ANTALYA (AA) - İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, üniversitelerin olduğu illerde sabaha kadar açık kalan birtakım mekanların öğrencileri tuzağa çektiğini belirterek "2020 yılı bunlarla sonuna kadar mücadele edeceğimiz bir yıl olacak. Ben İçişleri Bakanı olarak bu konuda içimin yandığını, bir düzenlemelerin ardı ardına lazım geldiğini ifade etmek istiyorum." dedi.
Soylu, Serik ilçesindeki Ela Quality Resort Otel'de düzenlenen "Narkotik Suçlarla Mücadele Değerlendirme Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, programa uyuşturucuyla mücadelede 2019 yılında elde edilen büyük başarının yanında, Diyarbakır'da 2 ton 379 kilogram, Sakarya ve İstanbul'da ise 1 milyonu aşkın uyuşturucu hap ele geçirmenin moraliyle başladıklarını söyledi.
"Cemil Bayık ve ortakları da derdine yansın." diyen Soylu, bu zehirlerin PKK'nın olduğunu, bunu kendisinin değil Amerika'nın söylediğini vurguladı.
ABD'nin 2009 ve 2011 yıllarında iki ayrı kararla PKK yöneticileri Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Murat Karayılan'ı "uluslararası uyuşturucu kaçakçısı" ilan ettiğini hatırlatan Soylu, dolayısıyla malın sahibinin de kimi zehirlemek istediklerinin de belli olduğunu kaydetti.
Uyuşturucuyla mücadele konusunda Batılı ülkeleri eleştiren Soylu, uyuşturucunun diğer suç türleriyle ilişkisinin, teröre nasıl kaynaklık ettiğinin herkes tarafından bilindiğini dile getirdi.
Soylu, Almanya'nın ünlü Der Spiegel dergisinin 1995 yılında PKK/KCK/PYD terör örgütünün Almanya'da 8 ile 12 yaş arasındaki çocuklara sokaklarda uyuşturucu sattırarak bu paraları örgüte aktardığını yazdığını anımsatarak şöyle konuştu:
"1996 yılında Paris Kriminoloji Enstitüsü, terör örgütü PKK/KCK/PYD'nin Avrupa genelinde uyuşturucu nakli ve kaçakçılığını organize ettiğini, örgütün sözde üst düzey yöneticilerinin PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerine ilişkin Avrupa basınındaki gündemi değiştirmek üzere, şiddetli yıldırma taktiklerini uygulamaktan hiç çekinmediklerini ve Avrupa'da uyuşturucu bağlantılı suçlardan yakalanan Türk vatandaşlarının çoğunluğunun örgüt militanı olduğunu veya bu örgütle sıkı bağı bulunduğunu rapor etmiş. ABD'nin Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları da PKK/KCK/PYD'nin terör eylemlerini finanse etmek amacıyla eroin üretimi ve kaçakçılığı yaptığını raporlamış. ABD Dışişleri Bakanlığı 1998 yılında örgütün uyuşturucu ticaretinden sadece pay almakla kalmadığını, söz konusu uyuşturucunun Avrupa'da taşınmasında ve pazarlanmasında da doğrudan rol aldığını ifade etmiş. Aynı yıl İtalyan mali polisi de PKK'nın uluslararası uyuşturucu ticaretine doğrudan dahil olduğunu ve yasa dışı gelirler elde ettiğini raporlamış. Daha 2002 yılında Almanya Başsavcılığı'nın açıklamasında Avrupa'da yakalanan uyuşturucunun yüzde 80'inin PKK ile bağlantısı olduğuna vurgu yapmış. 2007 yılında NATO'nun takviyeli ekonomik komite toplantısı raporunda, yasa dışı narkotik endüstrisinin PKK/KCK/PYD'nin en karlı kriminal faaliyeti olduğunu, Pakistan'daki uyuşturucu üretiminden Irak'ta damıtılmasına, sokaklarda pazarlanmasından, Avrupa'da vergilendirilmesine kadar, PKK'nın narkotik ticaretinin her safhasında yer aldığı belirtilmiştir. Bunlar sadece birkaç örnek. Arkadaşlarıma söyledim. 'Bütün bu uzun listeyi İngilizce, Arapça, Fransızca, Almanca, Kürtçe hepsini bir video haline getirin. Hem bütün dünyaya hem de özellikle bu meselenin hedefinde olanlara bir vesile ile ifade edin' dedim. "
Avrupa Birliği'nin (AB) Uyuşturucu Piyasası Raporu'nda, 2002'den bu yana terör örgütleri listesinde yer alan PKK'nın organize suça karıştığı ve uyuşturucu ticareti yaptığının vurgulandığı bilgisini veren Soylu, aynı raporda AB'nin uyuşturucu piyasasının hacminin ise yıllık 30 milyar avro olarak ifade edildiğini, bu piyasanın neredeyse tamamının PKK'nın kontrolünde olduğunu bildiklerini dile getirdi.
