Binlerce sayfayı okur, yazar, anlar, analiz eder. Diplomasını alır; Avukat olmaya karar verir. Göründüğü kadar kolay değildir; o göze almıştır. Avukat olmak zorunda kalmamış, avukat olmayı seçmiştir. Bir avukatı mesleği değil; mesleğini ifa ederken olanlar yıpratır…
Bu görev insan hakları görevi, demokrasi görevidir bu görev! Bir insanın daha dünyaya gözlerini açarken de hakkının savunulmasına ihtiyacı vardır. Kişi öldükten sonra da haklarının korunmasına ihtiyacı vardır. Savunmasız hiçbir karar; karar değildir! İnsanca yaşamak için hak, hakkın baki kalması için Avukat gerekir. Bunun için her gün okur avukat, her gelişmeyi yakından takip etmesi gerekir. Yani; Avukatlar ciddi gözükmek için takmazlar o yeni gözlüğü. 7gün 24 saat açıktır telefonları. Tatil nedir bilmezler; adli tatil de bile tatil yüzü görmezler. İyi gün dostu değil; kötü gün dostudur tabiri caizse. Dert dinler, sır saklar; müvekkil tüm derdini emanet eder de gider. Avukat omuzlarında müvekkillerinin dertleri ve sırlarıyla kalır. Ama yoldan geçen birini durdurup sorun; Avukat ‘yalancı’der… Sahi nasıl oluştu bu algı?
Ah şu dizilir ve filmler… Nasıl ki gerçek hayat çoğu zaman o dizilerdeki gibi yaşanmıyorsa; yargı sistemi de pek çok noktada o dizilerde ki, filmlerde ki gibi olmuyor. Yani sürüm sürüm süründürme yeri değildir, intikam hizmetleri de değildir Hukuk! Hakkı olanın hakkını aradığı; hakkı olanın, hak ettiği oranda hakkını alması için uğraş verilen sistematiktir Hukuk! ‘Kabahati o yaptıysa ölsün, kabahat benimse üzeri örtülsün’ beklentisiyle zedelenen kapıdır hukuk.
Bir avukatı okumak, araştırmak, dertleri ve sırları sırtında taşımak yormaz. Gecenin bir yarısı gelen telefonu açıp uzun uzun konuşurken çocuğunun sitemkâr bakışlarla yatmaya gitmesi de sandığınız kadar yormaz. Çocuğunun ilerde adil bir toplumda yaşaması için çalıştığını bilir avukat. Gittiği tiyatronun onuncu dakikasında üst üste gelen telefonları açmak için dışarı çıkıp, oyunun sonu geldiğinde hala konuşuyor olması da düşündüğünüz kadar yormaz. Oyun çıkışı arkadaşlarının sitemleri de çok ağır gelmez avukata! Avukat 7 gün 24 saat çalışır da adalet için; yine de kimseye yaranamaz! “Ne yaptın sanki, bir dilekçe yazdın alt tarafı” olur adı. Mevzu avukatın emeğinin karşılığını alması oldu mu; bahaneler çok olur. Verilen emeklerin karşılığını alamamak yorar, karşılaştığı yanlış algılar yorar, hukukla örtüşmeyen beklentiler yorar...Yine de danışmanlık ücreti isteyen bir avukattan daha kötüsü zaten yoktur(!) Yeri gelir sizin sırtınızda kıyıya kadar götürdüğünüz kayığı başka bir ele bırakan olur. Ofisinizin kirası, gideri, aylık içtihatları takip etme bedeli, sigortası, kitap ücretleri, yemeği… Mevzu her şeyden önce SAYGI. ‘Bir duruşmada 3-5 laf ettin, ne yaptın sanki’?! 12 yıl, üzerine bir de üniversite, sonra staj sonrasında da her gün saatlerce okumaya devam, daha anlatayım mı? Yani bir çiftçinin ekinini sökmenle, bir aşçının yemeğini dökmenle, bir mimarın projesini yırtmanla, pastacının pastasına basmanla, sanayicinin ürünlerini kırmanla, müteahhitin binasını yıkmanla, temizlenmiş yere çamurlu ayakkabıyla basılmasının ne farkı var? Hani yahu en azından emeğe saygı? İyi de nasıl kırılır bu algı?
Hiçbir mesleği öve öve göğe çıkarmıyorum. Kimseyi yerin dibine batırmak gibi bir niyetimde yok. Ben sadece şahit olduğum olayları derliyorum. Meslektaşımı bir şirket yapmadığı işe fatura kesmesi için arıyorsa, meslektaşım etiğe uygun şekilde hareket ediyorsa; meslektaşımın yanındayım. Emeğinin karşılığını alamayan meslektaşımın yanındayım! Meslektaşım mesleğinin gereği bir işlemi ifa ederken; bir olumsuzluğa maruz kalıyorsa meslektaşımın yanındayım. Hacze çıktı diye şiddet görüyorsa, sırf Avukat diye hakarete uğruyorsa ben Avukatın yanındayım.
Barolar, bünyesindeki avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, avukatlık mesleğinin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak, meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile M.Ö 500’lü yıllarda kurulmuş, günümüze kadar gelmiştir. Meslek disiplinini bozmayan, meslek ahlakını koruyan Avukat’ın yalnız kalmadığı yerdir Baro.
Geçtiğimiz günlerde Konya Barosu, Baro Başkanı’nı seçti. 2018-2020 Baro Başkanlığı görevini yine Av. Mustafa ALADAĞ üstlendi, içtenlikle tebrik ediyorum. Avukatlık mesleğinin saygınlığını yeniden kazanması konusunda; başta Sayın Aladağ’a, Disiplin Kurulu Üyelerine, Baro Yönetim Kurulu’na ve tüm meslektaşlarımıza büyük görevler düşüyor. Türkiye Barolar Birliği’ne; sevgi ve saygılarımla...
Önce taşla pirinci ayıralım, sonra pilavın kıvamını tutturalım. Adaletin lezzetini; duymayana duyurup, tatmayana tattıralım.
Ve değerli hemşerilerim; gelin el ele verip, Konya’nın geleceğine Hak ve Adaleti miras bırakalım. Hak ve Adalet’in olduğu yerde, gözümüz de arkada kalmaz inşallah.
Haftaya görüşmek üzere...
Av. Yasemin BEZİRCİ