Bakalım Ağustos’ta neler olacak. 15 gün az zaman değil. Hele şu yeni iddianame kabul edilsin, HSYK’ya ne olacağını görelim. AYM kararını versin, YAŞ’da ne olacağı belli olsun..
İddiaya göre Apo’nun hastahane şartları iyileştirilecekmiş. Daha doğrusu yanına başka isimler de konulacakmış..
İyi, mesela Ergenekon tutuklularından bazıları adaya gönderilebilir, ya da Apo’yu da GATA’ya gönderelim. Arada bir moral bulmak için Moda’da kahve içmeye de çıkar.
Daha da önemlisi, Türk Ergenekonu sadece kendi arasında değil, Kürt Ergenekonu ile birlikte oturup konuşurlar..
Kimileri DTP’lileri tutuklayıp gönderiyor, kimileri eski JİTEM’cileri.. Mesela Veli Küçük’le Apo aynı koğuşta kalsalar..
Hani, başka senaryolar da var; madem Anayasa değişikliği yapılacak, federatif sisteme geçelim, Kuzey Irak, Kıbrıs filan da bize bağlansın. Gürcistan’la, Suriye ile serbest dolaşım anlaşması yapalım.. Türkiye’nin sınırları bir anda genişlesin..
Madem Kürdistan’a doğru bir açılım olacak, Nahcıvan sınırını da açmak şöyle dursun kaldıralım gitsin.. Ermenistan sınırını da açalım.. Türk dünyası, Balkanlar, yani, eski Osmanlı coğrafyası içinde kalan ülkelerle sınırı tek taraflı kaldıralım.. Bizim oralarda, onların burada bakiyeleri var..
Mesela KKTC’yi serbest ticaret bölgesi yapalım. Akdeniz’de bir Dubai.. Türkiye’nin tramplen tahtası olur.. Bankacılık, deniz ve hava taşımacılığı.. Tam bir ekonomik liberalizm.. Of Shore bankacılık, Of Shore şirketler.. Tüm dünyaya gemi bandrolü veren bir ülke..
Hayal kurmak nasıl olsa parayla değil..
Neden olmasın?
En azından konuşalım bunları..
Türkiye; Irak, Nahcıvan ve Gürcistan’ın garantörü. Sadece Kıbrıs’ın değil..
Aslında Hilafet misyonu itibarı ile 110 ülkeye müdahale edebilir.. Türkiye Cumhuriyeti’nin Hilafet misyonu, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen devrim yasaları ile koruma altındadır.. Düşünsenize bir Hilafet Bankası kuruyorsunuz, İslam ülkelerinin birikmiş sermayelerinin % 2,5’i her yıl Hilafet fonuna akıyor. Maden ve petrolde bu rakam % 20.. Hani kurban derisi sorununu aşabilsek sıra bunlara da gelecek..
Hani Ortodoks Bankası’nı kursak, Ortodoks dünyasının gelirlerinin öşürünü toplasanız bu bile başlı başına bir olay.. IMF’ye gerek yok. Hem de üç tane.. Rum, Ermeni, Süryani Bankası.. Sadece ruhban okulu değil, bankası da kurulsun.. 3 tane ruhban okulu gerek. Biri İstanbul, biri Mardin, ötekisi Van yöresinde.. Ya da Ağrı Dağı da olabilir..
Hani biz şu Müslümanların İmam Hatip, Kur’an Kursu problemini çözsek gerisi kolay da.
Aslında bu konuda sorun çıkartanlar, Heybeliada’ya karşı değiller de, Heybeliada açılırsa, Müslümanlar da aynı şeyi ister diye buna mani oluyorlar!? Anlayın artık.
Anayasa tartışması tamamen içe dönük bir gündemle ele alınırken, iş bir anda uluslararası bir boyut kazandı.
Anayasa değişikliği, sadece AB ile uyum için değil, aynı zamanda, AB’nin dışa açılımı, dışa dönük planları açısından da önem kazanmaya başladı..
