Muhammd Hamidullah’ın Aziz Kur'an adlı Kur'an-ı Kerim meali Beyan Yayınları tarafından tercüme edilerek 2003’te yayınlandı. Bu eserin dipnotları da oldukça zengin bir içeriğe sahip. Bu mealden Âl-i İmran ve Nisa Suresi’ne dair dipnotlardan benim için de yeni olan bilgileri aktaracağım.
Âl-i İmran Suresi’nin 96. Ayetinde Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır: “Evet, insanlara kurulan ilk Ev Bekke’dekidir; kutsanmıştır, herkes için yol göstermedir.” Mekke ve Bekke lafızlarının çoğunlukla “aynı anlama gelen farklı lafızlar olduğu” düşünülür. Ne var ki, ayetteki Bekke lafzı Hamidullah’a göre –sanıldığının aksine- Mekke ile aynı şey değildir. Mekke şehrin yer aldığı tüm vadiyi ifade ederken Bekke, Kâbe’nin üzerine kurulduğu alandır.
Genellikle Ehl-i kitap denildiğinde akla gelen Yahudiler ve Hıristiyanlardır. Ehl-i Kitap’tan makul kimseler olduğu ve onların içinde “ellerinde kalan vahiy kırıntıları doğrultusunda Allahu Teala’ya itaat etmeye çalışanların mevcudiyeti” ifade edilirken delil gösterilen ayetlerden birisi de şudur: “Hepsi bir değildir. Kitap halkından dosdoğru bir toplum vardır ki, gece vaktinde secdeye kapanarak Allah’ın ayetlerini okurlar.” (Âl-i İmran, 3: 113). Hamidullah burada belirtilen Kitap halkıyla Müslümanların da kastedilmiş olabileceğini şu ayete göndermede bulunarak söylemektedir: “Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler –ki gerektiği gibi ona uyarlar- ona inanırlar. Kim onu inkâr ederse, kaybedenler de ancak onlardır.” (Bakara, 2: 121) Yazar bu ayette Kitap’tan maksadın, Kitab-ı Mukaddes olduğunu ama aynı şekilde Kur'an’ın da kastedilmiş olabileceğini ifade etmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla, Hamidullah’a göre Kur'an “Ehl-i Kitap” dediğinde –en azından Âl-i İmran Suresindeki 113. ayet bağlamında- kastedilenin kesinlikle Müslümanların olmayacağı söylenemez.
Kur'an, Hz. İsa’nın babasız doğuşunu Hz. Adem’in babasız bir şekilde yaratılmasına kıyasla izah etmektedir: "Muhakkak ki İsa'nın hali de Allah indinde Adem'in hali gibidir. (Allah) onu (Adem'i) topraktan yarattı. Sonra ona ‘ol’ dedi. O da oluverdi.” (Ali İmran, 3: 59). Hamidullah bu iki olay arasındaki benzerliği Nisa Suresi’ndeki ilk ayette mevcut “İnsanlar! Sizi tek bir dişiden yaratan, eşini de ondan var eden…” ifadesindeki “var eden” kısmını açıklarken, kalıtım biliminin babası olarak anılan Avusturyalı bilim adamı ve rahip Gregor Johann Mendel (ö. 1884)’i kaynak göstermekte ve eserinde şu açıklamaya yer vermektedir: “Polip ve tatlı su yılanı gibi en ilkel canlılar dışındaki hayvanlar, üreme için bir anne ve babaya muhtaçtırlar. Hurma gibi, -ayrı erkeği ve dişisi bulunan, gelişmiş olanlar dışında- bitkiler, tek başlarına üreyebilirler. Bitkilerin kendini üretme yasası, Hz. Adem’de (Havva için) ve daha sonra Hz. Meryem’de (Hz. İsa için) yeniden görülmüştür. Halbuki Allahu Teala Hz. İsa’nın doğumu olayını bir ayet/mucize olarak vasıflandırmaktadır: "İşte böyle, dedi. ‘Rabbin, dedi ki: Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır).’ Ve iş de olup bitmişti.” (Meryem, 19: 20) bu ayeti dikkate aldığımızda Hamidullah’a göre devreye giren ayet (yaygın anlamıyla) bir mucize değil başka bir üretme yasasıdır, diyebiliriz.
Çok eşle evliliğe dair İslam’a yapılan saldırılar konusunda Hamidullah Nisa Suresi 1. Ayeti açıklarken meseleyi tersinden ele almakta: “Hatırlatmak gerekir ki, ilk defa bir din evlenilebilecek kadınların sayısına bir sınırlama getiriyor. Böyle bir sınırlama ne Eski Ahit’te ne de Yeni Ahit’te bulunmaktadır. Luther, Butzer, Melanchton vs. gibi Protestan bilginler, Hıristiyanlıkta da çok kadınla evlilik bulunduğu sonucunu Matta, XXV, 1-12’den çıkarmışlardır. Westermarck, Charlemagne zamanında Hıristiyan din adamlarının çok kadınla evliliği uyguladıklarını belirtmektedir. Bu konuda Hinduizm, Zerdüştler vs. nezdinde de hiçbir sınırlama mevcut değildir.”
Kur'an yorumları güzel, Kur'an-ı Kerim daha da güzel.