Sarayda Ramazan şakaları
GÖNÜL PENCEREMDEN
ŞEYHÜL
MUHARRİRİN
A.CENAP KENDİ
Bu gün sizlerle geçmişde yaşanmış, tarih olmuş kulakdan kulağa dolaşarak değil Aşık Şemi kaynaklı tatlı bir hikayeyi hatırlatacağız.Sadrazamlığı zamanında başlayan kadim dostluk ve arkadaşlıkları Saltanat koltuğuna oturduğunda da değişmeyerek devam etmiş olan Osmanlı padişahlarından İkinci Mahmut ile Konyalı Aşık Şemi arasındaki kısmen tarihi kayıtların dışında kalmış olan dostlukları zamanında yaşanmış olan gizli Sır, Şaka, Şamata Ve Komedi türündeki Saray Kökenli Toplum ve fikir Dünyasının dillerde dolaşa dolaşa zamanımıza kadar gelebilmiş tatlı anılarını tekerlemelerini, muzipliğini yerine göre üzüntü yerine göre öğütler içeren geçmişin hikayesini beraber dinleyelim.
İmparatorluğun renkli isimlerden olan ikinci Mahmut Han iyilik severliği ile tanınmış bir Devlet adamı. 31 sene dört gün İmparatorluğun başında Padişahlık yapmıştır. Çok zaman Padişah kimliğini gizleyerek tebdili kıyafetle halk arasına çıkıp dolaşmayı seven Devlet işlerinde kılınçtan sert ama gerektiğinde ipek gibi yumuşak bir mizaçta bir Hükümdar.
Bir Ramazan günü yine tebdili kıyafetle sokağa çıkan Sultan ikinci Mahmut Bayezit camiine gelir cemaat arasına yanındaki samimi arkadaşlarından Sait efendi ile oturarak Cami de vakit namazlarını kılar. Verilen Vaazı dinler sonda da Cami içindeki bir müsait yerde sivil elbiselerini değiştirerek Padişah kıyafeti ile camiden Said efendi ile birlikte dışarıya çıkar. dışarıda bekleyen Seyisi atını getirir ve atına bindirilir.
Tam bu sırada atı ile hareket edeceği anda karşıdan yaya olarak gelen bir askerin taşıdığı bir tepsi ile tepsinin içinde birkaç üstü kapaklı sahan yemeğin götürülmekte olduğunu Padişah görür.Asker de o anda Padişahı tanımış olduğundan korkusundan panikler. Kaçmak ister beceremez,Tepsiyi yere bırakmak ister bırakamaz tabii Padişahı da selamlayamaz.
Durumu sessizce izleyen Hünkar hazretleri yumuşak bir uslup ile askere seslenir. Evlat nedir bu hal,daha iftar zamanı gelip toplar atılmadı Ramazan vakti sokağın ortasına oturup yemek mi yiyeceksin ayıp ve günah değil mi der.
Asker tiril tiril titremekte ve kıvranmakta. Dili dolaşarak Padişahım bu yemeği Karakol amiri Zabitin evinden verdiler kendisine götürüyorum der. Koca Hünkar kahkaha ile gülerek “Ya öyle mi düş bakalım önüme yürü Karakola bakalım” der.
Asker önde Padişah at üzerinde arkada Karakolun önüne gelinir. Kapının önünde duran zabite Padişah seslenir, “Zabit efendi neden bu kadar telaşelendin yahu sen bizi iftara davet etmedi mi” diyerek şaka yollu teskin eder zabiti.
İftar vakti iyice yaklaşmış olduğundan bir miktar karakolda oturulur. Vakit girince namazlar kılınır sonra Mahmut Han seslenir. Yahu ayakta elpençe ne duruyorsunuz sofra hiç bekletilir mi haydi sofrayı kurun bakalım der.Sofra kurulur iftar açılır tepside ne varsa yenir içilir. Kahveler içilirken Said efendi ayağa kalkar Padişahın hediyesini Zabit ve askere verir. Bu hediyeler şöyle böyle değil memnun edici miktardadır. İşte geçmiş yıllarda yaşanmış bir güzel Ramazan şakaşı sizlere..