Bugün olmasa bile yarın AB sınırlarını Türkiye üzerinden doğuya, Kafkaslar’a ve Mezopotamya’ya karşı genişletecekse, şimdiden bazı açılımların anayasaya girmesi gerek.
Türkiye’nin Irak üzerinde anlaşmalara dayalı bazı hakları var. Musul petrolleri için de öyle. Kerkük konusu ile de.
Türkiye bölgeye ilgisiz kalamaz.. Bu konu sadece ekonomik, askeri, politik ihtiyaçlar, kaygılar açısından değil, bu işin tarihi, dini, kültürel, insani boyut açısından da önemi var..
Peki bu ilginin şekli ve sınırları ne olacaktır?.
Ben yıllar önce Kanton politikasından sözetmiştim.. Mevcut sınırlar korunarak da, aslında bir takım şeyler yapılabilir..
Askeri bir işgal ya da ilhak, iltihak beraberinde Şii, Sünni, Kürt, Arap, Türk, Irak, İran problemini getirir. ABD, İsrail, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya sürece müdahil olur. Bölge yeni, anlamsız ve sonu gelmez bir tartışma ve çatışmanın içine çekilir..
Kesinlikle bu konuların özgür bir ortamda konuşulabilmesi gerek.
Kürt meselesi, her zaman kaybedeceğimiz bir tehdit konusu olarak algılanmamalı.. Yanlış ve zamansız bir işin faturasının ağır olacağı, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olabileceğimiz konusunda duyarlı olmamız şart.
Ermeni ve Kürt konusunun, Alevi konusunun, Şeriat ve Hilafet konusunun bu ülkede artık özgürce konuşulabilmesi gerek.. İrtica ve terör rüzgarlarına kapılmadan konuşabilmeliyiz.. Ulusalcı refleksler Türkiye’yi korku ve yalnızlık, inkar karanlığına sürüklüyor.. Herkes düşman ve her an herşeyi kaybedebiliriz derken zaten kaybetmeye başlıyoruz.. Herkes düşman.. Din, tarih, ideoloji, kültürel kimlikler, halkın dili, geleneği, başörtüsü, her şey tehdit.. Bu ortam bizi Ergenekon’a sürüklüyor..
Artık Türkiye bu paranoyadan kurtulmalı.
Biz burada, onlar orada konuşsunlar. Onun için ya Ergenekoncuları Apo’nun yanına, ya Apo’yu GATA’ya gönderelim.. Eminim, Apo’yu GATA’ya göndermek için Tolon ve Eruygur’a bulunan bahaneden daha fazlası bulunabilir.. Yeter ki istesinler.. Muhakkak ki kendi aralarında konuşmaları gereken çok şey vardır.. Puzzle’nin parçaları birleşince kimbilir iki tarafın da farkında olmadığı hangi gerçekler ortaya çıkacaktır.
İlle de Çevik Bir’i unutmamak gerek.. Hatta Doğu Perinçek’i de.. Yalçın Küçük de ziyaretlerine gitse, aralarında ne muhabbet olur ama.. Perinçek’in elinde kırmızı karanfil, Yalçın Küçük kırmızı kaşkolu ile.. Apo sarı kırmızı yeşil bir rozet takmış. İlhan Selçuk elinde Havana purosu, yakasında Türk bayrağı, ADD, ÇYDD rozetleri.. Çevik Bir elinde ‘Kırmızı Kitap’la geliyor.. Masada Cumhuriyet gazetesi.. Duvarda bir önceki Cumhurbaşkanı Sezer’in resmi!
Gündem derseniz: Ne olacak bu Türkiye’nin hali.. Masada tuzlu leblebi ve tekel rakısı eksik! Ah şimdi Beyoğlu’nda olmak vardı anasını satayım(!?).. Önce, İngiliz Konsolosluğu’nun karşı köşesindeki Cumhuriyet meyhanesine gidecek, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla’nın seslendirdiği Atatürk’ün sevdiği şarkıları dinleyecek, ardından Cumhuriyet İşkembecisi’ne.. Vay be!
Selam ve dua ile..
Abdurrahman Dilipak - Vakit