ANNEME REKLAMCI OLDUĞUMU SÖYLEMEYİN…
…O beni bir genelevde piyanist sanıyor” Jacgues Seguela’nın kitabının adı. Avrupa’daki 1970’li yılların reklamcılığının hikayesini anlatıyor kitap. Dersler veriyor, dikkat çekiyor. (Reklam ajansı olacağım diyen herkes mutlaka okumalı. Jacques Seguela’nın bir başka kitabı Hollywood daha beyaz yıkar’ı da okursanız ne iyi edersiniz) Neredeyse 40 yıl geçti aradan. Kitabın hikayeleri şimdiki bizim reklamcılığımızı anlatıyor. Bizim reklamcılarımızı piyanist sanmıyorlar ama tabelacı sanıyorlar. Aradaki fark bu. Piyanist ve tabelacı farkı da kültürden geliyor olsa gerek. Aaa reklamcı mısınız! Tabelamızı yenileyecektik size yaptıralım o zaman!
Tabelacılar iletişimlerinde “X Reklam, Y Reklam” diyerek bu karışıklığı daha da tetikliyorlar. Tabelacı olarak kalsalar ve reklam ajansları da kapı önlerine, kartvizitlerine “Reklam Ajansı” ibaresini koysalar bu karışıklığı belki zihinler önlemeye başlayabilir. İki tarafında memnun olmadığı karışıklık yavaş yavaş giderilmiş olur. Reklam ajansları fikir üreten strateji geliştiren, planlayan merkezler olsa, tabelacılarda operasyonu yerine getiren operatörler olsa fotoğraf daha da netleşir. Herkese söylenebilecek bir meslek haline gelmesi için herkes sorumluluk almalı. Öyle değil mi?
Reklamcı olduklarını söylesinler diye uğraştığımız öğrencilerimize geçen hafta Marka Yönetimi dersinde şu an okuduğunuz Memleket Gazetesinin sahibi Adem Alemdar yol gösterdi. Kendi marka yolculuğunu 4.sınıf öğrencilerimle paylaştı. Heyecanlı ve interaktif bir ders ortamında geleceğin reklamcıları ve halkla ilişkilercileri mesleğin püf noktalarını dinlediler. Bu arada sizin de yakında öğreneceğiniz Memleket Gazetesinin bir kampanyasını birinci ağızdan öğrenme fırsatı da bulduk. Konya’nın markaları, Konya’nın kendini daha iyi anlatması, sorunlarını çözmesi için sorumlu davranmalılar. Sosyal olup sorumluluk almayan firmalar göktaşları gibi kayıp gitmişlerdir, gideceklerdir. Kalıcı olmak adına sorumluluk almak ve değer yaratmaya çalışmak gerekir. Memleket Gazetesi belki de hemen herkesin bildiği bir konuyu kitaplaştırma sorumluluğunu almış. Konya’nın yerel kültüründeki “Gonyalılık” artık sözel değil yazılı hale getirilmiş Memleket’in imzasıyla. Gonyalıca gerçeğini alıp okuyacaksınız. Kampanyadan önce ben sizi haberdar etmiş olayım. Hadi iyisiniz.
Bu hafta Mevlana Haftası etkisiyle Zaman Gazetesinin Şeb-i Arus eki ve Memleket Dergi’sindeki reklamlara eğileceğiz. Açıkhavada iki reklama bakalım. Açıkhavada geçen hafta fazlaca frekans alan firma Özkaymak firmasıydı. Ama bu kadar frekansı sadece ölmedim yaşıyorum demek için ya da rakiplerin söyledikleri anlaşılmasın diye kafa karıştırmak için almış. Ne söylediği belli olmayan bir reklam yapmış Özkaymak. Dediğini anlamak için 3-4 parça olan reklamın karşısına geçip ders çalışmak lazım. Anlayan beri gelsin.
Bir başka açıkhava reklamı Dedeman’da Spor Keyfi başlığını taşıyor. Spor keyfine kimleri çağırıyor reklam? Reklamda erkek manken koyduysan erkek çağırıyorsun. Bayan koyduysan hem erkek hem de bayan çağırıyorsun demektir. Dedeman sadece erkeklerin spor tesisine gelmesini mi istiyor? Bence reklam başkasını Dedeman başkasını çağırıyor!
Keşke Mevlana kalksa gelse…
Gelse de bu sorumsuzluğu görse. Sosyal mesaj vermeyi Mevlana üzerinden fütursuzca yapmak bu Mevlana haftasında doruk noktaya ulaştı. Çok az firma reklamında hem kendine hem de Mevlana felsefesine zarar vermeden Mevlana’yı kullandı. Çoğu firmamız maalesef zorlamayla, kör göze parmak iletişimleriyle zihinde hiç de iyi yer etmeyecek iletişimlere imza attılar. Bu kötü imzaları silmek için bundan sonra ne yapacaklar hepimiz merak ediyoruz. Ya da bir şey yapacaklar mı acaba? Aman boşver herkes her şeyi unutuyor bizim bu reklamımızı da unuturlar mı diyecekler? (Her zaman ki gibi) Tüketicinin cezası çıkar aheste aheste hatırlatayım!
