15 Temmuz hain darbe, işgal ve taşeron, işbirlikçiler maharetiyle bu asil devlet ve vatanın küresel sisteme teslim edilme girişimlerinin seneyi devriyesindeyiz. Allah bu asil millet ve devlete böyle karanlık gün ve geceyi bir daha yaşatmasın. Peki, 15 Temmuz tarihinde ne oldu? 15 Temmuz karanlık gece de neler yaşandı? Devlet ve millet olarak bir daha böyle bir gün ve gecenin yaşanmaması için geçtiğimiz bir yıl zarfında ne gibi tedbir ve önlemler alabildik? Devlet yönetimi olarak alınan ve alınmaya çalışılan tedbirler yeterli midir? Bir daha bu asil devlet ve millet, böyle bir ihanet ve hainlik yaşanmaz, diyebilir miyiz? Bu topraklar, Anadolu! Bu topraklar, Dünyanın merkezi! Bu topraklar, Dünyadaki tüm medeniyetlerin beşiği ve merkezi! Bu topraklar, Dünya Enerjinin merkez dağıtım üssü ve tam kavşak noktası! Bu topraklar da çıkar, tüm Dünya savaşları! Bu topraklarda, vatanı için canını feda etmekten çekinmeyen vatanperver evlatları ve vatanına ihanet etmekten çekinmeyen hainleri de bolca görebiliriz. Devlet ve millet olarak buna göre yaşamalı ve dikkatli de olmalıyız.
Anadolu kara parçasına hâkim olmak isteyen küresel sistemin bölgemizde ki ve tezgâhları hiçbir zaman bitmeyecektir. Yaşaması ve varlığını devam ettirebilmesi için bu topraklara ihtiyacı vardır. Ancak ve ancak hayat damarları da bu kara parçasında bulunmaktadır. 100 yıl önce olduğu gibi bir plan ve senaryo işletilmeye çalışılmaktadır. Bölgede ki 22 devletin parçalanması için plan yapanlar hedeflerine adım adım ulaşmaktadır. Suriye bu hedefleri için son kaledir. Suriye’de planlarına uygun bir şekilde tamamen parçalanırsa bölgedeki hâkimiyetleri de süreklilik kazanacaktır. Suriye’nin bölünmesi ve parçalanmasına müdahil olmaya çalışan bir Türkiye bu güçleri elbette ki rahatsız etmektedir. Suriye’nin bölünmesi ve parçalanması planlarında ki masada ve sahada olan bir Türkiye ve liderinden elbette ki sıkıntı duyacaklardır. Tüm mesele budur.
CHP’li bir milletvekilinin devletin sırlarını ifşa etmekten dolayı, TBMM’deki üyeliği düşürülüyor ve yargı da 25 yıl gibi bir ceza almasına hükmediyor. Yargının bağımsızlığından dem vuranlar, yüksek yargının vermiş olduğu bir kararı hem sorguluyor, hem beğenmiyor, hem de ‘ Hak ve Adalet’ aramak için yollara düşüyor. Ben hiçbir şey anlamadım! Bu ülkede ne zamandan beridir ‘ Hak ve Adalet’ yollarda, meydanlarda, sokaklarda aranır hale geldi ki? Kendi ifadeleri ile Türkiye Cumhuriyeti devleti, bir kabile devleti midir veya bir muz devleti midir? Mademki Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devletidir! Hak ve Adaleti nerelerde aramamız gerektiği de bellidir. Tüm vatandaşlarımız yargının vermiş olduğu kararları beğenmez ve yollara düşerse ne yapacağız? Hedeflenen, böyle bir ortam mıdır? Hedeflenen, Anadolu diyarında da Suriye ve Irak benzeri bir ortam için zemin mi hazırlanmaktadır? Hedeflenen, bir kaos ve bir iç karışıklık mıdır? Bilemiyorum, sadece soruyorum.
Ana muhalefet partisi liderinin başlatmış olduğu ve güya adı da ‘ Hak ve Adalet’ olan bir yürüyüşü, nasıl Firavun ve Musa (as.) dönemi ve hadisesi ile kıyaslayabilirsiniz? Hz. Peygamber efendimizin Taif’de yaşadıkları ile nasıl bir tutabilirsiniz? Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır? Kendinizi, nereye ve kim yerine konumlandırıyorsunuz? Daha dün kendini; Peygamber ve mehdi olduğunu iddia edenlerden ne farkınız kaldı ve bu kişilere nasıl kızabiliyordunuz? Hani, sizler çok demokrat, çok medeni ve çok da akılcı olduğunuzu ve sadece de akıl ile hareket ettiğinizi iddia ediyordunuz? Biraz, insaf! Biraz, izan! Biraz, tefekkür! Biraz, tezekkür! Biraz da Samimiyet, lütfen!
Bölgemizde çok büyük bir oyun ve tezgâh devam ederken, küresel güçler de sınırlarımızda ki terör örgütlerine olan lojistik ve diğer desteklerini de alenen devam ettirmekte olduğu bir zaman diliminde, Ana muhalefet partisi liderinin başlatmış olduğu ve 20 gündür devam eden; ‘ Hak ve Adalet’ yürüyüşü neyin nesidir? Küresel güçlerin sınırlarımızda kurmaya çalıştıkları terör devletini perdelemek için yapılan bir girişim midir? Bu devlet ve millet, 100 yıl önce bir hata yaptı; masum gibi görünen ve başlayan bir yürüyüşle, milyonlarca masum vatan evlatları canını ve kocaman bir imparatorluğun da parçalanması ile bedelini ödedi. Artık bu devlet ve millet böyle bir bedel bir daha asla ödemeyecektir. Bedeli ne olursa olsun, tüm ihanet girişimleri ve kalkışmalarına karşı, devlet olmanın ‘Otoriter’ yüzü ve gücü ile gereken şekilde ve gerektiği oranda da cevabı verecektir. Artık böyle biline… Tüm içerideki işbirlikçiler, taşeronlar ve onların destekçileri olan ağababaları, küresel sistemde bunu aynen böyle bilmelidir.