Aziz Atatürk; sana silah arkadaşlarına ve ‘Cumhuriyet’e emeği geçen herkese minnettarız
Yukarıda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hazırladığı, kendi el yazısı ile yazdığı ‘Onuncu Yıl Nutku’nun son bölümünü sundum, size...
1933 yılı, Cumhuriyet Bayramı’nda “Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Dönümü”nde, kendi sesiyle sunduğu Nutuk’un son bölümünde; “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır” diyerek sözlerini bitirir.
Ama, kendi el yazısı ile yazdığı orijinal metnin altına da; - Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dilediğim şudur: “Beni hatırlayınız” diye yazmış. Sonra; üstünü çizmiş, bu dileğine yer vermeyerek nutkunu bitirmiş.
Keşke bu istediğinin üstünü çizmeseydi... Bütün mal varlığını, milletin hediye ettiği mülkleri bile Türk Milleti’ne bağışlayarak giden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu kadar insani bir isteği, 10. Yıl Nutku’nun altında olsaydı; üstünü çizmeseydi.
Yalnız; dost-düşman şahit ki, Onu, 10 Kasım 1938’den beri “Karakteri Bağımsızlık Olan Türk Milleti” hiç unutmadı. “Gaflet, delalet” içinde olmayanlar hayırla andı.
Yazının başlığında; “Aziz Atatürk; Sana, silah arkadaşlarına ve Cumhuriyet’e emeği geçen herkese minnettarız” dedim. “Minnettar”lığımızı yeri geldikçe her yerde söyleyerek, bugün, “Necip Millet”iyin milyonlarca insanı seni anıyor; dualar ediyor, Fatiha’lar okuyor...
Artık, ayrılışıyın ilk yıllarındaki hüznün yeri sevgiyle, saygıyla, minnetle doluyor.
Bu anlamlı günde, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Konya ile yakınlığı”nın altını bir kez daha çizeyim; müsaadelerinizle. .
-Konyalılar’a “Hemşerilerim” derdi; Atalarının Karaman Eyaleti Yörüklerinden olması ile gurur duyardı.
-Analığını, babalığını Konya’dan seçti. “Baba” dediği Hayıroğlu Köyü’nden Hüseyin Ağa ile eşi Akife Hanım’ın ellerini öpmeye sedirlerdeki evlerine Latife Hanım’ı götürdü.
-Konyalı çavuşunun yetim kızı Rukiye’yi manevi evlat edindi; büyüttü, okuttu, gelin etti.
-Konya’da, 1923 yılında, kendi parası ile günlük “Halk Gazetesi”ni yayınlattı.
-Kurtuluş Savaşı yıllarında, Konya’ya 2. gelişinde, Konya halkının arasına karıştı, İstasyon’dan şehre birlikte yürürlerken; “Sizin ellerinizi yakında İzmir’de sıkacağım” dedi. Son gelişi 20 Kasım 1937’de Konya İstasyonu’nda Konyalılara söz verdi: “Hatay bizim olacak”. İki sözünü de tuttu.
SEDİRLER MAHALLESİ’NDE GAZİ’NİN LATİFE HANIM’I “EL ÖPMEYE” GÖTÜRDÜĞÜ EV
Bu yazının içinde sunduğum resim Konya’da ilk defa yayınlanıyor. Değerli dostum, Konya’nın hayırlı evlatlarından Dr. Hasan Özönder muhteşem arşivinden bana vermişti; beş yıl kadar önce... Gerçekten çok kıymetli Konya fotoğraflarından biri, Dr. Hasan Özönder’e “Atatürk’ün Hemşerileri” olarak şükran borçluyuz.
Hasan Özönder Bey kardeşime evi sordum, yerini tarif etti; “İstersen yerini gösteririm” dedi. Ev yıkıldıktan sonra, boş arsasının resmini de çekmiş; onu da bana verdi.
Atatürk, Konya’ya 6. gelişinde 3 Ocak 1925’den, 12 Ocak 1925’e kadar dokuz gün Konya’da kalır. Yanında eşi Latife Hanım da vardır; Onu da alır; Sedirler mahallesinde oturan “Babalığı Hüseyin Ağa” ile “Analığı Akife Hanım’a” “Gelinleri” olarak Latife hanım’ı “el öpme”ye götürür.
