Ramazan ayını önemli ve değerli kılan konuların başında, Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlamasıdır. “O Ramazan ayı ki, Kur’an o ayda indirilmiştir.” (Bakara, 185). Bu ayette, Duhan suresinin ilk ayetlerinde ve Kadir suresinde açıkça ifade edildiği gibi, Kur’an indirilmeye, miladi 610 yılının Ramazan ayının 27. gecesi olan Kadir gecesinde sabaha karşı, Hz. Peygamber Hira’da ibadetle meşgul olurken, vahiy meleği Cebrail’in Alak Suresi’nin ilk beş ayetiyle başlamıştır.
Bu gecenin faziletiyle ilgili Resul-i Ekrem’den gelen birçok müjdeli haber vardır. Bu geceyi ihya ile ilgili olarak bir rivayette şöyle buyrulur: “Kim inanarak ve karşılığını da Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesi’ni ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Müslim “Salâtü’l-müsafirin” 175). Bir başka rivayette de: “Kadir Gecesinin Ramazan ayının son on gününde aranması” istenmiştir. (Bkz. Tirmizi “Savm” 71). Ayrıca Allah Resulü, Hz. Aişe validemize kadir Gecesi’nde yapacağı şu duayı da öğretmiştir: “ Allah’ım! Muhakkak ki Sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet!.” (Tirmizi “daavat” 12). İşte bu gece yapılması gereken amellerden birisi, bu duayı içtenlikle bol bol tekrarlamaktır.
Sözlükte afv; yok etmek, silip süpürmek, bir şeyi elde etmeye yönelik niyet, fazlalık, artıp çoğalmak gibi anlamlara gelir. Din dilinde ise afv, günahları bağışlamak, silmek, işlenilen bir günahtan dolayı günahkârı hemen cezalandırmamak demektir. Allah’ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-afuvv’, çok affeden, çok bağışlayan anlamınadır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Hiç şüphesiz ki Allah, çok affedendir, çok bağışlayandır,” buyrulur. (Hac, 60). Bu âyette Yüce Allah’ın hem “el-afüvvu” ve hem de “el-gafûr” ismi birlikte geçiyor. el-Gâfur’da hataları ve ayıpları “örtmek”, “gizlemek” anlamı varken; el-Afüvv’de ise, günahları, “kökten yok etmek, silip atmak” anlamı vardır. Ayetlerde, Allah’ın affediciliğiyle ilgili her iki ismin (el-Afuvv el-Gafûr) arka arkaya gelmesi, Allah’ın kullarını, işledikleri isyan dolu fiillerden nedâmet duygularıyla vazgeçtikleri takdirde, bağışlayacağı sonucunu çıkarabiliriz.
Mademki Yüce Allah’ın en güzel isimlerinden birisi el-Afüvvüdür. O halde, biz de başkalarını affedici olmalıyız. Yersiz yere kullanılan öfke eğitimini de ancak affedici oluşla dengeleyebiliriz. Efendimizin dilinden öfke halinin affedicilikle dengelenmesi çok güzel anlatılmıştır: “Kuvvetli kimse demek, güreşte başkalarını yenen değil, ancak öfke anında kendisine hâkim olan, öfkesini iyi yöneten kimsedir..” (Buhari “Edeb” 76). Çünkü öfke ile kalkan zararla oturur. Zira öfkesini iyi yönetemeyen bir kimse, duygularına yenik düşer. “Kendini tutma ve kontrol etme” çok zor bir olaydır. Hayatında insanın başına ne gelirse, hep kendini tutamadığı için gelmiştir.
Affediciliği bir kenara bırakarak, her câninin cinâyeti, kendini tutamadığı için değil midir?
Affediciliği bir kenara bırakarak, insan dilini tutamadığı için çevresindeki insanları kırıp-dökmüyor mu?
Affediciliği bir kenara bırakarak, insan elini tutamadığı, kendisini yönetemediği zaman vurup-kırmıyor mu?
Bağışlama ve öfkesini yönetme ahlakı gelişmemiş insanlar, kendilerini tutamadığı zaman kaybetmiyorlar mı?
Gerçekten affedici olmak, merhamet ahlakına sahip olmanın bir neticesidir. Eğer İslam nedir? diye sorulursa, özetle; “İslam, Allah’ın buyruklarına uymak; O’nun yaratıklarına engin af, şefkat ve merhamet göstermektir” şeklinde tanımlamak mümkündür.
Ne mutlu, Allah’ın bir ahlakı olan affediciliğini kendilerine ayrılmaz bir ilke edinen insan-ı kâmillere!
Kadir Gecesi’nin Müslümanların kadrini, şerefini, haysiyetini yükseltmesi dileğiyle!