Başlığa bakınca yanlış anlamayın. Amacım size bir yemek tarifi vermek değil. Bunu bu konuda daha uzman olan birilerine sorabilirsiniz. Azıcık konu hakkında bilgim olsa da tavsiye etmek benim uzmanlık alanımın dışına çıkar.
Allah Resûlü (SAV) Medine'ye hicret etmesinden sonra Yahudilerin aşure gününde oruç tuttuklarını gördü. Bunun üzerine Hz. Peygamber; (SAV) "Biz Musa`nın sünnetine sizden daha yakınız." dedi ve o gün oruç tuttu ve ashabına da tutmalarını emir buyurdu. Ancak Allah Resulü'nün bu tavsiyesinde aşure günü oruç tutmaktan çok daha önemli olan, Müslümanlara büyük bir hayat bir düsturu bahsedecek bir ilave vardı. O da Muharrem'in onuncu gününe rastlayan aşureye, 9. veya 11. Günü de ekleyerek Yahudilerin yaptığına muhalefeti emretmesidir.
Geçen hafta Cuma hutbesinde aşure orucundan bahsedildi. 9. ve 11. gün ilavesi de anlatıldı. Ama en önemli cümle eksik kalmıştı. Bu ilavenin sebebi söylemedi. Bence asıl vurucu bölüm kaçırıldı… Gayrimüslimlere muhalefet etme ve benzememe alışkanlığı… Bu orucun iki veya üç güne çıkarılması, daha çok oruç tutturmak için değildir. Açık bir muhalefet ve benzemeye karşı tavır alış var. Tabii biz böyle bir muhalefet alışkanlığını -maalesef ki- kaybettik. Benzeştik gittik birbirimize… Muhalefet olsun diye yapılan işlerin, ne amaç taşıdığını da unuttuk. Adet haline geliverdi.
Bizim toplumumuzda bu aya hürmet edilir. Zaten de haram aylardandır. Bu ayda bir de tatlı yapılır. Aşuremiz meşhurdur. Halk arasında bunun Hazreti Nuh’un (AS) gemi yolculuğunda en son gün arta kalan bütün malzemelerini karıştırarak bir yemek yaptığı gibi bir bilgi olsa da bu kültürel bir anlayışın ötesine geçmez. Zira Anadolu topraklarının dışında sanki Hazreti Nuh (AS) ve onun iman mücadelesi bilinmez miydi ki onlar aşure yapmıyorlar?
Toplumlar, bu kutlamalarında farklı adetler geliştirmişlerdir. Biz böyle bir günde birçok çeşitten oluşan bu yemeği konu komşuyla, eş dostla paylaşarak yaşarız. Burkina Faso’da bulunduğumuz yıl, aşure günü yerli bir arkadaşımız bizi uyarmıştı. “Bizde aşure günü insanlar birbirlerine su ile şaka yaparlar. Küçükler, çok yaşlı insanlara bile bugün şaka yapma hakkına sahiptir. Oysaki burada küçüklerin yaşlı insanların önünden geçmesi, yanında konuşması, önünde saygı ile eğilmemesi, konuşurken yüzüne bakması vb. çok ayıptır. Ama bugün müstesna... Öğrencilerden birisi böyle su ile bir şaka yaparsa bunu yanlış algılamayın…” Bekledik ama yapan olmadı.
Tabii Böylesi bir günde neden sulu bir şaka yapılır bunun cevabını bulamadım. Ama öyle tahmin ediyorum ki Kerbela'da Hz Hüseyin’in (RA) susuz şehit edilişine sanki bir vurgu var. Hâsılı kimin ne yediği, suyu nereye döktüğü önemli değil. Buradaki farlılıklar kültüreldir. Ama bunu din diye diğer Müslümanlara da dayatmamak lazım. Aşure tatlısının kalitesi, sizin İslam kalibrenizi göstermez.
Önemli olan, bu haram ayı ve bereketli günleri Müslümanların birliği, beraberliği, kardeşliği ve dirliği için bir vesile kılmak… Tabii aşure deyince Hz Hüseyin (RA) ve Kerbela'yı hatırlamamak mümkün değil. Ama Müsaade ederseniz ona ait mülahazalarımı haftaya paylaşmak isterim. Tarih, tefekkür ve tedebbür edilmediğinde tekrar eder. Aynı acıların yaşanmaması bizim elimizde.
Siz başlıktaki sorunun cevabını mı merak ediyorsunuz? Adavet, kin, nefret, ötekileştirme, zulüm ve benzeri kötü ahlaki alışkanlıkları koymayın da ne koyarsanız koyun. Afiyet olsun.