Bizim firmalarımız ne kadar Mevlana felsefesiyle yaşıyorlarmış. Öyle değil mi? Reklamlar böyle diyor! Çalışanlarına Mevlana anlayışında hoşgörülü davranıyorlarmış! Müşterilerine yine aynı anlayışta ürün ve hizmet geliştiriyorlar ve satıyorlarmış! Ama gerçekler öyle mi?
Bu felsefeyle yoğrulmuş! firmalarımızdan analiz edeceğimiz ilk reklam Merve Eğitim Kurumlarının reklamı. Bu reklamla Merve’nin, Mevlana Vuslat Yıl Dönümlerini bir yıl geriden kutladığını anlıyoruz. (735 değil 736)
Bu yanlışla kalmıyorlar. Bir eğitim kurumu olduklarının metaforu olarak kalemi seçip Mevlana Türbesini kaleme dönüştürüyorlar. Acaba ne kalemi? Tükenmez kalem mi? Tükenir kalem mi? (Kırtasiyecilerde bundan feyz alıp biz de Mevlana kalemi var derlerse ve bu reklam gibi reklam yaparlarsa hiç şaşırmayın!) Dikkat çekmişler haklısınız! Ama amaca hizmet edecek dikkat çekme değil. Çok çok zorlamanın hem Mevlana felsefesine, sevgisine hem de firmaların başarısına katkısı olmaz. Aksine çok zararı olur. Dur demek lazım!
“Ağırlamayı ve uğurlamayı ondan öğrendik” Bu sefer Bera reklamında farklı bir vaadle çıkıyor karşımıza. Geçen hafta farklı şehirlerdeyiz ama kalitemiz aynı diyordu. Şimdi de ağırlama ve uğurlamaya dikkat çekmek istiyor. Başlıkla reklam görselleri arasındaki bağlantıyı siz evde kuracaksınız. Çünkü bu bağlantı reklamda yok! Üç tane farklı amaç var reklamda. (1) Ağırlama ve uğurlamada iyiyiz. (2) Mevlana haftasını kutlarız. (3) Üç tane otelimiz var, valla bak bunlar da binaları. Sanki birileri Bera Otellerinin olmadığını iddia etmiş. Reklam da bu sorunu çözüyor! İspatlama reklamları… Bu reklam Bera Otel’in imajını yansıtıyor mu sizce? Bera Otellerin üçünü de görmüş biri olarak bu iletişimlerin Bera imajını yansıtmadığını düşünüyorum.
Mevlana Haftasında gördüğüm en başarılı imaj reklamı. Beysu fazla fantezi yapmadan kendi ürünüyle imaj göstergesini ona da kendine de zarar vermeden mükemmel birleştirmiş. Bu kadar. Başlık, semazen, marka ismi, renk, anlam, uyum mükemmel. Tebrik ederim. Oh be!
Kule Sini Konya’nın biricik özelliğe (USP) sahip ender firmalarından biri. Kule Sini’deki 42 kat ve 360 derece kimse de yok. (Reklamda da yok) Reklamda ne diyor? Konya’ya tepeden bakarsınız diyor. 360 dereceyi sadece bilen anlar. Konya’ya yeni gelmiş birine gösterin anlıyorsa reklam başarılıdır. Mevlana Haftasında belki de Mevlana’yı Semazen’i fütursuzca reklamında kullanmayan firmalardan biri aslında. Ama Kule Sini 360 derece özelliğini Semazen’le kullanması gereken firma. Semazen 360 derece dönüyor Kule Sini’de dönüyor. Bu cümleyi reklamda söyletmiş olsaydı yeterdi. Öyle değil mi? Enteresan ki kullanmaması gereken firmalar kullanmış, kullanması gereken firma kullanmamış. Garip!
Hafta sonu katıldığım bir yemekli toplantı ve Memleket Dergisindeki reklamlardan başarılı bulduğum iki reklamla bitirelim. Dediğim gibi hafta sonu katıldığımız etkinlikte şu düşünceler depreşti. Konya’ya iyi bir halkla ilişkiler ajansı lazım. Niye? Toplantılar zamanında başlasın diye! LCV (Lütfen Cevap Veriniz) ile kimlerin katılacağı belli olmasına rağmen kişilerin rastgele oturtulmasının önüne geçmek için! Kim nereye oturacak acaba belirsizliği için! Müzisyenlerin kulak tırmalayan egzersizlerini programdan çok önce yapmaları için! Son olarak Memleket Gazetesinin aylık Memleket Dergi’sindeki reklamlarından başarılı bulduğum iki reklamı sizlerle paylaşayım. Bunlar Selva Sefa Sinema Sefası reklamı. Açıkhavada da görünmüştü ama yoğunluktan analiz edememiştik. Mesajı net olarak veren bir reklam olmuş. Selva Sefayı, Avşar Sinemalarını ve ajanslarını tebrik ederim. Diğeri de Ova’nın reklamı. “Doğa’nın yeşili, Ova’nın yeşilinde…” başlıklı reklamda Ova’nın yeşili, doğanın yeşili, ortamın yeşili reklamın entegrasyonunu sağlamış. Ne söyleyeceğiniz belli olursa, başka yerlerde fantezi aramazsınız. Ova’yı ve ajansını tebrik ederim.