Bosna deyince aklımıza, evlâd-ı fâtihân geliyor.
Hala o topraklarda Osmanlı mührü yaşıyor. Bunu Saraybosna’dan Mostar’a kadar görebilirsiniz. Camilerden medreselere, kütüphanelerden sebillere, çarşılardan hamamlara varıncaya dek.. Mesela, Baş Çarşı, hâzâ Osmanlı.. Hele hele tarihi mezarlıklar. Kendinizi Eyüp mezarlığında hissedersiniz. İnsanların mesleklerini kabir taşlarındaki sembollerden çıkarabilirsiniz.
Ecdadımız bu topraklara askeri fetihlerden önce, ilim ve irfanla girmiş.. Gönüllerde yaşayan İslam, beldelerde daha kolay yaşarmış.
Sanki Saraybosna açık hava müzesi gibi.. Her döneme ait eserleri görebilirsiniz.
Dört gün kaldığımız ata yadigarı bu topraklarda hep iz sürdük, desek yeridir. Uçağımız Saraybosna hava limanına iner inmez, eşyalarımızı koymak için Bosnalı Müslümanlara nefes aldıran tünelin yanından geçerek kaldığımız otelin yolunu tuttuk. Sonra ver elini baş çarşıya. Tarihi sebilin yanında simit yemeden, çay içmeden geçilmezdi. Sanki eski zamanlar İstanbul’u.. Arkasından Bosna’nın 17-18 yaşlarında yiğit evlatlarının yattığı şehitliğe tırmandık.. Merhum Aliya, kardeşleriyle birlikte yatıyor, orada.
Ah Aliya!.. Acaba Bosna’da anlaşılabildi mi?
Şehitliğe giderken, geçtiğimiz daracık sokaklarda bile, kurşunlanmadık ev yok gibi.. Saraybosna’da Sırplar, Mostar’da Hırvatlar..
Kurşunlanmadık ne cami, ne köprü ve ne de ev bırakmışlar.
Bir nevi hem bu topraklardan Müslümanları ve hem de onların bağlı bulunduğu kültür ve medeniyet köklerini yok etmek istemişler..
Bosnalı Müslümanlar, biz savaşı cephelerde kazandık ama masada kaybettik, diyorlar.
Ah Aliya!.. Baş Çarşıda Genç Müslümanlar Hareketinin ofisleri hala duruyor.
Orada Aliya’nın izini sürmeye çalıştım. Şu ahşap merdivenlerden kaç defa çıkmış olmalı..Yorgunluğunu atmak için şu Osmanlı kıraathanesinde ikindi kahvesini yudumlamıştır, belki de.. İslam Deklarasyonunu şu odada, Doğu ve Batı Arasında İslam kitabını da Gazi Hüsrev külliyesine bakan şu odada yazmış olmalı.. İşte bizimkisi hayal ve gerçek arasında bir hülya..
Soruyorum Üniversite talebelerine. Aliya sizin için neyi ifade ediyor? Aliya’nın herhangi bir eserini okudunuz mu? Hık yok. Üzülüyor insan, bekardeşim.
Aliya!.. Bosnalılara Allah’ın bir rahmeti. Yoksa vatanında unutuluyor mu, ne? Böyle bir soru bile acı veriyor, insana.
Aliya’nın güllerle donatılmış mezarı başında.. Bir köşede Yusuf Kaplan, derin tefekküre dalmış.. Her bir köşede bir başka arkadaş, dualarına gözyaşı katıyor, mütemadiyen..
Bosna savaşı ve Aliya’yı birlikte düşünüyoruz. Aliya, sanki mezarından doğrulmuş, ne duruyor Anadolu insanı! Gelin buralara yatırım yapın, sahip çıkın bu topraklara, der gibi..
Avrupa’nın ortasında ne kadar da yalnız, ne kadar da yetim kalmış bir ülke: Bosna..
Bosna’da şöyle bir hikaye anlatılır, Aliya üzerinden.,
Savaş öncesi Mostar’da bir toplantı yapılır. Hırvat Başkan, Aliya’ya Mostar şehrinin tepesindeki çakma dev Haç simgesini gösterir.
Aliya der, buralar bizim olacak.. Aliya, onun bu görüşüne akşam cevap vereceğini söyler. Akşam olunca, Aliya, Hırvat başkanı arar. Şimdi der, Aliya, gökyüzüne bir bak, gözlerini çevir bir defa daha bak. Ne görüyorsun orada?
Hırvat lider, hilali der. İşte kıvrak zeka sahibi Aliya’nın dudaklarından şu tarihi cümle dökülür:
“Bu gökyüzünde hilâl var olduğu sürece bu topraklar Müslüman kalacak ve Müslümanların olacaktır.”
Başka söze nehâcet.. Bize inşâallah, demek düşer.