Okullarda okutulan Andımız ve andımız içinde geçen kavramlar etrafında şekillenen tartışmaları izliyoruz son günlerde.
Bu kavramlardan biri de Türklük…
Sosyal medyada, siyasiler arasında yapılan yorumları okuyoruz.
Bu tartışmalara benzer herhangi bir tartışma Batı ülkelerinde yapılmaz.
Neden, çünkü orada üst kimlik konusunda tartışılmayan, tartışılması dahi akla getirilmeyen bir mutabakat vardır.
Mesela orada Türkiyelilik gibi bir safsataya rastlamazsınız, çünkü bir İngiliz’e milliyetini sorduğun zaman İngiltereliyim demez, İngiliz’im der. Fransız ya da Alman için de aynı şey söz konusudur.
İngiliz , Fransız ya da Alman üst kimliği üzerinden tartışma açılmaz.
Milleti var eden ana omurga hiçbir şekilde örselenmez, tartışmaya açılmaz.
Oralarda milliyet , vatandaşlık, din gibi meselelerde kafa karışıklığı yoktur.
Aslında bu meseleyi 20 yüzyılın başında Ziya Gökalp bir tanımıyla kökten halletmiştir. Türk milliyetçiliğinin kapısı olan Ziya Gökalp kimsin sorusuna; Türk milletindenim, İslam ümmetindenim diyerek cevap verir…
Sosyoloji, tarih, ilahiyat bilmemize gerek yoktur bunu söylemek, bu cevabı vermek için.
Bu tartışmalar olmasın diye aslında tarihte yolculuğa çıktığımızda Orhun âbideleri, öğütlerine kulak vermiş olsak yeter…
Orhun âbideleri, hakkında en yetkin eserlerden birini kendini Türk bilimine adamış olan Muharrem Ergin hoca vermiştir.
Orhun âbideleri, Göktürkler döneminde yazılmış olup hem bir öğüt hem bir vasiyet hem de bir rehber kitap niteliğindedir. Göktürkler döneminde tarihe not düşmek adına kayalara kazınmıştır.
Abide Bilge Kağan devrinin mahsulleridir. Birincisi olan Kül Tigin abidesini ağabeyi Bilge Kağan 732'de diktirmiş, ikincisi olan Bilge Kağan âbidesini de ölümünden bir yıl sonra 735'te kendi oğlu olan kağan diktirmiştir.
Üçüncü olarak verilen Tonyukuk âbidesi ise 720 - 725 senelerinde kendisi tarafından dikilmiştir.
Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metindir bu yazıtlar...
İlk Türk tarih, taşlar üzerine nakşedilmiştir..
Türk devlet adamlarının milletiyle helalleşmesi, millete hesap vermesi, milletle hesaplamasıdır..
Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri, Türk nizaminin, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikasıdır
Orhun abideleri.. Türk askerî dehasının, Türk askerlik sanatının esaslarını da burada görürüz.
Türk gururunun ilahî yüksekliği, Türk feragat ve faziletinin büyük örneği de bu abidenin satırlarında ilmek ilmek işlenmiştir.
Türk içtimaî hayatinin ulvi tablosu., Türk edebiyatının ilk şaheseri 1250 yıl öncesinden bizlere seslenir..
Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri, Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı, yalın ve keskin üslubun şaşırtıcı numunesi oradan Fatih Kanunnamesine, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün nutkuna sirayet eder....
Bir kavmi bir millet yapabilecek eser olan Orhun âbideleri, Türk milletinin temel kitabı, anayasasıdır.
Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışıktır, rehberdir..
Türk dilinin mübarek kaynağı, Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade duru örneğidir..
Türk yazı dilinin başlangıcını miladın ilk asırlarına çıkartan delilidir..
Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesikadır.
Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser Orhun âbideleri, insanlık aleminin sosyal muhteva bakımından en manalı mezar taşlarıdır…
Ve bu taşlarda bugüne ışık tutan atamız Büyük Bilge Kağan’ın şu sözler hala kulaklarımızdadır: Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir?