Koşmak istiyorum ama koşamıyorum. Ayaklarım sanki onda kalmış.
Oysa ben onunla koşmak istemiştim. O yüzden ona vermiştim ayaklarımı, ellerimi. Ve avucumdakini.
Kilitlenmiş durumdayım.
Daha anlat duygularını dedim.
Anlatamıyorum deyip kestirip attı.
Yüzündeki öfkeyi fark etmek zor değildi.
Kendime kızıyorum dedi.
Sonra öfkesini inkar etti. Ardından öfke hızlıca üzüntü oldu. Baş öne düştü.
Ne denirdi ki. Sustu zaten.
Sessizlik uzun sürdü.
…………..
O sırada uzaklarda yağmur çiseliyordu.
Bir kadın elleriyle yağmura dokunmak için penceresini açtı.
Küçük bir çocuk ağacından düşen yaprağı tutmaya çalışıyordu.
Daha uzaklarda ölmek üzere olan bir adam solgun gözlerle son kez yakınlarına bakmak için güçlükle gözlerini araladı.
Yükseklerde bir kayanın kenarında genç bir adam sigarasını yakmaya çalışıyordu esen rüzgara inat.
Çöpleri karıştırıyordu birisi.
Ötekini uyku tutmamış bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu.
Ağlayarak dua ediyordu yaşlı kadın.
……………
Kaygılısın dedim. Belirsizlik korkutuyor. Düşüncelerine dur diyemiyorsun.
Kulaklar duymuyor. Göz görmüyor. İrade sanki kağıttan bir gemi. Sürükleniyor.
Kızıyor, öfkeleniyor, üzülüyor, kaygılanıyor sonra da inciniyorsun.
Anlayış bekliyorsun.
Anlaşılmamak daha da deli ediyor. Daha da üzüyor.
Sabır tutulması zor, yakıp kavuran bir ateş olmuş. Oysa en çok ona ihtiyacın olduğu halde.
Uyumak istiyorum dedi. Sadece uyumak.
…………
Bir rüzgar esti birden. Birkaç yağmur damlası ulaştı kadının eline.
Yaprağı çocuğun avucuna koydu.
Adamın gözleri açılamadan uzaklara kaydı.
Sigarasını yaktı genç adam. Çöpler karıştı. Yatakta dönüp duran uyuyakaldı.
Yaşlı kadın duasını bitirip başını kaldırınca yaşlı eşini gözyaşlarını silmek için beklerken buldu.
…………
Koltukta uyuyakalmışım sanki dedi. Uyudum mu ben?
Daha iyi hissediyorum…
Dokunmak istedim ancak sadece şefkatle gözlerine bakabildim. Çok şey söylemek istedim o anda. Fakat susmak en iyisiydi. İnşirah suresini hatırlattım tek:
1-Göğsünü açıp seni ferahlatmadık mı?
2-Ve yükünü sırtından kaldırmadık mı?
3-Ki o yük belini iki büklüm etmişti!
4-Ve senin şanını yüceltmedik mi?
5-Sözün özü: elbet her zorlukla beraber tarifsiz bir kolaylık vardır;
6-evet, her zorlukla beraber tarife sığmaz bir kolaylık vardır.
7-Şu halde, (zorluktan) kurtulduğunda (kolaylıktan) nasibini gözet!
8-Ve (yüzünü) yalnız rabbine dön; artık hep (O'na) meylet!