ANKARA (AA) - Ankara Garı önünde gerçekleştirilen terör saldırısıyla ilgili 20'si tutuklu 36 kişinin yargılandığı davada, müşteki beyanlarının alınmasına devam edildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümü, müşteki beyanlarının alınmasıyla sürdü.
Patlamada hayatını kaybeden İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğrencisi Günay Doğan'ın annesi Derman Doğan, astım hastası oğlunun, patlamadan sonra polis tarafından olay yerine atılan biber gazı nedeniyle yaşamını yitirdiğini savundu.
Oğlunun Ankara'ya barış ve kardeşliği savunmak için geldiğini, bunun dışında başka bir amacının olmadığını söyleyen anne Doğan, "Oğlum savaşa değil, barış ve kardeşlik için devletten izin alınmış bir mitinge gidiyordu ve oğlum silahsızdı. Başkent'te bombanın ne işi vardı? 16 aydır fotoğrafına bakamadım çünkü konduramıyorum evladıma." dedi.
Oğluyla ilgili hayallerinin gerçekleşemeyecek olmasının acısını yüreğinde yaşadığını dile getiren Doğan, "Benim oğlum yiğitti, dünya güzeliydi, nazlıydı. Tek hayali vardı, okulu bitirince kimsesiz çocukları okutacaktı. Oğlumun ölümüne sebep olan herkesten şikayetçiyim." diye konuştu.
Saldırıda eşi Bedriye Batur'u kaybeden İbrahim Batur da eşinin güvenlik ihmalleri nedeniyle hayatını kaybettiğini iddia etti. Eşinin cenazesini aldıktan sonra Alanya'da defnetmek istediğini ancak buna karşı çıkanların olduğunu ifade eden Batur, "Küçük kızım, ölümünden sonra annesini soruyordu, artık dayanamadım birkaç gün sonra mezarına götürdüm. 'Annem neden burada' diye sordu, cevap veremedim. Sanıklara soruyorum bu acı, bu katliam için kendilerini ne kadara sattılar?" ifadesini kullandı.
- Kızı ile görümcesini kaybetti
Üniversite öğrencisi kızı Sidar Başak ile görümcesi Nilgün Çevik'i kaybeden Hatice Çevik, saldırıda eşiyle yaralandığını belirterek, patlamadan sonra eşiyle birlikte basına yansıyan fotoğraflarıyla "acının fotoğrafı oluşturduklarını" kaydetti.
Kızını kaybettikten sonra hayata eskisi gibi tutunamadıklarını dile getiren Çevik, "Her gece kızımın o görüntüsüyle uyuyor, sabah aynı şekilde uyanıyoruz. Kızımı bir sonbaharda kaybettim, ne yazımız ne kışımız var. Hayat bizim için sonbahar, hiçbir şeyden mutlu olamıyoruz." dedi.
Kanser hastası olan görümcesi Nilgün Çevik'in hastalığına direndiğini, hayat dolu bir insan olduğunu ifade eden Çevik, şunları söyledi:
"Ama onu aldılar, üç çocuğu öksüz kaldı. Yardım ediyoruz lakin annenin yerini kim tutabilir ki? Sevdiklerimiz üzülmesin diye yaşamak zorundayız. Yaşamıyoruz aslında, adalet yerini bulana kadar da yaşamayacağız. Sorumlular yargılanırsa belki yüreğimize bir nebze de olsa su serpilir. Mitinge izin verip önlem almayan Ankara Valisiden, 'oylarımız arttı' diyen Başbakandan, '400 vekil verin bu kaos bitsin' diyen Cumhurbaşkanından ve MİT müsteşarından davacıyım."
- "Ciğerimizi yaktılar Hakim Bey"
Müştekilerden Halime Atabay da oğlu öğretmen Ata Önder Atabay'ın hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin, "Oğlumu öldürsünler diye yetiştirmedim. Onu güçlükle büyüttüm. Ciğer acısını ancak yaşayan bilir. Geceleri uyanıyorum, oğlumun yatağına gidiyorum. 'Kalk hadi' diyorum ama yok. Ciğerimizi yaktılar Hakim Bey." diye konuştu.
Oğlunun ölümünde devletin büyük ihmallerinin olduğunu savunan Atabay, sözlerine şöyle devam etti:
"O alana insanlar ölmesin diye gitmişti. Devlet, iyi insanlar ölsün, kişiliksiz insanlar yaşasın istiyor. Olayda sorumluluğu olan Gaziantep ve Ankara Valisi, emniyet güçleri, Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı ve MİT'ten şikayetçiyim. Artık oğlumun davası için yaşıyorum."
Patlamada hayatını kaybeden Dicle Deli'nin babası Faik Deli, saldırıdan bir gün önce Ankara'ya gelmek için arkadaşlarıyla birlikte hazırlık yaptıklarını belirtti, bu davanın siyasi bir dava olduğunu savundu.
Daha önce katıldığı mitinglerin aksine toplanmak için buluştukları Ankara Garı önünde güvenlik önemlerinin alınmadığını, alanı gören yerlerde ise polisin bulunmadığını ifade eden Faik Deli, "Diğer illerden gelen arkadaşlarımızı görmek için Sıhhiye Köprüsü'ne gittim. Çocuğum da Gar'ın önünde kaldı. İzinli bir miting yapılacaksa eğer buraya sağlık görevlileri, ambulanslar, itfaiye araçlarını tahsis etmek ve alanın güvenliğini sağlamak devletin görevidir. Devlet, Gaziantep'ten bombalarla Ankara'ya gelen katilleri bilmeyecek, öyle mi? İnanmıyoruz. Can ve mal güvenliğimden sorumlu olan devlet, cenazemize en az 500 polis görevlendirdi. Patlamada ihmali olan bütün kamu görevlilerinden şikayetçiyim." ifadesini kullandı.
Davanın yarınki duruşmasında müştekilerin tamamı dinlendikten sonra önceki duruşmalardaki taleplere ilişkin kurumlardan mahkemeye gelen evraklar açıklanacak.
AA