Şu sunduğum konuşma, Sedirlerdeki toprak damlı, kerpiçten, iki odalı evde geçer:
“Bir gün bir haber Konya’da dalga dalga yayılmıştır. Atatürk 3 Ocak 1925 günü Konya’ya geliyordu. Bu Atatürk’ün Konya’ya altıcı gelişiydi. O gün Atatürk, beraberinde eşi Latife hanım ve yaverleri olduğu halde Konya Garında Konya Valisi İzzet Bey, Belediye Başkanı Kazım (Güler), Ordu Komutanı Fahreddin (Altay) ve Kolordu Komutanı Naci (Eldeniz) paşalar, tarafından kararlaştırarak kendileri için ayrılan köşkte misafir edilmişlerdi. Atatürk bu gezisinde Konya’da 10 gün kalmış, şehirde ve çevrede bazı ziyaretler yapmıştı. Bu ziyaretlerden biri de Atatürk’ün Latife Hanım’la birlikte Hüseyin Ağa’nın evine ziyaret etmesi, sonradan çeşitli şekillerde anlatılmış, buradaki konuşmalar saptırılmış, Atatürk’ün Hüseyin Ağa’nın evine Konya’nın meşhur Sedirler böreğini yediği söylenmiştir. Bu söylentiler Selçuk Es ve Mehmet Ali Apalı adlı iki Konyalı tarafından hatıra olarak da yazılmıştır. Oysa Atatürk’ün Hüseyin Ağa’yı evinde ziyaret ettiği zaman, o gün orada Babalık (Konya) Gazetesinde bir muhabiri de bulunmuş, muhabir bütün olan bitenleri, konuşmaları, Hüseyin Ağa ve karısının şivelerini de aynen kaydederek ertesi günü gazetesinde yayınlamıştır. Onun bu ilginç yazısını, yine Babalık gazetesinin yazarlarından Afif Evren, bu ziyaretin 26’ncı yıldönümü olan 6 Ocak 1951 tarihinde aynen yayınlanmıştır. Şimdi bu yazıyı olduğu gibi kelimesi kelimesine size aktarıyoruz:
Hüseyin Ağa sevinçten uçacak gibi… Mahalleye yayılan bu sevinçli haber üzerine iştiyaklı ve heyecanlı bakışlarla etrafta toplanan kadınlar, çocuklar, Gazi’yi (Atatürk’ü) bekliyorlar. Kulaktan kulağa fısıldaşmalar:
-Kız kim gelip batır?
-Anadolu’yu kurtaran paşa!
Otomobilin aslan homurdayışını andıran sesi duyulunca Hüseyin Ağa dışarı fırladı. Artık misafirler gelmişlerdi. Ağa otomobilin kapısını açarken dedi ki:
-Paşa çok büyüksün; bizler gibi fukaranın gönlünü almak için fakir evimize geldin. Zahmet ettin. Bizim evimiz seni misafir etmeye layık değil… Ama görüyorsun ya şu etrafta toplanan analar, hemşireler, ihtiyarlar cümlesi kalbi seni misafir etmeye hazır. Bizim eksiklerimizi görme.
Ve derhal Latife hanıma döndü:
-Var ol, kızım dedi… Allah size uzun ömürler versin. Valide işte kapıda… Seni bekliyor. Konya’ya geldiği günden beri kızımı görür müyüm, diye ağlar. Hele bir bilsen onu… şimdi ne kadar sevinecek.
Kapıdan içeri giriyordu. Altmış ile yetmiş yaş arasında, fakat dinç, tam manasile saf Türk anası. İri vücuduyla Gazi’yi karşıladı:
-Paşam hoş geldin Allah ömrünü uzatsın…
Misafirler, bir kattan ve iki odadan ibaret olan binaya üç basamaklı bir merdivenden çıkarak girdiler. Oda, tam manasıyla bir köylü, bir çiftçi odasıydı. Bütün sadeliği gösterir bir tarzda minderler döşemiş, cicimlerle bezenmiş; beyaz badanalı, aydınlık ve tertemiz bir oda… Bir Türk köylüsünün ruhu, kalbi kadar saf, şen ve ferah bir ev…
Reisicumhur, sedirin sağ tarafına bağdaş kurarak oturdu. Latife Hanım da diğer köşeye çekildi. Fahrettin (Altay) Paşa, Belediye Reisi Kazım Bey (Gürel) ve refikaları hanım, Fırka mutemedi İsmail Hakkı Bey ve diğer zatlar etrafındaki minderlere oturdular.
Gazi, Hüseyin Ağanın eşini sol tarafına, Latife Hanımla kendi arasına oturttu. Hüseyin Ağanın eşi, Latife Hanımın başını; bütün ruhundaki bir anlık samimiyeti ile okşadıktan sonra elini tuttu:
-Açcık ateşin var hasta mısın? (Tabii olarak zevcine döndü) Aman Hacı bizde göya ev sahibiyiz; sedire geçtik oturduk… Ya sen kalk, ya ben. Misafirlere kahve pişirelim.
MİNNET, ŞÜKRAN, ÖZLEM, FATİHA’LARLA SÖZÜ BAĞLARKEN
Size, kardeşim Dr. Hasan Özönder’in lütfü ile Sedirler’de Atatürk’ün “Babalığı” Hüseyin Ağa’nın evinin resmini, Türk Basını’nda ilk kez sundum. Yazının içindeki fotoğrafta da Atatürk’ün Babalığı Hüseyin Ağa, “Analığı Akife hanım” yan yana görülüyor.
İlgilenirseniz, size, bu konularla ilgili ana kaynakları sunuyorum:
-21–26 Mart 1923 tarihli Konya “Babalık Gazeteleri”
-Afif Evren’in “Atatürk ve Abditollu Hüseyin Ağa” başlıklı 5 Ocak 1951’de Yeni Konya’da 5 gün süren dizi yazısı.
-Atatürk ve Konya konusunda en önemli, derli toplu kaynak Rahmetli Mehmet Önder’in yazdığı Atatürk Araştırma Merkez yayını, “Atatürk Konya’da” kitabı-Ankara 1989