Aşık olup ardından olumsuz sonuç alan ve kendini toparlayamayan çok sayıda insanla karşılaşıyorum. Ya da ben mantığımla davranırım diyerek sevme sevilme eylemine soğuk duran uzaktan bakan insanlar. Bunlar genellikle geçmişte yaşadıkları acı deneyimlerden yola çıkar. Ve bir daha canı yanmasın diye soğuturlar kendilerini. Sonuçta her ikisi de mutsuz.
İkiye bölüyorlar insanlar kendilerini. Ya duygu ya mantık gibi.
Oysa beynimizi ele alalım sağ beyin ve sol beyin uyumundan söz ediyoruz şimdilerde. Duygusal zeka için ikisini de birlikte ve dengeli kullanmak gerektiğini biliyoruz. Sağ beyin duygusal tarafımız ve resimlerle düşünüyor. Sol beyin ise bilinçli işlemler yani bir anlamda matematik tarafımız. Salt birini ön planda tutan insanların duygusal zekâlarının onları mutlu etmek için yeterince gelişmediğini de biliyoruz.
Acı çeken insanların ille de birilerini suçlaması bir savunma mekanizması. Suçlamak için kimseyi bulamazsa ya da eleştirel düşünmeye yatkınsa bu öfke kendine dönüyor. İlk tepki suçlu o. Sonra ben de suçluyum nasıl bu kadar aptal oldum. Ve yara sarılıncaya kadar benzer aşamalar. Oysa ilişkiler de en başta gelen ilişkiye başlarken kimin neye ihtiyacı olduğundadır. Buna yönelik gelişir davranış ve duygulanım. Sonra ihtiyaçlar şekil değiştirebilir. Baştaki ihtiyaçlar değişebilir. İlişki ya daha da güçlenir ya da tek taraflı veya iki taraflı olarak ihtiyacın karşılanması yada tersi karşılanmamasına göre tükenebilir. Bu iki taraftan birinin kötü olduğu anlamına gelmez.
Birisi için ilişki ihtiyacı korunmaktır, bir başkası için heyecandır, bir diğeri için evliliktir, bir başkası için sığınaktır, bir diğeri için bağlanacak bir iptir, bir başkası için kaçamaktır, bir başkası için bulunduğu yerden kaçmaktır vs. bu liste daha da uzatılabilir. Neden her neyse bunlar zaman zaman gözden geçirilmelidir. Ama asıl önemlisi hem duygu hem de mantığın veya başka bir deyişle hem bilincin hem de bilinçaltının ortak hareket etmesinin sağlanmasıdır. Ya o ya o olmaz. Böyle olursa yaşanacak herhangi bir olumsuzlukta ikiye bölünme riski vardır. Artık bundan sonra tamamen mantığımla hareket edeceğim. Ya da mantığım ve bilincimle kontrol edemiyorum bundan sonra sadece duygu sözcükleri ise duyulan bu bölünmüşlük demektir.
İşin aslı her zaman içsel zihin galip gelir. Onu yok saymak ya da küstürmek daima bilinçli tarafımızın kontrolsüzlüğü ve dağılma demektir. Sezgi bir anlamda içsel zihnimiz. Ondan gelen uyarıları asla yok saymamalı ama tek başına da yeterli görmemeli. Iki tarafı birden dengeli tutmalı ve ikisini dost etmeli.
Bir şekilde biterse de suçlamaktan çok anlamaya çalışmalı. Nasıl başladı? Süreç neydi? Nasıl sonuçlandı ekseninden ayrıntılanmalı ve kendimizi ya da diğerini suçlamak yerine çözüme odaklanmalıdır.
Acı çekmek normaldir. Tıpkı keyif almak gibi. Ve her kayıp acıyla birlikte yası yani donmayı getirir. Önemli olan bunun süresidir. Donma sürekli olursa akıcılık durur. Hayatımız soğur. Ve etrafa yaydığımız elektrik de dondurucudur.
Sonuç olarak ya duygu ya mantık. Ya da artık sadece mantık. Veya sadece duygu sözcükleri kendimizi ikiye bölmek, parçalamak anlamındadır. Ve yararsızdır. Her ikisi de sürekli birlikte, yan yana ve dost olmalıdır. İkisini de ihtiyacımız olduğu açıktır.
www.pozitifdegisim.com