Geçenlerde bir dostum yıllar önce mezun olduğu ilkokulda yapılacak mezuniyet törenine beni de davet etti. Bir değişiklik olur diye kabul ettim, birlikte gittik…
Okulun bahçesine protokol ve diğer izleyiciler için gölgelik kurulmuş, biz de protokol kısmının uçlarında bir yere konuşlandık ve beklemeye başladık. Bir kız ve bir erkek öğrencinin birlikte sunuculuk yaptığı tören protokol konuşmalarıyla ilerlerken, yan tarafta da minik öğrenciler biraz sonra sahneye çıkacak olmanın heyecanını yaşıyordu. Konuşma faslı bittikten sonra evvela anasınıfı öğrencileri sergilediler oyunlarını (Maalesef bizim kültürümüzle alakası olmayan prenses ve yedi cüceleri oynadılar), ardından da bu yazının da konusu olan ilköğretim son sınıf kız öğrenciler sahne aldı…
Bedia Akartürk’ün ‘Aslan Mustafam’ türküsü eşliğinde 14-15 yaşlarındaki kızlar başladılar oynamaya. Neredeyse genç kız denilecek yaşta bu kız çocukları oynak havalarla hünerlerini(!) sergiledikçe moralim bozuldu, yüzüm düştü. Ben, kim niye bu kızları bizlerin karşısında oynatır diye düşünürken bir an gözüm bu çocukların ailelerinin bulunduğu alana kaydı. Anneler, anneanneler, babaanneler hatta kimi babalar kızlarının ne kadar güzel oynadığını tempo tutarak, el çırparak izliyorlardı. Yani ben kendi kendime gelin-güveyi oluyordum. Analar-babalar memnundu hallerinden…
Oysa olay öyle değil…
Aileler bu tür oyunların iyi mi kötü mü olduğunu düşünemeyecek durumda olabilirler…
Okullarımızın müdürleri niye böyle şeylere alet olurlar asıl önemli olan o…
Kim veya kimler okul müdürlerine genç kız olmak üzere olan bu kız çocuklarını milletin karşısında oynatın der. Böyle bir talimat mı vardır? Varsa bu talimatı kim vermiştir?!..
Bildiğim şu ki, bu tip uygulamalar tamamen düşüncesizce yapılan işgüzarlıktan başka bir şey değildir. Peki, niye böyle düşünüyorum, neden bu tip programları kerihliyorum…
Çocuklar oynasalar ne olur falan filan diyenler varsa…
Yaşadığı ülkenin başkentini bile adam gibi öğrenememiş, Kıbrıs’ın nerede olduğunu bilmeyen, peygamberin kim olduğu öğretilmemiş, 4 halifenin belki adını dahi duymamış, tarih bilincinden uzak, dünyadan bihaber gençler mezun ediyoruz da ondan…
Ahlaki yozlaşma almış basışını gitmiş, lise birinci sınıftan itibaren kız ve erkek öğrenciler el ele tutuşarak gezmekte, kimi körfez karaltılarda öpüşerek dolaşmaktalar da ondan…
Evini geçindirmek için akşama kadar yorulan babanın çocuklarından, onların neler yaptığından haberi olmadığı için bu çocuklarla öğretmenlerinin, müdürlerinin, okullarının ilgilenmesi gerektiği için. Onlar da maalesef çocuklara oyun havası öğretiyorlar…
Öte yandan bir özel okulumuzun davetiyesi geldi elime. Özel Başak Lisesi öğrencileri Fatih Sultan Mehmed’in 2 perdelik oyununu sahneleyecek diye. Okulun genel müdürü Ramazan Aksoy beyi bizzat tebrik ettim, çocuklara tamamen boş ve uygunsuz oyunlar oynatacaklarına ecdadımızı öğrettikleri için…
Çanakkale’ye, Bursa’ya, Edirne’ye tarih bilincini artıran, şehitlerimizin kanlarını akıttıkları topraklara geziler düzenleyen okul idarelerine de bu vesile ile çok ama çok teşekkür ediyorum…
Unutulmasın ki, bir süre sonra biz yetişkinler fani olacağız ve bu ülke şimdi oynattığımız çocuklarımız eliyle yücelecek. İşin uhrevi tarafı bir tarafa (Herkes yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını Allah’a verecek) dünyevi tarafının altını çiziyorum…
Ne olur çocuklarımızı adam gibi eğitelim ve onlara adam gibi şeyler öğretelim. İlla oyun oynamaları gerekiyorsa da (niyeyse) kültürümüze, örfümüze, dinimize uygun şeyler olsun bunlar. Küçük yaşta kızlarla erkekleri el ele tutuşturup fuhşiyatı meşrulaştırmayalım. Ayıbı alenileştirmeyelim. Günahı önemsizleştirmeyelim…
Çocuklara küçük yaşlarda ne verirsek büyük yaşlarda onu alacağız. Lütfen dikkat edelim…
Bu yazının yazarı üniversiteyi bitirdi diye kep giyme veya kep fırlatma törenine çağrıldığı zaman, böyle bir gavur adetini yapmak istemediği ve şahit de olmak istemediği için diplomasını aylar sonra almıştır. Ve hiçbir şey kaybetmemiştir. Bilakis…