Avrupa kıtasının güneydoğu kesiminde, İtalya Yarımadası'nın doğusu, Anadolu'nun batısı ve kuzeybatısında yer alan coğrafi ve kültürel bölgedir. Bölge için bazı yayınlarda Güneydoğu Avrupa terimi de kullanılır.
Bölge adını batıdan doğuya uzanan ve Bulgaristan’ı ikiye bölen dağ silsilesinden almıştır. Önceleri bu sıradağların adı olarak kullanılan Balkan, daha sonraları tüm bu bölge için kullanılmaya başlanmıştır.
Bölgenin adı olan Balkan veya Balkanlar sözü Türkçedir. Bu söz Türk Dil Kurumu tarafından "öz. Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Macaristan, Yunanistan ve Trakya'yı içine alan bölge" şeklinde belirtilir. Kelimenin yapısında yer alan Balkan sözünün, "sarp ve ormanlık sıradağ; sık ormanla kaplı dağ; yığın, küme; sazlık, bataklık" gibi anlamları vardır. Dünyadaki diğer dillere de Türk dilinden geçmiştir.
Kelime, Osmanlı Türkçesinde yaygın bir kullanıma sahip olmuştur (Golyak Balkanı, Bor Balkanı, Bababalkanı vb.). Osmanlı son döneminde ünlü sözlük yazarı ve edebiyatçı Şemseddin Sami tarafından oluşturulan Kamus-ı Türkî adlı ünlü sözlükte "Sarp ve müselsel veya ormanla mestur dağ, silsile-i cibal" şeklinde Balkan sözünü belirtmiş, ayrıca "Rumeli kıtasını garbdan şarka şakk eden silsile-i cibal ki buna izafetle kıta-i mezkûreye Balkan şibh-i ceziresi denir." şeklinde de kelimenin gelişimini açıklamıştır.
Bugün Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kosova, Makedonya ve Yunanistan ülkeleri topraklarının tamamı Balkan coğrafyası içindedir. Balkanlar’da yer alan ülkelerden Hırvatistan’ın % 54,8’i, Romanya’nın % 6,5’i, Sırbistan’ın %72,2’si, Slovenya’nın % 26,7’si, Türkiye’nin % 3’ü Balkan sınırları içinde yer alır.
“Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar Bölgesi’ne yüzyıllar boyunca hâkim oldu. Osmanlı hâkimiyeti Balkanlar’ı değişik alanlarda (siyaset, iktisat, kültür, din, toplum, vs…) derinden etkiledi. Bu etkiler, kaçınılmaz olarak değişik alanlarda, değişik düzeylerde miraslara dönüştü. Siyasal, iktisadi, kültürel miraslar…
… Ayrıca; Osmanlı İmparatorluğu, Balkan Ülkeleri’nde kendi kendini yönetme kabiliyeti anlamında önemli bir devlet geleneğinin gelişmesine büyük katkı sağladı.
Rumeli’nin çoğu, bugünkü sınırlarımızın dışında kalsa da hemen her köşesinde Osmanlı medeniyetinin din, dil, mimari, gelenek ve göreneklerinin yaşayan izlerine fazlasıyla rastlanmaktadır. Osmanlı sonrası Rumeli veya Balkanlar olarak da adlandırılan bu bölgede yaşayan insanlara, bizim kadim kültürümüz içerisinde Evlâd-ı Fatihan denilir.
1-152.jpg
Evlâd-ı Fatihan; Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar’ın fethine katılan fatihlerin soyundan gelenlere verilen addır. O dönemden bugüne kadar Balkan Türkleri için bu tabir de kullanılır.
