BANGLADEŞ’TE BAYRAM -1-
Dünyanın hemen her yerindeki sorunlu bölgelerinde olduğu gibi Arakan’da da İngilizlerin parmağı var. 18. ve 19. yüzyılda dünyanın sömürülmeye değer her yerini sömüren, gideceği vakit gelince de uşaklarına iktidarı verip bir şekilde sömürmeye devam eden ve yeryüzünü yaşanılmaz hale getiren İngilizler’den bir kez daha iğrendim…
Kurban Bayramı’na birkaç gün kala İHH’nın organizasyonuyla bir haftalığına Bangladeş’e doğru yola çıktığımızda bölgeyle alakalı bilgimiz genel kültür seviyesinden fazla değildi doğrusu. Bangladeş’e gidiyorduk, ama asıl amacımız Bangladeş’in güneyindeki Cox’s Bazar şehrinde bulunan Arakanlı mültecilerin kaldığı kamplara gitmekti. Bayramı onlarla birlikte yapmak, halkımızın bağışladığı kurbanların kesimine iştirak edip, onları bir nebze olsun sevindirmekti gayemiz.
THY’nin Airbus 330 tipi tarifeli uçağı bizim gibi özel nedenlerle gidenleri saymazsak tıka basa Bagladeşli’yle doluydu. Dünyanın dört bir yanında çalışan Bangladeşliler İstanbul’dan aktarmalı olarak gidiyordu ülkelerine. 7 saatlik bir uçuşun ardından Dakka Hazrat Shahjalal Havaalanı’na indiğimizde, biraz sonra yaşayacaklarımızı önceden söyleselerdi inanmazdım. Yeşil ve gri pasaportlu Türk vatandaşlarını çok hızlı bir şekilde buyur ettiler ülkelerine, ancak sivil pasaportlulara siz biraz bekleyin denildi. Ekibimizin bir kısmı içerde bir kısmı dışarıda beklemeye başladık. Şimdi, birazdan, hemen derken saatler geçiyordu, ama bir türlü vize verilmiyordu. Türkiye’de vakit gece yarısı olduğu için kimseyi de arayamıyorduk. Nihayet Türkiye’de saatler sabahın 8’ini gösterince mesai başladı diyerek Dışişleri Bakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun danışmanları Osman Sert ve İsmail Küçükbayrak’ı olaydan haberdar ettik. Sayın Bakan’ın meseleden haberi oldu ve Dakka Büyükelçimize verdiği talimatla Büyükelçilik devreye girdi. Uzun görüşmeler ve tartışmalar yaşandı. Türk vatandaşlarının Bangladeş gibi dost ve kardeş bir ülkeye girememesi düşünülemezdi bile, ama bir türlü onay vermiyorlardı. Çok geçmeden vize vermemelerinin sebebinin Arakan olduğu anlaşıldı. Evet, Bangladeş hükümeti maalesef Türkler’in Arakanlılar’a yardım götürmesini istemiyordu. Aslında Bangladeş hükümeti ülkelerinde Arakanlılar’ı da istemiyordu, ama vaktinde gelen mültecilere de bişey diyemiyor, sadece yenilerini kabul etmiyordu.
Dakka havaalanındaki bekleyiş 12 saat sürdü ve Arakanlılar’ın yaşadığı kamplara gidilmemesi koşuluyla vizeler verildi. Bu kadar uzun süre havaalanında bekleyince doğal olarak programımız aksadı ve başkentte gitmemiz gereken yerleri es geçerek biraz sonra Bangladeş’in ikinci büyük şehri olan Chittagong’a giden pervaneli küçük bir uçakta bulduk kendimizi. 45 dakikalık bir uçuştan sonra vasıl olduk Chittagong’a. Bizi havaalanında İHH’nın partneri yardım kuruluşunun yetkilileri karşıladılar ve kalacağımız otele götürdüler. Neredeyse bir tam gün süren yolculuk bitmiş ve yarın sabah karayoluyla çıkacağımız uzun yolculuğun hesapları başlamıştı…
Peki Bangladeş hükümeti neden Türkler’in Arakanlılar’a yardım götürmesini istemiyordu? Bu Arakan neresiydi ve bu Arakanlılar kimdi de onlar yüzünden biz böyle bir muameleye maruz kalıyorduk.
Aslında bizlerin de dünyanın da 2012 yılının Haziran ayına gelinceye kadar Arakan’dan haberi yoktu. Ne zaman ki oradaki Müslümanlara uygulanan vahşet ve insanlık suçu İHH’nın olağanüstü gayretiyle medyaya yansıdı, işte o zaman herkes duymuştu Arakan’ı ve orada yaşananları. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın titizlikle hazırlayıp dünya kamuoyuna sunduğu Arakan Raporu, olayı bütün çıplaklığıyla anlatıyordu. İHH, 1995’ten bu yana bölgeye gidiyor ve oradaki mazlum halka yardım etmeye çalışıyordu, ancak kamuoyunun tam manasıyla bilmediği bu bölgeye istenilen manada yardım edilemiyordu. Artık hepimizin Arakan’dan haberi olmuştu ve Müslümanım diyen hiç kimse bu sorumluluktan kaçamazdı.
İHH’nın Arakan Raporu’nu buraya almak ve sizlerin istifadesine sunmak isterdim, ama bu sayfalara sığmaz. Size rapordan kısa alıntılar yapacağım. İsteyenler rapora kolaylıkla ulaşıp okuyabilirler ki hararetle tavsiye ederim…
Hâlihazırda Arakan’da yaşanan olaylar, 3 Haziran 2012 günü başkent Akyab’dan Maungdav şehrine gitmekte olan 10 Müslüman’ın Budist fanatiklerce katledilmesi ile başlamış. Ardından yüzlerce Müslüman bu saldırıyı protesto etmek için Maungdav şehrindeki Merkez Camii’nde toplanmış. Bu hareketi kendi varlıklarına tehdit olarak kabul eden Budist fanatikler ve Burma polisi, Müslümanlara saldırmış ve çıkan çatışmada çok sayıda Müslüman şehit edilmiştir. Burma polisi bu gösteriyi devlete karşı bir ayaklanma olarak nitelendirmiş ve olaylara karışan Müslümanların cezalandırılması emrini vermiş. Bundan sonra Budist fanatikler ve Burma polisi Müslüman köy ve kasabalarına baskınlar düzenlemeye başlamışlar. Bölgedeki son olaylarda 1.000’den fazla Müslüman hayatını kaybetmiş, 90 binden fazla Müslüman da evsiz kalmış. Arakan’dan kaçan çok sayıda mülteci komşu ülke Bangladeş’teki kamplara sığınmakta. Ancak tahayyüllerin ötesinde olumsuzluklar barındıran bu kamplarda yaşam Arakanlı Müslümanların geleceğe dair umutlarını tüketmekte. Uzun süredir bu kamplardan birinde yaşayan 75 yaşındaki Kala’nın dilinden dökülen “Bizi bütün acılarımızdan kurtaracak olan ölümü bekliyoruz” sözü bu durumun en somut yansıması. Daha da trajik olan durum, Bangladeş 2012 Haziran ayından bu yana ülkeye sığınan mültecileri kabul etmemekte, ülkede bulunan mültecileri de geri göndermeye çalışmakta...
Bangladeş-Burma (Myanmar) sınırında kuzey güney doğrultusunda 50.000 km2’lik bir yüz ölçümü olan Arakan, köklü bir tarihî mirasa sahip. İslam’ın Arakan’a ulaşması 8. yüzyılda Arap tüccarlar vasıtasıyla olmuş ise de 15. yüzyılın başında Kral Narameikla’nın İslamiyet’i seçmesinin ardından Arakan İslam Krallığı kurulmuş ve bu tarihten sonra İslamiyet bölgede hızla yayılmıştır.
1784 yılında başlayan Burma işgali sırasında Arakan’ın iki yerli halkı Rohingya Müslümanları ve Budist Rakhineler (Maghlar) ciddi baskı ve zulüm görmüş. Bu dönemde Burmalıların zulmünden kaçan binlerce Arakanlı ülkelerini terk ederek Hindistan’a göç etmek zorunda kalmış. 1826 yılında İngilizlerin bölgeye hâkim olmalarının ardından Burma işgali sona ermiş ve Arakan’da 120 yılı aşkın sürecek İngiliz işgali başlamış…
Arakan’ın yerlileri olan Müslüman Rohingyalar ve Budist Rakhineler, 19. yüzyıla kadar barış içerisinde yaşamışlar. Ancak 1826’da başlayan İngiliz işgalinin ardından Burma’yı işgalden kurtarma amacı güden Takin Partisi, Budist Rakhineleri Müslüman Rohingyalara karşı kışkırtmaya başlamış. 1937 yılında İngiliz sömürge durumu korunarak Hindistan’dan ayrılan Burma’da Takinler yönetimdeki bütün gücü ele geçirmişlerdir. Müslümanların Budizm için büyük tehlike oldukları ve engellenmezlerse güçlenerek Budistleri yok edecekleri yönündeki propagandalarla halklar arasında düşmanlık tohumları atılmış ve Rakhineler Burma idaresi altında yaşamayı Müslümanlarla bir arada özgür olarak yaşamaya tercih etmişler. İngilizlerin ülkeden çekilmelerinden kısa bir süre sonra Hindistanlı ve Bangladeşli Müslümanlara yönelik ilk ciddi saldırılar başlamış ve günümüze kadar çeşitli tarihlerde pek çoğu toplu olmak üzere sürekli zulüm, işkence, tecavüz ve katliam devam edegelmiştir. İHH’nın dünyanın dikkatini Arakan’a çekmesinin ardından toplu katliamlar bitmiş, ancak zulüm halen devam etmektedir.
