“Türkiye’de muhafazakarlık” araştırmasına göre politik kültürümüzün başta gelen özellikleri şunlar: Aile ve özel yaşam merkezli ve ılımlı bir muhafazakarlık; değişime, yeniliklere ve Batı’ya açıklık; demokratik düzene ve özgürlüklere bağlılık.
Bu araştırmanın soruları ve deneklerin seçimi konusunda bilgim yok. Aynı zamanda bu araştırma konjönktüre bağlı olarak değişen bir sonuç içerme olasılığını da aklımıza getiriyor. Araştırma’dan çıkan sonuçlardan biri olan “Batı’ya açıklık” meselesi ise bunun en bariz örneği. Dünyanın hiçbir yerinde “Batıya açık” bir muhafazakarlıktan söz edemezsiniz sanırım. Bu bizim AB maceramızla ilgili bir sonuç olsa gerek. Bu ülkede insanların 1/3 inin AKP’ye oy verdiğini düşünürsek, Bu deneklerden Muhafazakarlığın Batı’ya açıklık anlamına da geldiğini söylemeleri de abes değildir.
Konrad Adenaur Vakfı ve Muhafazakarlık
Hafta sonu, Muhafazakar Düşünce Dergisi ve Konrad Adenaur Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği “Avrupa’da Muhafazakarlık ve AKP Örneği” konulu bir konferansa katılmamda bütün bu konulara yanıt bulma çabası vardı. Konrad Adenaur AB’nin mimarlarından Alman Başbakan. Almanya’daki Hıristiyan Demokratlar’ın en önemli siması. Onun adına kurulan vakıf da bu misyonu devam ettiriyor. Söyleyeceğimiz şu ki, bu konferansın partneri olması çok anlamlı. Ama Kiliseler Birliği ile ilişkileri ve misyonerlik konusundaki yaklaşımları de daha bir anlamlı.
Bu hatırlatmalardan sonra geçelim konferansa…
Muhafazakarlığın tarihsel kökenleri, çıkış noktası üzerine konuşmalar konferansın ilk bölümünü oluşturuyordu. Türk akademisyenlerin yanı sıra, Avrupa’dan Hıristiyan Demokrat Partiden ve Muhafazakar Parti danışmanlarından konuşmacılar Avrupa muhafazakarlığını konuşmak üzere gelmişlerdi. Avrupa muhafazakarlığı deyince, biraz tuhaf bir görüntü de çıkmıyor değil tabii. “Avrupa muhafazakarlığı olur mu hiç?” diye düşündüğünüzü hissediyorum. Ama böyle bir muhafazakarlık var. Konuşmacılar bu muhafazakarlığı, kürtaj karşıtı, aile taraftarı ve mevcut statükoyu koruma şeklinde özetlediler. Avrupa’da muhafazakar düşüncenin özellikle son yıllarda azımsanmayacak ölçülerde taraf bulduğunu örnekleriyle açıkladılar. Son Alman Hıristiyan Demokrat Parti iktidarını örnek olarak gösteren Bavyera Meclis üyesi, Başbakan Merkel’in bu rüzgarı alarak iktidar olduğuna vurgu yaptı.
Bu konferansın ilgi çeken başka bir boyutu ise, Türk akademisyenlerin AKP’nin muhafazakarlığına dair olan konuşmalarıydı. AKP muhafazakar bir parti mi değil mi? Tartışmalarından çıkan sonuç ilginçti.
CHP’nin muhafazakar, AKP’nin ise sosyal demokrat olduğu şeklinde bir sonuç çıktı. Bunun ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğu ise tartışma derinleştikçe daha iyi anlaşılır oldu. AKP’nin muhafazakarlığı başörtülü eşlerden öteye gitmeyen bir muhafazakarlık olarak algılanıyordu, kimi konuşmacılar için. Bir muhafazakar partide olması gereken “mukaddesatçılık” yani; bayrak, vatan, millet gibi kutsallar ise AKP için ikinci planda kalıyordu. Bu anlamda klasik bir muhafazakar değildi. AKP devlette reformcu hatta Batılaşmacı bir tavır sergiliyordu. Bunun AB ile ilişkili konjonktürel bir yanı da vardı muhakkak. Ancak AKP için muhafazakar bir parti demenin hele 5 yıllık bir parti için çok erken bir tanımlama olacağı ise açıkça görünüyordu.
AKP’nin muhafazakar-demokrat kimliği olanı değil, olması gerekeni anlatan bir açılımla ortaya atılmıştı.
Bu partinin kendine bir merkez bulma çabası olarak da değerlendirilmekteydi. Hele İslamcı bir gelenekten gelip de muhafazakar olmanın çok zor olduğuna dair görüşler ise bu konferansın en orijinal çıkışlarıydı.
Ama görünen o ki, Türkiye’de muhafazakarlık, mukaddesatçılığın dışında bir şey olarak kendini açıkça hissettirmektedir. Muhafazakarlığın, bayrak, vatan, millet gibi ana merkezleri es geçilmekte ve daha çok demokratlığa vurgu yapılmaktadır.
Konferansta aykırı görüşler olsa da aşağı yukarı bu minvalde bir yaklaşım bütün konuşmacıların konuşmalarında vardı. Avrupa Muhafazakarlığı ve AKP üzerine yapılan bu konferansın tebliğleri yayına hazırlandığında benim anlattıklarımdan ve daha fazlasını okuyabileceksiniz.
Avrupa muhafazakarlaşıyor, yani ötekiyle arası açılıyor, AKP ise AB’ci tavrıyla demokratlaşıyor. Anlayacağınız Avrupa muhafazakar, AKP demokrat!