Azizim, Evropa kısaca böyle…

Mustafa Yiğit

Üç haftalık bir aradan sonra tekrar aranızdayım.

Ramazan sonrası  küçük bir Avrupa seyahatinden sonra nihayet Türkiye topraklarındayız. . Yunanistan’dan başlayan, Yunanistan, Makedonya, Hırvatistan, Sırbistan, İtalya, Fransa, Monaco, İspanya ile son bulan bu gezide “yediklerin içtiklerin senin olsun gördüklerini  anlat” düsturuna uygun olarak davranacağım ben de….

Ancak şunu hemen ifade etmeliyim ki, Türkiye’ye ayak  basar basmaz her şeyin daha da sıkıntılı bir hal almış olduğunu üzülerek gördüm.

Milletimizi derinden yaralayan eylemlerin ardı arkası kesilmemiş, terör belası almış başını gitmiş, Suriye meselesi daha da karmaşık bir hal almış durumda….

Allah sonumuzu hayretsin…

“Bütün bunlar yaşanırken Avrupa’da insanlar  ne yapıyor?” Diyecek olursanız, onların bu yaşananlarla hiçbir şekilde ilgi ve alakası yok.

Adamlar keyiflerine bakıyorlar…

Bu nedenle de Avrupa’da kriz var diyenleri de pek anlayamadım.

En azından benim gittiğim yerlerde insanlar kafelerde barlarda sabahın ilk saatlerine kadar eğleniyorlar…

Gezinin sonundan başlamak gerekirse İspanya’da yaşandığı söylenen kriz makro ekonomik boyutta, para ve ekonomi politikaları açısından bir anlam ifade ediyor olsa bile halk işine bakıyor, eğleniyor…

Sosyal yardımlarla ilgili bazı sıkıntılar doğmuş olsa bile bu onların saatlerce siesta yapmasını engellemiyor.

Hatta saat ikiye kadar kafelerde oturan İspanyollar siesta yani dinlenme ve uyku saati geldi mi kafeleri boşaltıyor, evlerinin yolunu tutuyorlar.

Yunanistan’da da aynı şeyi görmüştük. 

Saat iki de caddeler, dükkânlar boşalıyor…

Eğer kriz varsa bile sırf bu sieasta yüzünden olabilir.

Çünkü özellikle İspanya ve Yunanistan örneğinde olduğu gibi ve bu gezide bir abimizin ifade ettiği şekliyle “bu adamlar yiyorlar, içiyorlar, kafelerde barlarda geziyorlar, bir de öğlen öğlen uyuyorlar, peki ne zaman çalışıyorlar?” sorusu benim de aklımda yer etti…

Yani kriz halinde bile bu adamların ülkemin insanından daha müreffeh bir hayat sürdüğü kesin…

Keşke bütün kriz yaşayan ülke vatandaşları böyle olsa. 

Adamların bir eli yağda, bir eli balda…

Tek sıkıntıları bizden  en az beş kat daha iyi olan  hayat standartlarının belki üç kata gerilemiş olması…

Bu tespitlerimizin çok daha fazlasını gezi boyunca bizzat görmüş olduk…Makedonya’da, Hırvatistan’da ve Sırbistan’da Yugoslavya sonrası yaşananların etkisinin sürdüğünü, Üsküp’te Hıristiyan kesimle, Müslüman kesimi ayıran  küçük köprünün iki yakasında ne kadar büyük bir dramatik farkın olduğundan tutun da, Batıda yaşayan Kuzey Afrikalı, Pakistanlı, Hindistanlı insanların hangi işleri yaptığına, ticaret anlayışlarına kadar pek çok şey bu gezide anlatılması gereken şeyler…

Bunları inşallah “memleket dergi” vasıtasıyla bir gezi yazısı şeklinde sizlerle daha sonra paylaşacağım…

Azizim,  Evropa kısaca böyle…