Brüksel, Budapeşte ve Viyana Gezi Notları -1-
Avrupa Birliği Bilgi Merkezi tarafından organize edilen Brüksel ve Budapeşte gezisine davet edildiğimde; gidilecek ülkeler ve şehirler hakkında fazla malumatım yoktu. Daha evvel Avrupa’da pek çok ülkeye gitmiştim, ama Belçika ve Macaristan henüz tarafımdan keşfedilmemişti. Ayrıca yerel gazetecilik yaptığımız için AB ile ilgili bilgilerimizin sınırlı olduğunu, Türkiye’nin AB’ne girmek için yaptıklarını/yapmadıklarını veya yapamadıklarını Avrupalıların gözüyle görmek, Türkiye’ye oradan bakmak enterasan bir deneyim olacaktı…
Yazı dizimizi üç ayrı başlıkta sizleri sıkmadan olabildiğince özet olarak aktaracağım. Çünkü, uzun, okunmayan sıkıcı yazıların ne bana ne de size bir faydası olmaz. Bir yandan AB’yi kuruluşundan itibaren tanıtırken diğer yandan gidilen ülkeyi ve nihayet ziyaret ettiğimiz başkenti ayrı ayrı sizlere aktarmak istiyorum…
Yazımızın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı bahsedeceğim, ama bu ilk yazıda seyahat boyunca kimlerle görüştüğümüzü paylaşmak istiyorum. Brüksel’de eski AB Büyükelçisi Albert Maes, Türk Medyası’nın Brüksel Temsilcileri, AP Türkiye Roportörü Ria Oomen-Ruijten, Türkiye’nin AB daimi temsilcileri, Avrupa Komisyonu görevlisi Francois Naucodie, Yüksek Temsilci Catherine Ashton’un baş danışmanı ile uzun soluklu görüşmeler yapıldı. Budapeşte’de ise Jobbik Partisi’nden ve Türk-Macar Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Tamas Hegedus ve dostluk grubu üyeleri, Macar gazetecileri ve Budapeşte Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Geza David Türkoloji Bölümü öğretim üyeleri Ishau Vasari, Maria Ivanics ve Edit Tasnadi ile görüşmeler yaptık…
Seyahatin başında Konya Havalında; bineceğim uçağı kaçırmak oldu ilk başıma gelen. Hemen vakit kaybetmeden bir sonraki uçağa bilet alarak İstanbul’a yetiştim. Çünkü birkaç saat sonra Belçika’ya doğru uçmamız gerekiyordu. Tabi Konya’dan kaçırdığım bu ilk uçak, benim diğer uçuşlarımı da etkilediği için sadece Türkiye’ye uçmak için gidilen Viyana’da sabahtan akşama kadar bir şehir turu imkanı verdi bana. Dönüşte heyet karayoluyla Budapeşte’den doğruca Viyana havaalanına giderken ben şehir merkezine gitme ve akşama kadar Viyana’yı gezme imkanı buldum. Çünkü benim uçuş saatim akşam 19.30’du…
İstanbul’da heyetteki arkadaşların bir kısmıyla tanışmaya başladık. Kalanlarıyla ancak Brüksel’de tanışabildik. Geziye katılan 12 gazeteciyi burada zikretmek istiyorum:
Trabzon Taka Gazetesi’nden Serkan Türk, İzmir Ege TV’den Nihan Yarkent, Eskişehir Anadolu Gazetesi’nden Mustafa Yıldırım, Edirne Gazetesi’nden Murat Turgu, Samsun Manşet Gazetesi’nden İlyas Gün, Şanlıurfa Dünya Gazetesi Temsilcisi Mutlu Güneş, Sabah Gazetesi Antalya Muhabiri Talat Öztuzsuz, Hürriyet Ankara Muabiri Zeynep Şafak, Cumhuriyet Ankara Muhabiri Fırat Kozok, Cihan Haber Ajansı İstanbul Büro’dan İbrahim Varlık, Zaman Gazetesi İstanbul’dan Namık Kemal Parlak ve ben. Ayrıca Oasis Turizm’den Rehberimiz Tayfun Akçiğ ve AB Bilgi Merkezi Ankara Ofisi’nden Sinem Kaya da gezide bize eşlik ettiler. Bu arada, gezimizin Brüksel ayağında tercümanlık yaparak bizlere yardımcı olan Neşe Doğan ve Karel Barbur’u da unutmamak gerek…
