BURSA (AA) - Araştırmacı-yazar Hüseyin Caner Akkurt, Türkiye'de girişimcilik ruhunun önemli isimlerinden olup ilk yerli uçağı yapan Nuri Demirağ'ın 1936'da uçak yaptığını ancak devamına izin verilmediğini belirterek, "O dönem önü açılsaydı bugün dünya devleriyle yarışır olacaktık." dedi.
Akkurt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tarihe not düşen, iz bırakan birçok Türk girişimci ve bilim adamının yer aldığını söyledi.
Yıllardır anılmayan, unutulmaya yüz tutan ama tarihi dönem noktalarında önemli işler yapan bu değerli isimleri mühendislere, girişimci ruhlara ve gençlere anlatmak istediklerini belirten Akkurt, "Onların açtığı yolda bizler neler yapabiliriz, tarihten örnek alarak neler gerçekleştirebiliriz, konuşmak gerekiyor. Nuri Demirağ da bu kişiler, değerler arasında önemli bir isim." dedi.
Sultan 2. Abdülhamid'in devletin bekasını kurtarmak için hareket ettiği dönemlerde Almanya ile ittifak yapıldığını hatırlatan Akkurt, "İhanet ya da vatanı satmak olarak görmemek lazım, konjonktürel bakmak lazım. Osmanlı topraklarına gözünü dikmiş bir Avrupa var. Buradan bir çıkış yolu arayan lider var. Özellikle İngiliz ve Fransızların oyunları, Osmanlı topraklarındaki emellerini ortadan kaldırmak için çıkar yol olarak görüyor ve Almanlar ile ittifak içine giriyor. Bu ittifakla askeri modernizasyon başlıyor. Hem askeri modernizasyon hem de demiryolu projelerinin yapılmasıyla ilgili anlaşma yapılıyor. Bu anlaşma içinde demiryollarının geçtiği bölgelerin 20 kilometre sağı ve solu olmak üzere yer altı ve üstü madenlerinin çıkarılması işletilmesi, Almanya'ya götürülmesi, yerinde işletilip satılması Almanlara ait oluyor." diye konuştu.
Demirağ'ın, böylesine zorlu bir çağda, 1886 yılında Sivas'ın Divriği ilçesinde dünyaya geldiğini anlatan Akkurt, onun, 1906'da Ziraat Bankasının açtığı sınavı kazanıp göreve başladığını söyledi.
Memuriyet yıllarında bile girişimci ve vatansever olduğunu ortaya koyan adımlar atan Demirağ'ın, zekasıyla İstanbul'da Maliye Bakanlığına geçtiğini dile getiren Akkurt, "Azmi ve dürüst çalışmalarından dolayı maliye müfettişliğine yükseliyor. Bir denetimden dönerken Rum gençleri kendisine sataşıyorlar, başındaki fesi alıp yere atıyorlar. Bir şey yapamamak Nuri Demirağ'ı kahrediyor. Bir şey yapamamanın üzüntüsünü yaşıyor ve istifa ediyor." ifadelerini kullandı.
- Sigara kağıdı üretimiyle ticarete atıldı
Akkurt, daha sonra Nuri Demirağ'ın ticarete atıldığını, düşük bir birikimle o dönemlerde gayrimüslimlerin elinde bulunan sigara kağıdı üretimine başladığını anlattı. Akkurt, şöyle devam etti:
"Bir süre sonra bu işini sonlandırıyor. O dönemlerde demiryollarının yerli müteahhitlerce yapılmasıyla ilgili yönerge çıkıyor. Yabancı şirketlerin verdiği fiyatların çok altında fiyat vererek kazanıyor. Memleket faydasına ve kendi yapacağına inandığı için düşük fiyat verdiğini anlatıyor. Başarılı demiryolu ağı kurduktan sonra aklına daha büyük girişimci fikirler geliyor. 1931 yılında ABD'ye giderek Golden Gate köprüsünü inceliyor. Yapan şirket ve mühendisleriyle bir araya geliyor proje çizdiriyor. 1933'te Mustafa Kemal'e hazırladığı projeyi Salih Bozok aracılığıyla sunuyor. Mustafa Kemal, Demirağ'ın İstanbul'a boğaz köprüsü yapma fikrini çok beğeniyor ama o dönemde Çankaya ile İnönü hükümetinin arası açık. Ciddi problemleri var. Mustafa Kemal çok da İnönü hükümetiyle yüz göz olmak istemiyor, hükümete havale ediyor konuyu."
- "Köprüden İsmet İnönü ve Ali Çetinkaya geçemez"
İsmet İnönü'nün başbakan, Ali Çetinkaya'nın bakan olduğu o dönemlerde projenin onaylanmadığını belirten Akkurt, "Ali Çetinkaya ile Nuri Demirağ'ın yıldızları barışmıyor. 'Feribotla bu işi yapıyoruz buradan sadece zenginler geçer.' diye bu projeye karşı çıkıyorlar. Peşini bırakmıyor. 'Çocuklarıma torunlarıma yapmaları için tembihleyeceğim, köprüyü yaptırdığımda köprünün girişine tabela astıracağım buradan İsmet İnönü ve Ali Çetinkaya geçemez diye yazdıracağım.' diyormuş." ifadelerini kullandı.
- Milli sanayinin gelişmesi için uçak üretiyor
O dönemki projenin bugünkü 3. köprünün prototipi olduğunu belirten Akkurt, şöyle devam etti:
"1934 yılından bahsediyoruz. Sene 2018. 2017'de açıldı köprü. 1934 yılında üzerinden demiryolunun da geçtiği yayaların da kullanacağı 4 şeritli köprü tasarlıyor. Şu anda yeni tasarlandı. o dönemki ufka bakın. O dönemlerde ciddi alay konusu bile oluyor. Yaptığı demirağlardan dolayı Atatürk'ün takdirini kazanıyor ve soyadı kanunuyla Demirağ soyadını Atatürk bizzat kendisi veriyor. 1935 yılına gelindiğinde bağışlar toplanarak Fransız ve İtalyanlardan uçak alınıyor. 'Yabancılardan uçak alınırsa milli sanayimizin gelişmesi mümkün değil' diyor ve uçak yapımına talip oluyor orada çalışmalara başlıyor."
Nuri Demirağ'ın 17 Ekim 1936'da mühendis Selahattin Alan'ı da yanına alarak Beşiktaş'ta uçak fabrikası inşaatına başladığını anlatan Akkurt, "1937'de eğitim Nu.D-36 eğitim uçağını yapıyor. Türk Hava Kurumu, 10 eğitim uçağı ve 65 planör siparişi veriyor. Bu uçakların yapımına başlıyor. 1944 yılında Nu.D-38 uçağını tamamlıyor. Bu uçak yolcu uçağı ve savaş zamanında çok rahatlıkla bombardıman uçağına dönüştürülecek özelliği var." dedi.
Akkurt, İstanbul'da teslimi yapılması gerekirken çeşitli bahaneler ve zorlamalarla uçağın Eskişehir'in İnönü ilçesinde teslim edilmesinin kararlaştırıldığını vurgulayarak, şartnamelere aykırı olan teslim için uçağı Selahattin Alan'ın pilot koltuğunda İnönü'ye getirmek üzere yola çıktığını söyledi.
- Yerli uçaklar yerine Fransa'dan alıyorlar
İnönü'de manda yetiştiriciliği olduğu için bu hayvanların havaalanına girmemesi için çevresine geniş hendekler açıldığını anlatan Akkurt, şunları kaydetti:
"Selahattin Alan hendeği görmediği için iniş sırasında uçak kırıma uğruyor. Türk Hava Kurumu hızla karar veriyor, uçakların teknik şartnameye uymadığını belirtip ihale sürecini durduruyorlar, pilotaj hatasını kabul etmiyorlar. Nuri Demirağ, mücadeleyi bırakmıyor bilirkişi heyetleri oluşturuluyor. Motor gücünün teknik şartnamenin üzerinde olduğunu ispatlamasına rağmen başarılı olamıyor. Aslında o dönemlerde Türk Hava Kurumu, Fransa'yla uçak anlaşması yapmış. Dertleri ipe un sermek. Amaçları Nuri Demirağ'ın uçaklarını almamak. Mahkeme sonuçlanmadan Fransa'dan uçakları alıp getiriyorlar, orada 4-5 yıl uçmuş uçaklar alınıyor. O dönem çok ciddi paralar aktarılıyor. Sadece yerli girişime yerli sermayeye karşı çıkanlar değil küresel güçler de devreye giriyor. Defalarca İsmet İnönü'ye yazdığı mektuplar var. Ne söylese ne yapsa Ankara'ya sesini duyuramıyor."
Yaptığı uçakların dünyada ses getirdiğini belirten Akkurt, İspanya, Mısır ve İran'dan heyetlerin gelip uçakları incelediğini ifade etti.
Heyetlerin motor gücünden, performansına ve teknik şartnamelerine kadar yaptıkları incelemelerin ardından uçakları almaya karar verdiğini vurgulayan Akkurt, "Uçakları satın alacaklar. 'Satamazsın bunlar kritik savunma sanayi malzemesi satamazsın' diyorlar. Ne alıyorlar ne satıyorlar. O dönemde yerli girişimciler devlet tarafından desteklenmiyor. Şakir Zümre'nin mühimmat fabrikasını soba fabrikasına çevirmesi bundandır. Bu kadar beyin gücünün o dönemde bir araya gelmesi ve devletin bunu değerlendirmemesi büyük vebaldir. Nuri Demirağ, 1936'da uçak yapıyor ama izin verilmiyor. O dönem önü açılsaydı bugün dünya devleriyle yarışır olacaktık." diye konuştu.
Akkurt, milli sanayi denildiğinde aynı çizginin halen var olduğunu belirterek, "Çizgi aynı çizgi milli sanayi dediğimizde Şakir Zümreler, Nuri Demirağ ve Necmettin Erbakanlar ile bugünkü iktidar aynı çizgideler. Bu çerçevede şimdilerde çok önemli projeler hayata geçiriliyor." değerlendirmesinde bulundu.
AA