Bana ne demek istiyorum ama olmuyor işte!
Yerel anlamda gazetecilik yapmak her zaman zordur. Bende bu zorluğa talip oldum. Başıma gelecekleri biliyordum. Bazen diyorum sana ne ya, kim ne yaparsa yapsın.
Yok, efendim milli eğitimde işler yürümüyormuş, öğretmen evi ihalesinde hata varmış, öğretmen eksikleri varmış, dersler boş geçiyormuş. OKS sınavı Ereğli’de yapılsın mı yapılmasın mı? Okul tuvaletlerinin durumu içler acısıymış, okullarda şiddet artmış hatta ilköğretimlere kadar uyuşturucu inmiş, okul çıkışlarında öğrenciler trafik tehlikesi ile karşı karşıyaymış, eğitim kalitesi düşmüş.
Ereğli’de hırsızlık artmış, Ereğlili sokağa çıkmaya korkar olmuş, intiharlar birbirini kovalıyormuş, gençler bıçaklara sarılmış, güvenlik önlemleri artırılmalıymış, polis yetmiyormuş, fuhuş şehrin birinci konusu halini almış, cafelerde filmler çekiliyormuş.
Hastanede böcekler dans ediyormuş, yuva kurmuş, kiralamış, kuvöz odaları yetersizmiş, tahliller doğru düzgün çıkmıyormuş, doktorlar hastanedeki cihazları bozuyormuş, mesai saatlerine uyulmuyormuş, hastanede işler yürümüyormuş, acil servis yetersizmiş, uzayan kuyruklarda vatandaş perişan oluyormuş, acildeki müşahide odaları içler acısıymış, eski devlet hastanesi harabe olmuş, sağlık ocakları yetersizmiş, nohut yemeği yanında pilav varmış.
Yollar bozukmuş, Ereğli’nin alt yapısı bitirilmiş, borcu 18 trilyondan 9,7 trilyona inmiş, Ereğli’ye 5 trilyonluk hibe ile arıtma yapılmış, bir sürü araç alınmış, özelleştirmelerle belediye giderleri yarıya düşürülmüş, ihalelerde usulsüzlük yapılmıyormuş, ayırımcılık yapılmamış, başkan vatandaşın arasına inmiyormuş. Kırma taş olmazmış, kışın ortasında sıcak asfalt olmalıymış, karı yere düşmeden havada neden yakalamamışlar, spora destek vermesi gerekiyormuş.
Fırıncılar birbirine girmiş, denetlemeler sıklaşmış, elektrik kesintileri elektronik cihazların canına okuyormuş, işsizlik varmış, millet Ereğli’de sayılmamak için kaçıyormuş, sayım Ereğli’nin il olması için çok önemliymiş, kömür dağıtımdan memnun olanlar olmayanlar varmış, hakkı olmayanlar, yüzsüzler, utamazlar bin bir yolla kömür alıyormuş.
Don olayları oluyormuş, çiftçi perişanmış, susuzluk varmış, damlama sulamaya geçilmesi gerekiyormuş, şeker fabrikası özelleşiyormuş, seçimlere siyaset karışıyormuş, delegeler alınıp satılıyormuş, eğitim seminerleri yapılmalıymış, kurslar açılmalıymış.
Ereğli’ye fakülte lazımmış, bacasız fabrikaymış, yüksek okula sosyal tesis lazımmış, öğrenciler baraka gibi yemekhanede yemek yiyormuş, öğrenci kalitesi artacakmış, öğrenci olaylarının önüne geçilecekmiş. İyi eğitim verilecekmiş.
Ereğli’ye bahar gelecekmiş, çiçekler açacakmış, yıldızlar gökyüzünde bir ayrı duracakmış, sevgi, muhabbet kol gezecekmiş bana ne demek istiyorum ama olmuyor işte. Duramıyorum, yazıyorum. Ereğli’yi seviyorum. Neme lazımcılık yapamıyorum. Kimse görmüyor bende görmeyeyim diyemiyorum. Ereğli il olsun diye yüreğimde ortada bedenimde, o günü göreceğimden şüphe de duymuyorum…