ANKARA (AA) - HÜSEYİN YİĞİNER - Ankara'nın Çubuk ilçesinde hayvancılıkla uğraşan bazı aileler, yüzyıllardır kesintisiz bir şekilde süren "yaylaya çıkma" geleneğini devam ettiriyor.
Ovada havaların ısınmasıyla göç hazırlıklarına başlayan göçerler, doğal kaynak suları, bol oksijenli havası, yemyeşil çayırları ve ormanıyla göz kamaştıran bin 800 rakımlı Aydos Yaylası'na çıkıyor.
Her yıl nisan ayının ortalarında, geçim kaynakları olan küçük ve büyükbaş hayvanlarıyla zorlu yolculuğa çıkan aileler, 7 ay sonra havaların tekrar soğumasıyla mahallelerine dönecek.
Ailesiyle yaylaya çıkan Hüseyin Boz (35), AA muhabirine yaptığı açıklamada, havalarının ısınmasıyla hayvanlarını yaylaya götürdüklerini söyledi.
Yaylaya şimdilik 10 ailenin geldiğini aktaran Boz, "Gelmeye devam ediyorlar. Burada yaklaşık 35-40 hane oluruz. Yaylada büyükbaş, küçükbaş hayvancılıkla uğraşıyoruz. Koyunumuz kuzumuz burada meralarımız geniş olduğu için rahat eder. Sadece hayvanlarımız değil, suyumuz boldur, havası serindir, doğası güzeldir bu nedenle insanlarımız da rahat eder. Yaylanın havası, sohbeti, muhabbeti her şeyi hoş olur. Hayvanlarımız rahat ettiği için elde ettiğimiz sütten peynir yaparız, tulum peyniri olarak tenekelere basarız." diye konuştu.
Boz, yaylanın akşam ve sabaha karşı çok soğuk olduğunu, bu nedenle soba yaktıklarını dile getirdi.
Yaylacılığın kendileri için vazgeçilmez bir yaşam tarzı olduğunu anlatan 67 yaşındaki Neşet İlhan ise "Aklım erdiğinden bu yana yaylaya çıkıyorum." dedi.
Eskiden kağnılarla öküzlerle yaylaya çıktıklarını şimdi ise çok daha rahat bir şekilde yaylaya gittiklerini ifade eden İlhan, "Eskiden kağnılarla, öküzlerle çıkılırdı. Koyun çoktu, buradan Ankara'ya süt satmaya giderdik. Şimdi her şey çok kolay, motor ve arabalarla çıkılıyor. Yaylada hayat çok güzel geçiyor, burası yaşanacak yer." şeklinde konuştu.
- Eski gelenekler, görenekler kayboldu
En yaşlı göçerlerden 76 yaşındaki Ahmet Çelik de daha önce mahallenin tamamının birlikte aynı gün yaylaya çıktığını belirtti.
Hayatın değiştiğini, eskiden yapılan birçok etkinliğin artık yapılmadığına dikkati çeken Çelik, şunları söyledi:
"Önceden annem babam çıkarlardı. Ben bir ara yaylaya çıkmaya ara verdim. Rahatsızlığım nedeniyle tekrar yaylaya çıkmaya başladım. Eskiden yaylaya hep birlikte çıkılır hep birlikte inilirdi. O vakitlerde koyun, keçi çoktu. Şimdi küçükbaş hayvan az kaldı, herkes büyükbaş hayvancılık yapıyor. Ovaya inileceği zaman burada çalılar yakılırdı, çörek pişirilirdi, yol boyu kağnılarla çörek dağıtılırdı. Çoluk çocuk yaylacıları karşılamaya gelirdi. Artık bu etkinlikler yapılmıyor. Eski gelenek görenekler kayboldu."
Eki günlere özlemini dile getiren Hacer Çelik (75) ise "Yayla eskiden çok daha şenlikliydi. Hanımlar sütle, yoğurtla, peynirle uğraşıyordu. Zamanın nasıl geçtiğini bilmiyorduk. Şimdi gençler yaylaya o kadar önem vermiyor." ifadelerini kullandı.
Geçim kaynaklarının hayvancılık olduğunu, yaylacılığı zor da olsa sürdürmeye çalıştıklarını anlatan Dilek Kılıç (40) da "Burada hayvanlarımıza bakıyoruz, otlatıyoruz. Elde ettiğimiz ürünlerle hem kış yiyeceğimizi alıyoruz hem de fazlasını satıyoruz. İnşallah 8 ay kadar buradayız. Her mesleğin bir zorluğu var ama yaylacılıkta bir ayrı zor." dedi.
AA