Anayasa Mahkemesi, kocasının borcundan dolayı oturdukları aile konutuna gelen haczin kaldırılması için açtığı dava "ehliyet yönünden" reddedilen kadının, aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazetede yayımlanan kararına göre, İzmir'de yaşayan bir kişi hakkında ödenmediği iddia edilen iki çekten dolayı icra takibi başlatıldı. Takip nedeniyle çek sahibinin İzmir'in Buca ilçesindeki konutuna haciz konuldu.
Eşinin borcundan dolayı eve haciz konan kadın ise önce dava açarak mahkeme kararıyla oturdukları eve "aile konutu şerhi" koydurdu, ardından da haciz işlemine karşı dava açarak, kaldırılmasını istedi.
İzmir 11. İcra Hukuk Mahkemesince mahallinde yapılan keşif sonrası, dava konusu meskenin 3 oda, 1 salondan oluşan ve lüks olmayan aile konutu vasfında bir ev olduğu sonucuna ulaşıldı. Ancak mahkeme, "aktif dava açma ehliyeti" bulunmadığından kadının başvurusunu reddetti.
Hüküm, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin kararıyla onandı. Başvurucu kadın, karar düzeltme talebinin de reddedilmesi üzerine kadın Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, eşinin borcundan dolayı aile konutunun haczedilemeyeceğine ilişkin yaptığı itirazın "aktif dava ehliyeti olmadığı" gerekçesiyle reddedilmesinin aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini öne sürdü.
- Anayasa Mahkemesi kararı
Anayasa Mahkemesi, kadının aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Yüksek Mahkeme, kararın bir örneğinin, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İzmir 11. Hukuk İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmesini kararlaştırdı.
Anayasa Mahkemesinin gerekçesinde, İcra ve İflas Kanununun 82. maddesinde borçlunun "haline münasip" evinin haczedilemeyeceği kuralıyla barınma hakkına üstünlük tanındığı, aile konutuna ilişkin diğer düzenlemelerin de Medeni Kanun'un 194. maddesinde yer aldığı hatırlatıldı.
Hacze konu meskenin aynı zamanda aile konutu olması halinde Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde öngörülen aile hayatına saygı hakkına yönelik güvencelerin de devreye gireceği vurgulanan gerekçede, bu nedenle haczedilen evin aile konutu olduğu durumlarda "haline münasip ev" kavramının, sadece borçlunun değil borçlunun ve ailesinin sosyal ve ekonomik durumuna uygun olan konut biçiminde anlaşılması gerektiği kaydedildi.
- "Aile konutuna ilişkin güvencelerden yararlanarak meskeniyet iddiasıyla dava açabilir"
Gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"Anayasa'nın aile konutuyla ilgili olarak devlete yüklediği pozitif yükümlülükler, mülkiyet hakkından bağımsızdır. Aile konutunun maliki olmayan eşin koruyucu yetkileri kullanmasının engellenmesi, bu yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Aile konutunun haczedilmesine karşı borçlunun eşinin de yargı yoluna gitmekte hukuki yararının olduğu değerlendirildiğinde, aile konutu güvencesinden kaynaklanan haklarını ileri sürebilme ve bunları yargı mercilerinde tartıştırabilme imkanına sahip olması gerekir.
Somut olayda yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporunda ilgili taşınmazın başvurucunun eşi ve kızı ile birlikte yaşadığı haline münasip bir ev olduğu tespitine yer verilmiştir. Başvurucunun meskeniyet iddiasına dayalı haczedilemezlik şikayeti ise mahkeme tarafından dava ehliyeti yokluğuyla reddedilmiştir. Bu nedenle başvurucunun, aile konutuna ilişkin Anayasa'daki güvencelerin gözetilmediği iddialarını öne sürme imkanı ortadan kaldırılmıştır.
Yargılama bir bütün halinde değerlendirildiğinde, taşınmazın üzerine konulan hacizden doğrudan etkilenecek başvurucunun aile konutuna ilişkin güvencelerden yararlanarak meskeniyet iddiasıyla dava açabileceği, dolayısıyla mahkemenin dava ehliyetine ilişkin daraltıcı yorumunun Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerindeki güvencelere uygun olmadığı değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir."