Reuters haber ajansı, Erdoğan'ın Mısır, Tunus ve Libya'ya yapacağı ziyaretlerinde, Türkiye'nin Müslüman dünyasında önde gelen siyasi bir güç olma emelleri için bastıracağı yorumunu yaptı.
Reuters yorumuna göre, "Erdoğan'ın Arap Baharı turunun arka planında, geçen yıl dokuz Türk eylemcinin öldürülmesi nedeniyle eski müttefiki İsrail'le arasında artan gerginlik bulunuyor. İki ülke arasındaki soğukluk, Kuzey Afrika ve Orta Doğu'nun geniş bir kesiminin Ankara'ya desteğini güçlendirdi. Halk ayaklanmalarıyla mücadele eden Arap ülkeleri, Türkiye'nin ekonomik büyümesini ve laik demokrasisinin etkisini, beğeni ve kaygıyla izliyor."
Türkiye'nin "siyasi İslam kökenli "Erdoğan'ın AK Partisi yönetiminde, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ülkenin egemenliği altında olan bir bölgede siyasi ve ticari ilişkiler geliştirdiği belirtilen habere göre, "Analistler, Erdoğan'ın 12-15 Eylül tarihleri arasındaki seyahatini, bölgesel nüfuza sahip Mısır ve petrol zengini Libya'nın yeni liderleriyle yakın ekonomik ve askerî ilişkiler geliştirme yollarını aramanın yanı sıra kendisini Müslüman dünyasının lideri olarak ortaya koymak için kullanacağını söylüyor."
Erdoğan'ın yarın Kahire'de yapması beklenen konuşmada Türkiye'nin bölgeye ilişkin vizyonunu açıklayacağını belirtilen haberde güvenlik uzmanı Gareth Jenkins'in şu ifadeleri aktarılıyor: "Erdoğan, haziranda kazandığı büyük yankı uyandıran seçim zaferiyle içeride tam kontrolü sağladı ve şimdi de kendisini Müslüman dünyasının ve Orta Doğu'nun lideri olarak göstermek istiyor."
Kahire merkezli el Ahram Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezinde siyasi analist olan Nabil Abdel Fattah'a göre ise, "Türkiye, Arap-İsrail ihtilafını ve son zamanlarda bölgede İsrail'e karşı artan gerilimi, kendi reklamını yapmak için kullanıyor. İsrail'e karşı bütün hamleleri, kendisini Arap bölgesinde siyasi bir güç olarak ortaya koymasını, değişim ve güç özlemi duyan yeni nesil Arap gençliği üzerinde nüfuzunu artırmasını sağlamayı amaçlıyor."
Erdoğan'ın Kaddafi'nin 42 yıllık iktidarını sonlandırmak için mücadele veren isyancıların Trablus'a girmesinden bu yana Libya'yı ziyaret edecek ilk hükümet başkanı olacağı da hatırlatılan haberde, "Başlangıçta eski dostu Kaddafi'yi terk etmekten ve NATO operasyonlarını desteklemekten çekinen Türkiye, milyar dolarlık anlaşmaları gözeterek Libya'nın yeniden inşası girişimlerinde öncü bir rol üstleniyor." ifadelerine yer verildi.
İsrail hatasını derhal düzeltmeli
Guardian, Başbakan Erdoğan'ın bugün Mısır'a yapacağı ziyareti değerlendirdiği başyazısında İsrail'in bölgede iyice yalnızlaşabileceğini belirtti.
Yazıda özetle şöyle deniyor:
"Erdoğan'ın ziyareti, binlerce Mısırlının İsrail elçiliğine gerçekleştirdiği saldırının üç gün sonrasına rastlıyor. Mısırlılar, üç hafta önce İsrail sınırında beş askerlerinin öldürülmesi nedeniyle öfkeliydi. Altıncı asker de hafta sonunda öldü. Erdoğan, geçen sene Gazze filosunda dokuz vatandaşı İsrail askerlerince öldürülmüş bölgesel bir güç ve NATO üyesi olarak Mısır'a desteklerini götürecek."
"Erdoğan, bundan sonra yardım gemilerine Türk savaş gemilerinin eşlik edeceği tehdidinde bulunuyor. Eğer devrim sonrası Mısır ve ekonomisi atağa kalkan Türkiye, eski müttefiklerine karşı birleşirse - ki böyle yapacaklarına dair birçok işaret var - İsrail bölgede derin bir yalnızlığa düşer. "
‘Yakınlaşmanın bedeli arttı'
Guardian'ın yazısı söyle devam ediyor:
"İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu şimdi seçim yapmak zorunda. Mavi Marmara'daki ölümler için özür dilemeyi reddederek Türkiye'yi aşağılamanın büyük bir hata olduğunu anlamalı. Düşmanca bir Türkiye-Mısır ittifakının etkisi yıllarca sürebilecek stratejik sonuçları olabilir. Bunun sonuçları, Birleşmiş Milletler'deki Mavi Marmara soruşturmasında kazanılan ve etkisi sadece birkaç gün süren taktik zaferi gölgede bırakır."
"İsrail'in Türkiye'yle ilişkilerini düzeltmesi ve bunu derhal yapması gerekiyor. Böyle bir yakınlaşmanın bedeli son bir hafta içinde çok artmış olabilir ama bunu ödemeye değer. İsrail Başbakanı'nın Cumartesi günü Kahire'deki olaylara tepkisi ılımlı ve ölçülüydü. Belki bunun şimdiden farkında."
Netanyahu'nun seçeneklerinin açık olduğunu vurgulayan Guardian, başyazısını şöyle noktalıyor:
"Ya yeni bir savaşa hazırlanır ya da İsrail'in zayıf ve düşman komşularına artık iradesini dayatamayacağını kabul eder. Ama İsrail'in komşuları güçleniyor. Ha'aretz gazetesi İsrailli yolcuların havaalanında, Türklerin gördüğü benzer muameleye misilleme olarak taciz edilmesine atıfla İsrail'in başkalarına saygı göstermesi için küçük düşürülmesi gerektiğini söylüyor. Artık kimsenin daha fazla aşağılanması gerekmiyor ama komşularının saygısı azaldı."
‘Üç cephede kriz'
Times gazetesi, Kahire'deki elçilik saldırısını İsrail ile Mısır arasında barış anlaşmasının imzalandığı 1979'dan bu yana yaşanan en ciddi olay diye niteliyor ve 'bölgesel bir sismik kaymadan' söz ediyor.
Gazete, "İsrail, Akdeniz'in kuzey ucundaki ana müttefiki Türkiye'yi yitirdiği bir dönemde Mısır'ın da tarafsızlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya" diyor.
Financial Times da aynı konuyla ilgili haberinde, İsrailli liderlerin iki farklı cephede, en önemli iki Müslüman müttefikini kaybetmemek için savaş verdiğini yazıyor.
Gazeteye göre, İsrailli yetkililer, Erdoğan'ın bugünkü ziyaretinin Mısır ve Türkiye'yle yaşadığı gerginliği yeniden öne çıkaracağı endişesini taşıyor. Financial Times, "Erdoğan'ın Mısır ziyareti Gazze'ye geçsin ya da geçmesin İsrail'e karşı tavrını sertleştirmesi için Mısır ordusu üzerindeki baskıyı artıracak" yorumunu yapıyor.
Guardian Mısır, Türkiye ve Filistin olmak üzere üç ayrı cephede birden krizle karşı karşıya olan İsrail'in kuşatılmışlık hissinin artmasında Filistinlilerin Birleşmiş Milletler'de devletlerinin tanınmasını sağlama hazırlığının da büyük payı olduğunu belirtiyor ve Birleşmiş Milletler üyelerinin çoğunun bu girişimi desteklediğini aktarıyor.
Filistin'in tanınma talebi ve Avrupa
Gazete, Almanya, Fransa ve İngiltere'de yapılan bir ankete dayanarak, bu ülke vatandaşlarının çoğunun Filistin devletinin tanınmasını istediklerini belirtiyor.
Haberde şöyle deniyor:
"Filistinlilerin, tanınma talebini Genel Kurul'a getirmeleri halinde istedikleri sonucu alacakları anlaşılıyor. Ancak Birleşmiş Milletler'e tam üyelik Güvenlik Konseyi'nin onayını gerektiriyor ve Amerika Birleşik Devletleri geçen hafta bunu veto edeceğini doğruladı. "
"Bu durumda Filistinliler "gözlemci devlet" statüsü isteyebilirler. Bu tam üyeliğin gerisinde ama "gözlemci entite"nin ilerisinde bir statü.
"Veto kartını kullanarak Arapları öfkelendirmekten çekinen Amerika, tarafları müzakere masasına döndürme çabası içinde. Bunu Avrupa Birliği de destekliyor. Avrupa Birliği dışişleri bakanları bugün Brüksel'de bir araya gelerek Filistin devleti konusunda ortak tutum belirlemeye çalışacak."
"İngiltere ve Fransa, 1967 öncesindeki sınırları temel alan müzakereleri tercih edeceklerini söylüyor ama bunun sağlanamaması durumunda Filistinlilerin statüsünün yükseltilmesine destek verebileceklerini ima ediyor. Almanya'nın Filistin planına karşı olduğu düşünülüyor ama Merkel, tercihlerini şimdilik açıklamayacaklarını söylüyor."
‘ABD'den Taliban temsilciliğine izin'
Times manşetindeki özel haberinde, 11 Eylül saldırılarının ve Afganistan'ın işgalinden 10 yıl sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin Taliban'ın bu yılın sonuna kadar Katar'da temsilcilik açmasına onay verdiğini yazıyor.
Times, bu adımın Batı'nın Taliban'la masaya oturmasına zemin hazırlayacağını belirtiyor.
Habere göre, ABD'nin Pakistan'ın nüfuz alanı dışında bir yerde olmasında ısrar etmesi üzerine, Katar Taliban temsilciliğine izin vermeyi kabul etti.
Batılı bir diplomata göre, Katar'daki büro bir büyükelçilik ya da konsolosluk statüsünde olmayacak ama Taliban burada siyasi parti muamelesi görecek.