Bugün Evlâd-ı Fatihan ve torunlarının mezar taşları, kabirleri, tekkeleri, zaviyeleri, namazgâhları, minberleri, mihrapları, minareleri, çeşmeleri, köprüleri bombalarla yerle bir edilerek tarihten kazınmaya çalışılıyor. Üstü kadar altı da bizim olan, bizim izlerimizi taşıyan ecdat yadigârları bu emanetlerin ve insanların haklarının korunması, dünya milletleri içerisinde herkesten önce bizlere düşer ve bu görev tarihî bir borçtur. Tuna yatağından akan, su değil bir tarihtir: Bizim tarihimiz…Biz Estergon’u görmedik, gözlerimizle kucaklayamadık. Ellerimizle taşına, toprağına dokunamadık, ama biliriz ki Estergon, Erzurum kadar, Sivas, Malatya, Denizli kadar bizimdir. Arnavutluk, Makedonya, Romanya, Eflak ve Bosna’da yüzlerce, binlerce silinmez mühür bize ait değil mi?” diye soruyor okuyucusuna Abdüssettar Yarar Evlad-ı Fatihan adlı 2014 yılı basımlı eserinde.
2-155.jpg
Kapsamlı bir araştırma, inceleme sonucu kaleme alınmış, okuyucusuna Balkanlar’la alakalı geniş bilgiler sunan Evlad-ı Fatihan için oldukça yoğun çaba sarfetmiş Abdüssettar Yarar ve böyle güzel bir eseri ortaya çıkarmış; hiç yormadan, sıkmadan pek çok bilgiyi okuyucusuna sunmayı başarmış.
Yazar, Balkanların dinî, tasavvufi hayatından tutun, yeraltı- yerüstü kaynaklarına kadar, coğrafi haritalarından, geçmiş ve günümüz yaşantılarına kadar genel pek çok bilgileri verdikten sonra; buradaki ülkeler tek tek ele alınmış, babası Kosovalı olan Mehmet Akif Ersoy’dan, Üsküp’te dünyaya gelen Yahya Kemal Beyatlı’dan, Boşnak devlet adamı ve bağımsız Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı mümtaz şahsiyet Aliya İzzet Begoviç’in hayatı ve ölümsüz sözlerinden de bahsetmiş; eserin sonuna da Balkan kökenli ünlü pek çok isme yer vermiş.
3-124.jpg
İşte Abdüssettar Yarar’ın da eserine aldığı Fatih Sultan Mehmet Han’ın Bosna Fermanı;
“Ben Fatih Sultan Han, bütün dünyaya ilân ediyorum ki; kendilerine bu padişah fermanı verilen Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır.
Ve emrediyorum: Hiç kimse ne bu adı geçen insanları ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin. Ve zarar vermesin. İmparatorluğumda huzur içerisinde yaşasınlar. Ve bu göçmen durumuna düşen insanlar özgür ve güvenlik içerisinde yaşasınlar. Devletimdeki tüm memleketlere dönüp, korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler.
Ne Padişahlık eşrafından, ne vezirlerden veya memurlardan, ne hizmetkârlarımdan, ne de ülkemin vatandaşlarından hiç kimse bu insanların onurunu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir. Hiç kimse bu insanların hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin veya tehlikeye atmasın.Hatta bu insanlar başka ülkelerden devletime birisini getirirse, onlar da aynı haklara sahiptir.
Bu padişah fermanını ilân ederek burada, yerlerin, göklerin yaratıcısı ve efendisi Allah, Allah’ın elçisi aziz peygamberimiz Muhammed ve 124 bin Peygamber ile kuşandığım kılıç adına yemin ediyorum ki; emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fermanda yazılanların aksini yapmayacaktır.”
28 Mayıs 1463 Milodraz-Dünya Fatihi Haşmetli ve Ulu Sultan
4-088.jpg
Ata yurdunda gezinmek, bilgilenmek, fotoğraflarını dakikalarca incelemek… Bir kez daha Osmanlı torunu bir Türk evladı olmanın onurunu yaşamak…Tüm bu söylediğim duyguları okuyucularına yaşattığın için teşekkürler Abdüssettar Yarar…
Selametle, ihsanla kalınız.