Arakan’da mevcut durum maddeler halinde şöyledir:
1. Arakan’da her gün Müslümanlar katledilmeye devam edilmektedir.
2. Hapsedilmiş ve işkence gören çok sayıda Müslüman’ın olduğu bilinmekte ancak kimlikleri ve sayıları hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamaktadır.
3. Kadınlara tecavüz edilmektedir.
4. Mutad bir uygulama olarak devam eden seyahat yasağının yanı sıra Rohingyalara uygulanan sokağa çıkma yasağı hayatı tamamen felç etmiştir.
5. Camiler, mescitler, evler, köyler yakılmakta ve yok edilmektedir.
6. Devletten izinsiz mescit ve medreselerin tamiri yapılamamaktadır. Bu yasağı denetleyebilmek için de mutad bir uygulama olarak mescit ve medreseler yılda üç defa fotoğraflanmak zorundadır. İzinsiz bir tadilat yapılması durumunda altı aydan altı yıla kadar hapis cezası ve para cezası uygulanmaktadır. Son 20 yılda yeni cami veya medrese yapımına asla izin verilmemiştir.
7. Tüm aile bireylerinin tamamının yer aldığı bir fotoğraf her yıl hükümet yetkililerine teslim edilmek zorundadır. Doğan her çocuk için ve ölen her aile bireyi için devlete vergi verilmesi zorunluluğu vardır.
8. Müslümanların seyahat özgürlüğü yoktur. Bir Müslüman, köyünden başka bir köye gitmek için devlete vergi verip izin almak zorundadır.
9. Beton evler yapmaları yasak olan Müslümanlar, evlerini ahşaptan yapmak zorundadır. Devlete ait kabul edilen bu evler yanlışlıkla yanarsa ev sahibi devletin evini yakmaktan altı yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaktadır.
10. Bir Müslüman iş yeri açabilmek için bir Budist’le ortaklık kurmak zorundadır. Bu ortaklıkta Budist, sermaye koymadan işletmenin yarısına ortak olmaktadır.
11. Müslümanlar, hayvanları için her yıl devlete vergi ödemek zorundadır.
12. Müslümanların evlenmesi izne tabidir. Evlenmek isteyen Müslüman kadın ve erkekler devlete ayrıca vergi ödemek zorundadır. Vergilerini ödeseler bile devlet izin vermezse evlenemezler.
13. Müslümanlar devletin hiçbir imkânından faydalanamamaktadırlar. Örneğin hastalandıklarında devlete ait hastanelere gidemezler.
14. Müslümanlar en fazla liseye kadar okuyabilmektedirler.
15. Müslümanların devlet dairelerinde çalışmaları yasaktır. Bugün Arakan’da tek bir Müslüman devlet memuru bulunmamaktadır.
16. Müslümanlar sabit telefon ya da cep telefonu sahibi olamamaktadır.
17. Müslümanların motorlu taşıt sahibi olması yasaktır.
18. Bir Müslüman’a bir suç isnat edildiğinde kendisini savunma hakkı verilmemekte ve derhâl hapsedilmektedir. Polis ya da asker sebepsiz yere bir Müslüman’ın evine baskın yapabilir ve kendisine herhangi bir suçlamada bulunabilir. Baskını yapanlar tutuklama yapmamak için rüşvet istediklerinde istedikleri rüşveti alamazlarsa kişiyi derhâl tutuklarlar.
19. Müslümanların saat dokuzdan sonra sokağa çıkması ve polisten izinsiz akraba ya da komşu ziyareti yapmaları yasaktır.
20. Müslümanlar hiçbir ücret almadan devlet ya da Budistlerin işlerinde çalıştırılmaktadır.
21. Müslümanların vatandaşlık hakları yoktur. Müslümanlara üzerinde “yabancılara aittir” ibaresi yazan özel beyaz bir kimlik verilir. Bu kimlik sadece bilgi amaçlıdır. Hiçbir geçerliliği yoktur.
22. Müslümanlara pasaport verilmemektedir. Komşu Bangladeş’e geçmek için geçerli bir belge düzenlenmekte, bu belge bazen geri dönüşte kabul edilmemekte ve bu kişiler ülkelerine geri dönememektedirler. Arakanlı Müslümanlar yıllardır sistematik bir şekilde uygulanan zulümden kaçarak çevre ülkelere sığınmış ve uzun yıllardır devam eden mülteci hayat, onlar için yaşama umudu olmuştur. Bangladeş’te yaşam mücadelesi veren mültecilerin tam sayısı tespit edilememekle beraber buradaki kamplarda son derece kötü koşullarda büyük zorluklar altında bir hayatta kalmaya çalıştıkları BM dâhil herkesin malumudur.