Balyoz gözaltıları karşısında bu gazeteci-yazarlar nefes nefese paşaları kurtarma yazıları yazarken, bir bölümü de hedefe hükümeti oturtmuş vaziyette...
Bu grubun, Balyoz darbe planıyla ilgili tutuklanan paşalar nedeniyle yazdıkları yazılar, 'TSK içinde 'kullanım' listesini hazırlayanlar bu işi biliyor. Hangi gazetecilerin 'kullanışa elverişli' olduğunu iyi analiz etmiş" yorumunu kaçınılmaz kılıyor.
Son günlerdeki yazılarıyla, tutuklu paşalar nedeniyle hükümeti yaylım ateşine tutan, ölesiye askere selam çakan yazarların kalemlerinden 'bal' damlıyor. Hele bazıları öyle militan ve asker yanlısı ki, darbeye gerek kalmadan darbe havasına girdikleri; kullanışlı yazılar döktürdükleri gözden kaçmıyor.
İşte Balyoz listesinin en parlak, 'en kullanışlı' isimleri ve yadıkları yazılar:
Yılmaz Özdil (Hürriyet)
"İbrahim Fırtına, pilot, orgeneral, Harp Akademileri Komutanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, üstün hizmet madalyası, şeref madalyası sahibi, millete 45 sene hizmet etti, evi basıldı. Özden Örnek, kaptan, oramiral, Donanma Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, üstün hizmet madalyası, şeref madalyası sahibi, devlete 45 sene hizmet etti, evi basıldı. Çetin Doğan, topçu, orgeneral, Jandarma Asayiş, Ege Ordu, 1’inci Ordu Komutanı, üstün hizmet madalyası, üstün cesaret madalyası sahibi, ömrünün 43 senesini verdi, evi basıldı.
PKK’lılar serbest... Öbürleri nerede? Emniyet Müdürlüğü’nde. Peki, Emniyet Müdürlüğü nerede? Vatan Caddesi’nde."
Oktay Ekşi (Hürriyet)
"...Soruşturma gizli olduğuna ve biz savcılara yol gösteren, hangi tutuklama dalgasında kimin içeri alınacağını veya alınması gerektiğini söyleyen Ergenekon Andıççılarından olmadığımıza göre, sebebi elbet bilmiyoruz. Dahası... Yasaları çiğneyip kalem eşkıyalığı yapmaya kalksak, bizi kurtarmak üzere yasa tasarısı hazırlanmasını emredecek bir Başbakanımız da yok.Ama resme dışarıdan bakınca bu işin şirazesinden çıktığını görüyor ve söylüyoruz.
...Kısaca siyasi iktidar yargıyı alenen baskı altına alıyor."
Tufan Türenç (Hürriyet)
"...Nedense bu iktidar iki yıldır kafayı darbeye takmış. Bu kafaya takma gerçekten darbe olmasından korktuğu için mi? Yoksa bunu siyaseten kullanmak için mi?
Yoksa bazı tarikat ve cemaatler ile askere alerji duyan bazı aydınların iktidara verdikleri gazdan mı? Gerçi Başbakan “Biz gaza gelmeyiz” diye garanti verdi. Ama demek ki bu darbe olayları, operasyonlar, gözaltılar, tutuklamalar filan iktidarın işine geliyor. Bundan siyasi bir rant bekliyor. Yalnız AKP iktidarı bu işin ciddiyeti konusunda toplumda yaygınlaşan bir kuşku oluştuğunu göremiyor. Bazı araştırmacılar askerin bu kadar ölçüsüzce üzerine gidilmesinin seçmende iktidar açısından bir olumsuzluk yarattığını saptadıklarını söylüyorlar. "
Bekir Coşkun (Gazete Habertürk)
"...Kuvvet komutanları, ordu komutanları, subaylar, birer adi suçluymuş gibi polis minibüslerine doldurulup götürülür... Sabahlara kadar ifadeleri alınır... Cezaevine doldurulur... Asker şaşırır... Darbe planlamakla suçlanan paşa sorgusunda, “Bir şey yapacak değildik, o sadece bir senaryo oyunuydu” der... İktidarın sorgucusu yanıtlar: “Bu da zaten o senaryo oyununun devamı... Bakıyoruz, böyle olunca memleketin sonu nasıl oluyor...”
Behiç Kılıç (Yeniçağ)
"...Peki “nah!!” diyememenin (Başbuğ'un konuşma kaydı) gerekçesi inandırıcı mı?! Bu “dalış-yutuş” da “Büyük abi!!” nin telkinleri de olmuş olabilir mi?!! Komutan “komutanlara” son günlerde başlarına gelenleri izah ederken, kendi camialarından kaynaklanan “zaafları” aktarma gereği duyuyor!.. Diyor ki; “Şimdi değerli arkadaşlar, adamlar hataları istismar ediyorlar. Hatanın çeşitli şeyleri olabilir. Ayrı bir konu ama şunu bilmemiz gerekir ki, bir hata var ve bu hata istismar ediliyor.” Bu açıklamanın manası şudur: Karşımızda, güçlü bir “düşman” var. Eli kolu bizden serbest. Ondan darbe yememek için, ondan daha ehil olmamız lazım. Ama bizden üstünler, kıskaçları altındayız ve bizi açık düşürüyorlar!.. Komutan, içinde bulundukları sarmaldan yakınıyor!.."
Fikret Bila (Milliyet)
"...Org. Başbuğ, eski kuvvet komutanları ile emekli ve muvazzaf amiral ve generallerin gözaltına alınış tarzlardan duyduğu rahatsızlığı iletti. Eski kuvvet komutanları ile general ve amirallerin savcılığa davet edilmek yerine, polis marifetiyle evlerinden gözaltına alınmaları ve götürülüş biçimlerinin yarattığı tepkiyi dile getirdi. Ayrıca eski kuvvet komutanlarının, savcılık öncesi işlem yapılmadan gözaltında tutulmalarını da konu etti. Başbuğ ve Çiçek, karşılıklı olarak duydukları rahatsızlığı dile getirdiler."
Bir de TV cephesinde, Balyoz'un hamisi, avukatı, savcısı, hakimi kesilen gazeteciler var. Onlar da Balyoz'un kullanışlı listesinde baş köşede.
İŞTE BALYOZ TELEVİZYONCULARI:
Ayşe Nur Arslan, Ruhat Mengi, Süheyl Batum, Ali Sirmen...
İki kadın gazeteci Star TV'de ve CNN Türk'teki programlarıyla, karşıt görüşteki hiçkimseye söz hakkı vermeden var güçleriyle, darbe suçuna karışmaktan yargılanan paşalar için bastırıyor. Kimi zaman, bu iki ismin tersi görüş programlarında dillendirildiğinde ise tepkileri sert oluyor ve o konuklar hemen susturuluyor.
Süheyl Batum da Habertürk'ün gediklilerinden. O da bir hukukçu kimliği ile, Balyoz paşalarını aklamanın derdinde. Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen, bir tık öteye geçerek, hükümeti, "PKK ile barış, TSK ile savaş" yürütmekle suçluyor ve konuşurken öfkeden yüzü kızarıyor.
Özetle, Balyozcu paşalar listeyi hazırlarken kimi, nerede, ne vakit kullanacağını hakikaten iyi biliyormuş. Bu isimler de listenin hakkını paşalar gibi veriyor!
aktifhaber