Atatürk’ü Atatürk istismarcılarından kurtarmak
İnsanlık tarihi sevgi ve nefrette aşırı gitmenin örnekleriyle doludur. Batı’nın pozitif aklı da bundan istisna tutulamaz. Tarihin derinlikleri eşildiğinde kutsal üretmelerin temelinde yücelt-meci tavrın etkin rol aldığı görülür. Yüceltip efsaneleştirmek ve ulaşılmaz yaptıktan sonra da eleştirilemez bir konuma yükseltmek putçu mantığın hortlamasından öte bir şey değildir. Tüm puta taparlar, benzer ilahlaştırmayı sergilemişlerdir. Hristiyanlık, insanı ilahlaştırmanın en göze çarpan örneğidir. Vahyin İsa’sı Pavlus’un elinde insanlığın ilahı,tanrının oğlu yapıldı. İncil’in temel fasıllarından Yuhanna, İsa’yı “Her şey onun aracılığıyla var oldu,var olan hiçbir şey onsuz var olmadı.Yaşam ondaydı ve yaşam insanların ışığıydı.(Yuhanna, I./3-4)” diyerek yarı insan yarı tanrı bir tipin portresini oluşturdu. Gerçek İsa gitti, yerine kanonik İncilleri’in yücelttiği İsa geldi. Yahudilik, peygamberleri indirgemeci bir tavırla değerlendirdi. Onları kutsallaştır-ma yerine soylarını yüceltip ırkçılığın piri oldular. Milliyetçilik hastalığının mucitliğini yaparak yeryüzünün kahrına vesile oldular. Kur’an Fatiha Suresi’nde bu her iki din anlayışından uzak durmanın işaretini verir. Kur’an, yüceltmeci tavır konusunda ciddiyetle durmasına rağmen Müslümanların aynı hassasiyeti gösterdiği söylenemez. Özellikle tasavvuf/tarikat çevrelerinde Kur’an’ın Muhammed’i yerine Hristiyanlık zihniyetine uygun Muhammed kimliği yer alır. O çevreler,yüceltmeci bir nebi anlayışında öyle ileri gittiler ki Muhammed de tanrılaştırıldı. Bu bilinç,hayattan uzaklaşan,örnekliği olmayan,tarihsel bir kişilik olarak arkasından ağıtlar yakılması gereken bir rasul tipi oluşturdu. “Bütün tasarruflarında Muhammed(sav.)’in durumu Al-lah’ın durumu gibidir. Alemde Muhammed (sav.)’den başkası yoktur. Hakikatinin sonu idrak edilemez ve nihayetine vakıf olunamaz. Allah’ın ruhu, Muhammed’in nurudur. (Hazihi Hiyes Sufiye, en-Nefehatu’l-Akdesiyye, s.77, Abdurrahman el-Vekil)” metninde son habercinin nasıl heba edildiği görülür. Bir kişiye en büyük zararı maalesef sevenleri verir. Çağımızın alimleri arasında müstesna bir yer tutan Bediüzzaman için o hatasızdır ve sorgulanamaz demek de yüceltmeci tavrın canlı bir örneğidir. İslam dini açısından yüceltilmesi gereken sadece Allah’tır. Allah’ın dışındaki tüm varlıklar insanlık ailesine yaptıkları hayırlı hizmetler oranında değerlidir. Hiçbir din, doktrin, ideoloji, teori insanın üstünde ve insana rağmen bir değer olamaz. Tüm kutsallaştırılan kavramlar insan içindir.Yani insan merkez,onlar aracılardır. Din, insanlara tevhin merkezli bir toplumsal yapının tanrısal kurumudur ve insan içindir.
Peygamberlere sevenleri tarafından yapılan haksızlıklar,anlama yanlışları Atatürk’e de ya-pılmıştır. Atatürk, “millete can veren,vatan yaratan” bir durumdan “tanrılaş gönlümde tanrılaş atam!” nidalarının aleti olmuştur. Cumhuriyet döneminin ulufeci yazarları Atatürk’ü öylesine tanınmaz hale soktular ki bunlardan Kemalettin Kamu “Ne örümcek ne yosun/Ne mucize ne füsun/Kabe Arap’ın olsun/Çankaya bize yeter” deme bedbahtlığını gösterir. 1928’de devletin resmi matbaası olan “Hakimiyet-i Milliye Matbaası”nda basılıp Tayyare Cemiyeti’ne bağışlanan “Türk’ün Yeni Amentüsü” şöyleydi: “Kahramanlığın örneği olan,vatanın bağımsızlığı-nı yoktan var eden Mustafa Kemal’e/Onun cengaver ordusuna/Yüce kanunlarına/Mücahit analarına/Ve Türkiye için ahiret günü olmadığına iman ederim!/İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine/Büyük milletimin medeni cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset dasitanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordularının birliğine/Ve Gazi’nin Allah’ın en sevgili kulu olduğuna, bütün hulus-u kalbimle şehadet ederim, eylerim.” Bu amentüde Atatürk hem tanrıdır, hem de peygamberdir. Görüldüğü gibi dalkavuklukta sadece kralların ve padişahların çevresi örülü değildir. Dalkavukluğu zirveye çıkaran Edip Ayel, “Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun/Türk ırkının en son peygamberi oldun/Tutsak seni layık yüce tanrıyla müsavi/ Toprak olamaz kalb doğabilmişse semavi/Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses/İnsanlar ölür, Türklük’e Allah olan ölmez.” mısralarıyla Atatürk’ü yüceltmede sapkınlık yolunu seçer. Atatürk’e yalakalık şirinliği yarışında epey ileride olan Behçet Kemal Çağlar, Sadi Irmak’ın anılarında “Şahit olun! Ben Müslüman olarak ölüyorum!” diye inlemiştir. İslam’ı reddetmenin kalkanı olarak Atatürk’ü kullanan geçmişin tanrı-tanımazları ile bugünün dinsiz yobazları ara-sında mahiyet farkı yoktur. Atatürk’ü dinsizliğin sembolü gösterenler, halkla Atatürk’ün arasını açarak dine daima saygılı kalmış olan Gazi’yi halka uzak tutmuşlardır. Senin Atatürk’ün benim Atatürk’ümü yenemez gibi sahte sevgiler inşa edilmiştir. Atatürk hayatta olsaydı bazı res-mi çevrelerin de kurguladığı Atatürk profiline eminim kendisi de karşı çıkardı. Bir lideri halkı ile mesafeli yapan tüm montajlamalar,elbette Atatürk’ü de rahatsız edecektir. Tüm eğitim yuvalarımızın, Milli Güvenlik Kurulu’nun, TBMM’nin bugün yapması gereken en önemli iş Atatürk’ü Atatürk istismarcılarından kurtarmak olmalıdır. Bu nedenle onun adına kurulan derneklerin Kemalistlik’ini tartışmaya açmamız lazım olduğu gibi, onun adına demokrasiyi katleden-leri de sorgulamamız gerekir.