
1.OLANLAR: Hatice Doğaner(Et Kabağı), Halime Keser (Tutmaç), Zeliha Çelik (Kamıştan Çekme), Tülay Mert (Tirit)
2.OLANLAR: Funda Filiz (Düğün Pilavı) Hatice Sertdulge (Tarhun), Ayla Orhan (Benemiç), Saliha Kaysı (Çirli)
3.OLANLAR: Rahime Tosun (Kıkırdak Çorbası), Müjde Akan (Katmer), Ümmühan Cirit (Kaburga Dolması), Fatma Biçer (Patlıcan Orta)
MANSİYON ÖDÜLÜ ALANLAR: Hacer Kocalar (Tarhun) Sultan Gür (Ekmek Kadayıfı), Ahmet Büyükakkaş (Sermeç), Fatma Kiraz Baybağan (Tirit)
- Yukarıda, bir ara, söylemiştim; Nevin Halıcı Hanım'ın tensibiyle ben de, Konya yemekleri bölümü yarışmasında jüri üyesiydim. "Yetişmek için menzile" yetmişi aştığım yaşlarda, hayatımda ilk kez , "Yemek yarışması jüri Üyesi" oldum. Boyamadığım bir fistıki yeşil vardı, onu da Elhamdülillah 17 nisan cuma günü elli yıl önce dikimine elimiz değen çamların altında boyadım.
Unutulmuş, ya da, unutulmaya yüz tutmuş Konya yemeklerinden hangilerine, "Sermeç"e 85 puan; Konya'dan "et kabağı" yemeğine 80 puan; Çumra Türkmen köylerinden "Çirli"ye 75 puan verdim. Hatice Doğaner'in "Et kabağı birinci olanlardan; Saliha Kaysı'nın "Çirli", ikinci olanlardan; Ahmet Büyükakkaş'ın "Sermeç" mansiyon kazandı. Ömrümde boyamadığım bir fıstıki yeşil kalmıştı, bir tek yemek jüri üyeliği kalmıştı; demiştim.. Öğünmek gibi olsun; anlarmışım hani; "Ağzım teneke kaplı" değilmiş .. Esgi Gonya'da iyi yemekten anlamayanları tarif ederken "Ağzı tekene kaplı" derlerdi.
Keşke, "Zaman tüneli" gerçek olsaydı; meşhur yemek Destanı'nı 1890 de söyleyen Şerife hanım da; alfabenin her harfine bir yemek koyarak destan düzen Silleli Âşık Mansur da; Konya'nın unutulmaz Şikemperver'i Sıçanlı'nın Ahmet Ağa da bu yarışmada jüri üyesi olsaydı.. "Şikemperver.. Osmanlı'da Gurme demek.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü, "Bizden Biri" Prof. Dr. Muzaffer Şeker'in şahsında, Turizm fakültesi Dekanı Prof. Dr. Raif Parlakkaya'yı, emeği geçen öğretim üyeleri ile öğrencilerini kutlarım. "Kadim Bir Başkent" yemek kültürü ile de "Başkent"tir.
***
“NİSAN YAĞMUR SUYU” TOPLAMANIN TAM ZAMANI
Bu günler “nisan yağmur suyu” toplama günleri. Birkaç leğen, birkaç tencere bulun; içine yağmur suyu toplanacak bir yere koyun; bekleyin yağmuru. Bağ, bahçe, balkon; sizin yoksa akrabalarınızın.
Benim “Çocukluğumun Konya’sı”nda belki bin evde, nisan aylarında herkes dikkat içindeydi; yağmur suyu toplamak için. O zamanlarda, yağmurun adı “Rahmet”i; “nisan yağmuru suyu” da binbir derdeşifaydı. Bilen için yine de öyle. Unutulunca “gerçek”, gerçek olmaktan çıkmaz ki.
Biz, kerpiç evlerimizin pencerelerinde yağmur yağarken; “Tarlada çamur, teknede hamur, ver Allah’ım ver, sicim gibi yağmur” diye el çırparken ninelerimiz anlatırlardı. “Nisan yağmuru yağarken denizdeki balıklar kafalarını sudan çıkarır, ağızlarına nisan yağmuru damlasın diye. Nisan yağmuru damlası balıkların midesinde “cevahir” olur” derlerdi.
“Nisan yağmuru” hakkında rivayet olundu ki:
Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa: “Cebrail, Bana, öyle bir ilâç öğretti ki (o ilâç sayesinde, insanların” doktorların, ilâlarına hiç ihtiyaç kalmaz”
“Eshab-ı Kiram”: (O ilâçtan) Bize de haber ver, Ya Rasulullah” dediler.
Rasulullah dedi ki: “Nisan yağmurunu alınız (toplayınız). Ona: 70 defa Fatiha-i Şerife, 70 defa İhlâs-ı şerif, 70 defa Felak suresini, 70 defa Nâs suresini, 70 defa Tesbih duasını (Sübhanallahi vel-hamdü Lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâbillâhil-aliyyıl-azîm) okuyunuz. Sonra, 7 gün devamlı olarak sabah akşam birer bardak içiniz. Beni Hak Peygamber olarak gönderen Cenâb-u Hakk’a yemin ederim ki, Cebraîl Bana dedi ki: “Bu sudan içen kimsenin, cesedinden, damarından, sinirinden, etlerinden, o kimseye ağrı, acı veren rahatsızlığını Cenâb-u Hakk giderir ve o kimseye sıhhat ve afiyet verir”
“Mevlâna Dergâhı”nda “Mevleviler” yüzlerce yıl, “nisan yağmur suları”nı “Nisan Tası” adlı kaplarda topladılar; Dergâhı ziyarete gelen misafirlerine ikram ettiler, yemeklerine kattılar.
Saçları uzamayanlar, “Nisan yağmuru suyu” ile saçlarını yıkasınlar da görsünler.
İmkânınız varsa, şimdi tam zamanı. “Kırkikindi yağmurları” başlamak üzere. Nisandan size on beş gün müsaade. Buyurun, “Nisan yağmur suyu” biriktirmeye.