- "PKK Avrupa'yı kanser gibi sarmıştır"
Batılı ülkelerin uyuşturucunun verdiği zararları görmezden geldiğine işaret eden Soylu, "Amiyane tabirle kulaklarının üstüne yatıyorlar. Mücadeleleri, takipleri bizim kadar sert değil. Bazı ülkelerde uyuşturucu kullanımı ile ilgili yasalar, kişisel özgürlükler çerçevesinde düzenlenmiş. Cezası yok veya varsa çok hafif. Ancak bizim Batı dünyasından bu meselede beklentimiz, uyuşturucu yakalamaları noktasından ziyade uyuşturucuya kaynaklık eden meselelere yaklaşımlarını değiştirmeleridir. PKK, Avrupa'yı kanser gibi sarmıştır. Alttan alta çürütmektedir ve ne yazık ki buna karşı etkili bir tepkileri söz konusu değildir." dedi.
Uyuşturucu meselesini birçok yönden ele alan bir yaklaşım içinde olduklarını anlatan Soylu, "Birincisi bir güvenlik meselesidir, terörün mütemmim cüzüdür. PKK ile hem terör noktasında hem de uyuşturucu noktasında mücadele ediyoruz. Uyuşturucu meselesi, doğrudan gençlerimizi tehdit eden, nesillerimizi ve geleceğimizi tehdit eden bir meseledir. Aynı zamanda en ufak bir ihmal ve gevşeklik gösteremeyeceğimiz bir meseledir. Çünkü, sahada biraz boşluk bulduğunda, riski ve oluşturduğu zararı çok hızlı artan bir meseledir." diye konuştu.
Uyuşturucu ile mücadelede elde ettikleri başarının 15 Temmuz sonrası ortaya koydukları yeni güvenlik konseptleri doğrultusunda olduğunu söyleyen Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Terörden trafiğe, uyuşturucudan asayişe kadar tüm başlıklarda hem bir strateji belirledik hem de teknik ve beşeri kapasitemizi ciddi şekilde arttırdık. Bu arada kolluk birimlerimiz arasındaki entegrasyon ve koordinasyonu da aynı şekilde arttırdık. Emniyet, jandarma ve sahil güvenlik, birbirleriyle hızlı şekilde istihbarat paylaşıyorlar, ortak operasyonlar yapıyorlar. Sahada bir yandan terör operasyonu, bir yandan uyuşturucu operasyonu yapıyoruz, bir yandan da asayiş ekiplerimizin etkinliğini arttırıyoruz ve bunların her biri hem kendi alanlarında hem de çapraz alanlarda sonuçlar üretiyor. Mesela terörle ilgili yol kontrolleri yapıyoruz trafik kazaları azalıyor, terör operasyonları yapıyoruz, mağaralarda uyuşturucu da bulunuyor. Yani bütüncül bir güvenlik yaklaşımı, daha etkin sonuçlar üretiyor. Türkiye'nin bugün güvenlik alanında yaptığı budur. Bu yaklaşım bütün güvenlik başlıklarında olumlu sonuçlar üretiyor."
Uyuşturucu meselesinde sahayı doğru tarif edip tanımladıklarını ve ona göre adımlar attıklarını belirten Soylu, "Yaptığımız saha araştırmasında kullanan kişilerin yüzde 40,8'inin uyuşturucuyu kendi evinde yüzde 24,3'ünün metruk binalarda, yüzde 13,4'ünün de araç içlerinde kullandıkları anlaşılmıştır. Buradan hareketle metruk binaların yıkımına ilişkin kararlı bir çalışma başlattık. Ülke çapında 2019 Aralık verileriyle 85 bin 571 metruk bina tespit edilmiş ve bunların 54 bin 165'i yıktık. 17 bini de onarılarak metrukluk vasfı giderilmiş, 13 bin 882'sinin de yıkılma işlemi devam etmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Uyuşturucu ile mücadelede 2019 yılının rekorlarla geçtiğini dile getiren Soylu, Sırbistan'dan Yunanistan'a kadar, Hollanda'dan İspanya açıklarına kadar başarılı operasyonları 1 yıla sığdırma kabiliyetini elde eden polis teşkilatını tebrik ettiğini söyledi.