Brüksel havaalanında heyetimizi bekleyen otobüse binip şehir merkezindeki Hilton Oteli’ne doğru yol aldık. Valizlerimizi odamıza koyup hem bir kısa şehir turu hem de akşam yemeği için bir araya geldik hemen. Brüksel’in tarihi merkezindeki hükümet ve yerel hükümet konağı olarak da kullanılan Grand-Place’ı görmek gerek. Yapımı 60 yıl süren bu bina, Brüksel’e gelen turistlerin ilk uğrak yeri. Gün batmaya doğru meydanın yanındaki sokakta salaş bir restoranda akşam yemeği yedik. Ardından birkaç gruba ayrılarak gezintiye çıktık ve yürüyerek otele döndük…
Sabah kahvaltısından sonra Eski AB Büyükelçisi ve Namur Üniversitesi Fahri Profesörü Albert Maes, AB’ye ve AB-Türkiye Katılım Müzakerelerine Bir Bakış konulu birifing verdi heyetimize. AB’nin kuruluş amacını, şimdiye kadar yapabildiklerini ve bundan sonra yapacaklarını anlatan büyükelçi, Türkiye’nin durumuna ilişkin sorulara politik cevaplar vererek aslında AB’nin Türkiye’ye karşı bakış açısını da bizlere göstermiş oldu. Programın ardından topluca şehir turuna çıktık. Brüksel’in imar adına yapılacak hiçbir eksiğinin kalmadığını, her bakımdan tam bir şehir olduğunu gördük. Neredeyse bütün binaların taş veya taş kaplama şeklinde yapılmış olması, bakımlı olması ve ayrıca yolların, parkların yerli yerince ve temiz olması dikkatli gözlerden kaçmayacak derecedeydi.
Öğlen yemeği için Maison du Luxembourg isimli çok hoş bir restoran seçilmişti. Türk medyasının Brüksel temsilcileriyle neşeli bir yemek yeme imkanı bulduk. NTV Brüksel Temsilcisi Güldener Sonumut, Zaman Brüksel Temsilcisi Selçuk Gültaşlı, AA Brüksel Muhabiri Feyzullah Yarımbaş ve eski Sabah muhabiri şimdilerde Belçika’da gazete çıkaran Yusuf Cinal’la yemek boyunca muhabbet ettik…
Avrupa Birliği, 27 üye ülkeden oluşan ve toprakları büyük ölçüde Avrupa kıtasında bulunan siyasi ve ekonomik bir örgütlenmedir. 1992 yılında, Avrupa Birliği Antlaşması olarak da bilinen Maastricht Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi sonucu, var olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yeni görev ve sorumluluk alanları yüklenmesiyle kurulmuştur. Yaklaşık 500 milyonluk nüfusuyla AB, dünyanın nominal gayrisafi yurtiçi hasılasının %30’luk bölümünü oluşturur. (16.8 trilyon ABD$)
Avrupa Birliği, tüm üye ülkeleri bağlayan standart yasalar aracılığıyla, insan, eşya, hizmet ve sermaye dolaşımı özgürlüklerini kapsayan bir ortak pazar (tek pazar) geliştirmiştir. Birlik içinde tarım, balıkçılık ve bölgesel kalkınma politikalarından oluşan ortak bir ticaret politikası izlenir. Birliğe üye ülkelerin on beşi, avro adıyla anılan ortak para birimini kullanmaya başlamıştır. Avrupa Birliği, üye ülkelerini Dünya Ticaret Örgütü’nde, G8 zirvelerinde ve Birleşmiş Milletler’de temsil ederek dış politikalarında da rol oynamaktadır. Birliğin yirmi yedi üyesinden yirmi biri NATO’nun da üyesidir. Schengen Antlaşması uyarınca birlik üyesi ülkeler arasında pasaport kontrolü kaldırılmıştır. Avrupa Birliği, devletlerarası ve çokuluslu bir oluşumdur. Birlik içinde kimi konularda devletlerarası anlaşma ve fikir birliği gerekir. Ancak belirli durumlarda uluslarüstü yönetim organları, üyelerin anlaşması olmaksızın da karara varabilir. Avrupa Birliği’nin bu tip haklara sahip önemli yönetim birimleri Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği Konseyi, Liderler Zirvesi, Avrupa Adalet Divanı ve Avrupa Merkez Bankası’dır. Parlamentoyu, AB vatandaşları 5 yılda bir seçerler.
