Ay gibi

Dr. Faik Özdengül

Bir aşık sevgilisinin huzurunda yaptığı işleri bir bir sayıyor ve diyordu ki:
Senin için şunları yaptım, bunları ettim. Şu savaş meydanında oklara nişan oldum.
Mal gitti kuvvet gitti, namus gitti. Aşkından nice muratsızlıklara uğradım.
Hiçbir sabah, beni uyur, yahut güler bir halde görmedi. Hiçbir akşam, beni düzgün bir halde bulmadı.
Acı ve tortulu neler içmişse etraflıca ve bir bir saymaktaydı. Sevgilisine minnet olsun diye değil de aşkına yüzlerce tanık olmak üzere bunları sayıp döküyordu.
Aklı olanlara bir işaret yeter. Aşıkların sevgiliye karşı duydukları susuzluk, ne vakit gider, biter ki, usanmadan sözünü tekrarlar durur. Hiç balık bir işaretle duru suya kanar mı?

Bir söz bile söylemedim diye şikayet ederek o eski derde ait yüzlerce söz söylüyordu.
Onda bir ateş vardı fakat neydi, bilmiyordu. Yalnız mum gibi, onun hararetiyle ağlayıp duruyordu.
Sevgili dedi ki: Doğru bütün bunları yaptın ama kulağını iyi aç ve dinle,
Aşkın ve sevginin aslının aslı olan bir şey var ki onu yapmadın. Bu yaptıklarının hepsi feridir.
Aşık söyle dedi, o asıl nedir? Sevgili dedi ki:
Ölmek ve yok olmaktır.

Hepsini yaptın fakat ölmedin hala dirisin. Canınla oynayan aşıksan hemen öl.
Aşık o anda uzanıp can verdi. Gül gibi başı ile oynadı, gülerek sevinçli bir halde ölüp gitti.
O gülüş onda ebedi olarak kaldı, arif kişinin zahmete uğrayan canı, aklı gibi.
Ayın nuru her iyiye kötüye vursa bile hiç kirlenir mi?
O yine tamamı ile tertemiz aya dönüp gelir, akıl ve can nurunun Tanrıya dönüp ulaşması gibi.
Işığı yoldaki pisliklere vursa bile ayın nuru daima temizdir.
O yoldaki pisliklerden, o bulaşıklardan nur, pislenmez.
Güneşin nuru “Geri dön” emrini duymuş, acele aslına dönmüştür.
Ne külhanlarda pislenmiştir, ne gül bahçelerinin kokusunu almıştır.
Göz nuru ve nur görmüş zat, aslına dönmüştür; sevdası ovalarda, çöllerde kalmıştır.Mesnevi.V.1242-64

Sevgi nedir? Bir arada olmak nasıl olur? Bir ilişkinin tarafları arasındaki duyguya aşk denmesi için ne gerekir? Sevmek ve sevilmek ve bundan tatmin olmak nasıl mümkün olur?

Soruları uzatabiliriz. Hikaye bize bu konuda ip uçları veriyor.

Hikayenin öncesinde muhtemeldir ki, taraflardan biri memnuniyetsizliğini dile getirmiş olmalı ve bunun üzerine diğeri onu ne kadar çok sevdiğini ve onun için nelere katlandığını, ne tür fedakarlıklar yaptığını anlatıyor.

Bunları sizler de bilirsiniz. Her gün akşama kadar kimin için çalışıyorum, saçımı süpürge ediyorum yine de yaranamıyorum, bir gün bile kendi başıma tatil yapmadım, sizler olmadan yemek ağzımdan geçmez, hiç bir şeyinizi eksik etmedim filan....

Hepimiz sevgi adına bir sürü şey yaptığımızı iddia ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Hepimizin kendi adımıza sevme biçimi var ve bunun evrensel olduğunu zannediyoruz. Kimimize göre fedakarlık, kimimize göre iyi yemek, kimimize göre gezdirip tozdurma, kimimize göre sahiplenmek, koruyup kollamak, yanında olmak, konuşmak, dinlemek, anlamak, romantizm, giydirmek, donatmak vs.

Bizim sevmek adına yaptığımızı zannettiğimiz bir sürü şey aslında makbul olmayabiliyor. Bu diğerinin istediği ya da ihtiyacı olan şey olmayabiliyor. Biz kendi ihtiyaçlarımızı ve sevme biçimimizi ona da dayatıyor olabiliriz. Toku ağırlamak zordur bilirsiniz.

Nasıl yapmalı?

Zannımca ilk önce orada hiç tanımadığımız bilmediğimiz bir varlığın olduğunu kabul ederek başlamalı. Orada biri var. Hiç tanışmadığım ve bir ömür boyu tanışmaya devam edeceğim birisi. Bir ömür boyu tanışacağım diyorum çünkü herkes bir yandan da değişmeye ve yeni olmaya devam ediyor. O benden farklı ve başka. Onu sevmek ilk önce onun benden başka birisi olduğunu kabul etmekle başlıyor. O neyi sever, neden hoşlanır, nasıl ister, neyi beğenir sorularını sorarak merak edip, dikkat kesilip dinlemek ve anlamak niyetiyle ilgi göstermeyi gerektiriyor. Bütün bunları kendimiz için de istiyoruz zira.

Bu böyle olmakla birlikte eğer bu tür konuşmalar sürekli devam ediyorsa, orada bir akıl ve akıllılık problemi de var diyor hikayede, zira aklı olana bir işaret yeter diye belirtmiş, fakat aşık aynı zamanda susuz da demektir. Aşk aklı da rafa kaldıracağı için işaretleri göstermez de olabilir diye bir yumuşatma da var.

Hikayedeki sevgili bir adım daha ileri gidip gerçekten sevseydin varlığından vazgeçerdin ve ölürdün deyince aşık canını veriyor.

Bu aslında hep söylenen ve yapılması en zor olan. Hem kendi ilişkilerimizde hem de Allah'la olan ilişkimizde en büyük engel nefs. Kendimizi önce bir tanıyıp öğrenip sonra da bir kenara bırakmak zaten sihirli anahtar.

Sevgili için ölmeye niyetlenebiliriz.

Tüm sevgiler için asıl engelin bize ait ve bizdeki bir şey olduğuna dair yeni bir farkındalık geliştirebiliriz.

Sevmek ay gibi olmaktır diyor Hz Pir hikayede. Nurunu ve ışığını herkese gönderiyor. İyi kötü diye ayırmıyor. Çünkü sevme nuru, sevme ışığı temiz. Yansıdığı nesneyle ilgisiz ve bağımsız olarak berrak. Hiç bir şey onu kirletemez ve buna gücü yetmez diyor. Sevene korkma diyor. Zaten ay olup ışık saçabilmek de bir güneş bulmaya bağlı değil mi?

Ay güneşini bulunca ancak sevmeyi öğrenir ve ışık saçar.

Zira o artık aslına dönmüştür.

Sevdasını ovalarda ve çöllerde bırakıp geldiği yere gidenlerden olmak niyazıyla.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.