Uyuşturucu ile milletin geleceğine saldırıldığına dikkati çeken Soylu, "Çocuklarımızı zehirlemek istiyorlar. Üniversitelere, liselere musallat olmak istiyorlar. Çocukları şebekelerinin ağlarının parçası yapmak için uyuşturucu bağımlısı haline getirmeye çalışıyorum. Ailelere sesleniyorum. 922 kaymakamımız emrinizdedir. Başınız derde düştüğü andan itibaren kaymakamların kapısı sonuna kadar açıktır." dedi.
Soylu, uyuşturucu ile mücadelenin 2020 yılında daha da başarılı geçeceğine inandığını kaydetti.
Cezaevinde bulununan uyuşturucudan tutuklu ve hükümlü sayısının 63 bini aştığını anlatan Soylu, "Bu önemli bir rakamdır. Kolay elde edebilecek bir iş değildir. Projeli operasyonlarınız için teşekkür ediyorum. Hem uyuşturucu satıcısını hem de bunu ona sattıran aşağılık alçak adamlarını yakaladınız. Bugün bizi, uyuşturucu karşısında dayak yiyen, gözü moraran, yere savrulan bir adamdan, uyuşturucuyu ortadan kaldırmaya ant içmiş bir teşkilat haline döndürdünüz." ifadelerini kullandı.
Uyuşturucuyla sadece operasyonlarla mücadele etmediklerini, eğitim ve farkındalık çalışmalarına da önem verdiklerine işaret eden Soylu, "İşin bu ayağını hızlandıramazsak kendimizi koruyamayız. Çünkü tehlike, az önce de ifade ettiğim gibi özellikle sentetik uyuşturucu noktasında giderek büyüyor, ucuzluyor, basitleşiyor. Düşünün ki bir genci kendisine iğne yapmaya ikna etmek var, bir de sadece ağzına bir hap atmaya ikna etmek var. 'Baş ağrısına iyi gelir' diyerek bile bunu başarabilirler. Yapıyorlar da zaten, 'zihnini açar, rahatlatır' diyorlar, bir şekilde gencin aklına giriyorlar." uyarısı yaptı.
Kolluk kuvvetlerinin üniversitelerin yakınlarında bulunan mekanlara dikkat etmesi gerektiğini bildiren Soylu, şunları kaydetti:
"Üniversitelerin olduğu illerde geceleri sabah 4-5'e kadar açık olan birtakım mekanlar öğrencileri, kızlarımızı tuzağa çekiyor. 2020 yılı bunlarla sonuna kadar mücadele edeceğimiz bir yıl olacak. Üniversite öğrencilerini sabaha kadar açık olan mekanlarda tuzaklarına düşürüyorlar. Burada hem vali, hem emniyet müdürü hem de kaymakamlarımız sorumludur. Bu sadece dünyaya ait hukuki normlarla çevrelenen bir sorumluluk değildir. Anne ve baba çocuklarını şehre gönderiyor. 'Devletin polisi devletin kurumu benim çocuğumu muhafaza etsin' diyor. Gecenin dördünde bir mekandan çıkıp zihniyle beraber üniversite okumaya gelen bir genç kızımızın oranın önünde yere yığıldığı görüntü bizim ayıbımızdır. Vallahi bizim ayıbımızdır billahi bizim ayıbımızdır. Eğer biz o ailenin güvenini boşuna çıkarıyorsak sorumluluğumuzu da yerine getirmiyoruz demektir. Bu kadar açık. Ben İçişleri Bakanı olarak bu konuda içimin yandığını, bir düzenlemelerin ardı ardına lazım geldiğini ifade etmek istiyorum. Benim de çocuklarım var. Perişan oldum. Onun için özellikle son zamanlarda içimi kavuran bir hadisedir. Buna karşı tedbirler alıyoruz."
(Bitti)