AB’nin temelleri 1951 yılında, altı ülkenin katılımıyla oluşturulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’na ve 1957 Roma Antlaşması’na dayanmaktadır. Bu ülkeler, Almanya, Fransa, Belçika, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg’tur.
O dönemden bu yana, birlik yeni üyelerin katılımlarıyla boyut olarak büyümüş; var olan yetkilerine yeni görev ve sorumluluk alanları ekleyerek de gücünü arttırmıştır.
Başkent | : Brüksel |
Resmî dil(ler) | : Felemenkçe, Fransızca, Almanca |
Milliyet | : Belçikalı |
Yönetim biçimi | : Federal Anayasal Monarşi |
Kuruluş | : 19 Nisan 1839 |
Nüfus | : 10,827,519 |
GSYİH Kişi başına | : 35,421 $ |
Belçika, resmi adıyla Belçika Krallığı, Batı Avrupa’da bulunan bir devlettir. Avrupa Birliği’ne üye ve birliğin ve NATO gibi bazı uluslararası organizasyonların merkezlerini barındırır. 30,528 km²’lik bir alanı kaplayan ülkede Felemenkler tarafından Felemenkçe, Valonlar tarafından Fransızca ve küçük bir Alman grup tarafından Almanca konuşulur. Belçika federal bir devlet yapısına sahip olup, Felemenkçe’nin resmi dil olduğu Flaman Bölgesi, Fransızca’nın resmi dil olduğu Valon Bölgesi ve her iki dilin de resmi dil sıfatını taşıdıkları Brüksel Başkent Bölgesi’nden oluşur. Son olarak, tamamı Valon Bölgesi’nin sınırları içinde kalan ve Almanya’ya komşu Alman-ca konuşan küçük bir topluluk, Valon bölgesine bağlı olmakla birlikte bazı alanlarda özerkliğe sahiptir ve yaşadıkları bölgede Almanca resmi dildir. Belçika’nın bu dil çeşitliliği politik ve kültürel anlaşmazlığı, Belçika tarihine ve yönetim sistemine yansımıştır. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg tarihsel olarak Benelüks’ten daha büyük bir alanı kaplayan Alçak Ülkeler diye anılır. Orta Çağ’ın bitiminden 17. yüzyılın başlarına kadar ticari ve kültürel açıdan bir refah merkezi olan ülke 16. yüzyıldan 1830’daki Belçika Devrimi’ne kadar Avrupa güçleri tarafından birçok muharebeye sahne olarak Avrupa’nın savaş alanı olarak tanımlanmış.
Bağımsızlığın üzerine ülke hevesle Endüstri Devrimi’ne katılmış ve 20. yüzyıl boyunca Afrika’da birçok koloni kurmuştur. Belçika‘da 20. yüzyılın ikinci yarısına ise bir yandan Felemenkler ve Frankofonlar arasındaki çatışma diğer yandan Flaman ve Valon Bölgeleri arasındaki eşit olmayan ekonomik gelişme damgasını vurmuştur. Bu hala devam eden çatışmalar ülkede üniter devlet yapısından federal devlete doğru bir dizi reformun yapılmasına neden olmuştur.