Unutamadığımız birçok şeyleri yeri geldiğinde hatırlayabiliyor insan hafızası. Hele geçmiş günlere dair not tutulmuş ise daha zevkli oluyor. Eskiye dönük espri karakterli, duygusal. Eğlenceli, güldürücü birçok hatıralar var bellekte. Sizleri üzmeden yormadan hoşgörü içerisinde paylaşalım istedim kara kış ile ilgili bugünkü sohbetlerimizde.
Yıl 1940. Gençliğimin en güzel günlerini yaşıyorum. Diğer işlerimiz yanında Babalık Gazetesinde haber muhabiriyim. O tarihte yaşanan Kara Kış da bu günlere benziyor çok sert. Konya’nın en muteber semti olan Kalecik Mahallesi Karahafız Sokaktaki 17 kapı nolu baba evinde oturuyoruz. Evlerin şimdiki gibi çatı ile değil toprak damlar ile korunduğu, suların sokak çeşmelerinden temin edildiği, Bahçeli elektriğin Meram Dere Santralından münavebe ile verildiği bir devirden bahsediyorum. Komşularımızla olan yakın münasebet, dostluk ve yakınlığı o devri yaşayan insanlar asla unutamaz.
Bitişik komşumuz saatçi esnafı olarak Maruf Ali amca iş bitirici şen şakrak güzel saz çalan saatçilik mesleğinden başka her işi iyi bilen şakacı bir insan. Yaşadığımız bu yılın kışı gibi bir kış yaşanıyor. Dip komşusu eski çocukluk arkadaşı, kendi yaşıtı Havva Saçma teyzeye kışla ilgili bir şaka yapmayı düşünür yani muzipliği tutar. Yalnız o bu kışı Meram yakada oturan kızının yanındadır. Yaka’ya gidip gelen bir tanıdığı ile Havva teyzeye verilmek üzere bir yazılı kısa mektup gönderir. Mektup da şunlar yazılıdır: Havva görüyorsun bu yıl kış çok zorlu geçiyor. Aman ha ölürüm filan deme. Mezarını kazacak hoca bulamayız sonra. Kendine iyi kaymol .
Havva nine mektubu okur ve oda şunları yazar aynı adamla geri gönderir. “Ali asıl sen kendine iyi kaymol. Ben dişimi sıkarım. Korkma ölmem” der. “Kaymol” kelimesi Konya ağzında kendini iyi koru anlamında kullanılır. Pusula Ali ağaya ulaşır. Okunur, elden ele mahallede dolaşır, gülüşülür. Fakat olacak işte. O günlerde Ali amcanın ayağı kayar yere düşer bir kaza geçirir. Kafası yere çarptığından rahatsızlanır. Ali ağa vefat etmiştir. Bu acı haberi duyan Havva nine çok üzülür çareyi hemen şehre inip Ali amcanın yanı başında kendini bulur. Ve helalleşir. Yeteri kadar kuran okuduktan sonra ezberindeki şu şiiri okumaya başlar:
GEL YİYELİM İÇELİM BU GÜNLERDE GEÇER BİR GÜN.
KARA TOPRAK DEVRAN OLMUŞ YER AĞZINI AÇAR BİR GÜN.
GÜVENME HİÇ BU ZAMANE ECEL GELİR HANE HANE
BAŞ AĞRISI BİR BAHANE, DİRLİK DÜZEN KAÇAR BİR GÜN.
SAĞ OLANLAR BİR GÜN ANLAR, YÜREĞİNE KANLAR DAMLAR
DOST BİLDİĞİN OL İMKANLAR, FİTNE FESAT SAÇAR BİRGİN.
DAYAN KAHBE FELETDAYAN, HAKİKATLER AYAR BEYAN
HELAL HARAM TANIMAYAN KENDİSİNDEN GEÇER BİR GÜN.
OL GAFİLLER BİR GÜN ANLAR KERVAN SARAY ULU HANLAR
ÖREN EVRER YIKIK DAMLAR, MEZAR GİBİ GÖÇER BİRGÜN.
BAHAR EYYAMIDIR NİSAN, AHMET MEHMET VELİ HASAN,
EKİN MİSALİDİR İNSAN. EKİN GİBİ BİÇER BİRGÜN.
BENİM ADIM BÜLBÜL HOCA, DERDİM VAR KOCA KOCA
ADIM ŞERİF YAŞIM KOCA, CAN KAFESDEN UÇAR BİR GÜN.