Atanmışlıktan seçilmişliğe: Sorgun
Bizim için "mahallesinde oturan adam"dı. Gösterdiği performans, duruş, ve çizgi ile bizleri yanıltmadan öyle olmaya devam ediyor. Allah devamlı kılsın. Göreve "atandığı" günden "seçildiği" güne kadar geçen sürede ortaya koyduğu performans ile " siyasetin kirli, dolambaçlı, üç kağıtçı, çıkar, menfaat odaklarına yanaşmacı olduğu düşünülen yapısı ile Ahmet Sorgun'un bütün bu yukarıda saydığımız ve siyasetle iç içe geçtiği kabul edilen olumsuzluklara pirim vermeyen yapısının uyuşmayacağını, Ahmet Sorgun'un harcanacağını, başarısız olacağını, iyi bir performans gösteremeyeceğini zımnen söyleyenler olmuştu.
Aradan geçen zaman göstermiştir ki karmaşık bir dönemde göreve getirilmesi, sonrasında ortaya koyduğu performans kendisine güvenenlerin güvenlerini boşa çıkarmadı. Uzaktan ve yakından çalışmalarını, tutumunu gözlemlediğimiz Ahmet Sorgun'u izlerken, zihnimizde bir acaba? soru işaretini de eksik etmeden, ihtiyatlı olarak süreci takip ettik. Siyaset Ahmet Abiyi bozacak mı sorusuna bir cevap aradık. Benim, uzaklardan gördüğüm ve edindiğim intiba ise bunun şimdilik doğru olmadığı yönünde ve bundan dolayı da sevinçliyim.
Eleştirilecek, şu da olsa, şöyle olsa daha iyi olurdu denecek şeyler yok mudur ya da olmamış mıdır? Elbette ki vardır. "Daha iyi iyinin düşmanıdır" derler. Eleştirilerin dozunu, daha iyiyi isterken "iyiye düşman üretmeme, düşman olmama" yönünde ayarlamak, yapıcı eleştirinin yolunu genişletir. Her durumda ve konumda mutlaka daha iyisi talep edilebilir, edilmelidir. Bu talepler "iyiyi elden kaçırmama", "kötüye müstahak olmama" ölçüsünce yerini bulur. "Gelen gideni aratır" kıymeti bilinmeyen iyiler için söylenmiştir zannımca. Daha iyisi geldiğinde ise Gelen gideni anar ve unutturur" denilebilir mi?
Ahmet Sorgun'a yapılan eleştirilerden birisi "seçilmediği", "genel merkezce atanmış" olmasından kaynaklanıyordu. Bundan dolayı kendisine "emanetçi" gözüyle bakılmasına yol açmış, kongrede değişecek, gidecek mutlaka diye bakılmış olabilir. Bu söylem insanın üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak "psikolojik bir meşruiyet sorunu, sıkıntısı" duygusu oluşmasına yol açabilirdi. Artık bütün bunlar geride kaldı.
Şimdi bu seçim sürecinden sonra "seçilmiş" olmanın psikolojik rahatlığını içinde hissedecek ve daha emin adımlarla, varsa eğer, "yapılması gerektiği halde yapamadığı" şeyleri cesaretle gerçekleştirecektir. Çünkü artık "herkesin bahanesi var onun yok".
"Seçilmişlik" seçkinliğe, seçiciliğe ve tepeden bakmacılığa, ulaşılamaz olmaya yol açmadığı sürece iyi bir şeydir. Çünkü şahsınızda size "emanet edilmiş" bir iradeyi, güçlü bir desteği temsil etmektesiniz. Bu bir sonraki seçime kadar verilen "emanet irade" ve "güçlü destek" size milletin hayrına olan işlerin önünü açmak, kötülüklere engel olma yönünde kullanılmak üzere teslim edilmiştir. O yüzden yaptığınız kadar yapmadıklarınızdan da mesulsünüz.
Allah doğru yoldan şaşırtmasın, millete karşı yabancılaşmaktan, tekebbürden, menfaat gözeticilikten hepimizi uzak kılsın. Tazelenmiş bir irade yenilemesi ile hayırlı bir başlangıç olur inşallah. "Sorgun'a Reverans" yazısında "İnsanın kendini gücün, iktidarın bozucu etkisinden koruması zor. İktidarı ve gücü hazmetmek zor. Bozulmayan bir kimlik yapısıyla gücü, iktidarı, muktedirliği hayra yönlendirmek konusunda insanın geçmesi, tecrübe etmesi gereken birçok aşama var... karşılaşılan güçlüklere sabreden, amaçlarından, hedeflerinden kişiliklerinden kaybetmeyen, ihtiraslarının, tutkularının esiri olmayan ve onları kontrol altında tutabilenler bu zor yolculuğu başarıyla gerçekleştirir, yol sürecinde başlarından geçenleri tecrübeye, birikime, özgüvene ve daha iyiyi yapma yolunda iyi çalışmalara kanalize edebilir, yol gösterir, kötülüklere engel olup iyileri destekleyebilir." demiştik. Bu görevi almak ve hakkıyla yerine getirmek zor bir imtihan, vesselam. Allah imtihanınızı kolay kılsın.