Aslanlarla kaplanlar savaştı. Aslanın biri ağır yaralandı. Koşamadı, yetişemedi arkadaşlarına. Bir ağacın dibinde kurtulmayı beklerken, tilki çıkageldi uzak köşeden. “fırsat bu fırsat işte!” dedi kendi kendine ve hemen su taşıdı kan beyden aslana. Tilki için bu bir daha yakalayamayacağı altın bir fırsattı. Aslan, tilkinin ocağına düşmüştü ve onu kurtarırsa tilkiye borçlanacaktı. Su taşıdı, yaralarına pansuman yaptı, masaj yaptı… Ama olmadı. Kan kaybından öldü koca aslan. Etrafa bakındı tilki kimseler yoktu. Aklına bir hinlik geldi tilkinin.
Aslanın kalbini söktü ve kendi kalbiyle aslanınkini değiştirdi. O artık aslan yürekli bir tilkiydi. Cesur adımlarla ormanda dolaşmaya başladı.
Olup bitenleri başından sonuna kadar izleyen kurt ansızın dikildi tilkinin karşısına ve başından kavradığı alaşağı etti aslan yürekli tilkiyi. Tilki pençe attığını düşünerek ince ayaklarıyla kurda vuruyordu. Kurt Tilkiyi ayaklarından yemeye başladı ve ona;
“Yarım bir aslan olmaktansa, tam bir tilki olsaydın, en azından kaçmayı akıl edebilirdin tilki kardeş. Sen sen ol, bir daha da kendi yüreğinden başka yürek taşıma!” dedi.
Günümüzde de kendi yüreklerinin yerine başkalarının yüreklerini taşıyanlar sanmasınlar ki kimse bunu bilmiyor. Herkes her şeyi biliyor. Ereğli’de de birileri birilerinin arkasına saklanarak onların yüreklerin arta kalanına sığınarak yiğitlik yapmasın.
Hikâyemizde olduğu gibi tilki gibi birilerinin yağdanlığı olmuş, ya da olmak için gayret edenler unutmamalı bu ülkede çok kurt var haddini bildirecek.
Bakın Ereğli’nin beklentileri var. Geleceğe dair umutları var. Bunları üç beş tilki menfaatlenecek diye görmezden gelemeyiz. Aslan yüreklilerimiz de bu beklentilere cevap verecek adımları atsınlar artık.