Hayat en güzel okul ve en güzel öğretmendir. Bazen güzel şeyler öğretir insanlara. Bugünlerde her birimizin gözü kulağı Suriye'de devam eden “Barış Pınarı” isimli harekâtta. Burada devam eden operasyondaki kardeşlerimiz- evlatlarımızın başarısı için dua ediyoruz.
Bu hareket bize birçok şeyleri de öğretti. Ben neler öğrendiğime dair tespitlerimi sıralayalım siz de kendi öğrendiklerinizi buna ilave edin.
1. “Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur” cümlesinin ne kadar saçma ve geçersiz olduğunu öğretti. Sosyal medyada dünyanın farklı bölgelerindeki insanların Türkiye için nasıl dua ettiklerini izledik. Afrika'da Türk bayrakları ile dua edenleri gördük. Lübnan’da sokaklara Türk bayrağını asan gençler gördük. Demek ki Türk'ün Türk'ten başka dostu olabiliyormuş. Yeter ki biz de dostça kucağımıza açalım.
2. Birisinin bizi sevmesi ve dost olması için sadece Türk kanı taşıyor olması yeterli değilmiş. Adını bile vermeye değer bulmadığım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, boyunu bayağı da aşan ve içinde boğulacağı cümleleri söyleyiverdi. Aslında bu cümleler onun operasyon karşısında söylediği cümleler ve verdiği reaksiyon değildi. Belli ki adamın yıllardır içinde biriktirdiği her türlü kazuratı birden kusuverdi. İşte birisinin sizi anlaması ve size destek olması için sizinle aynı ırktan gelmesine gerek yokmuş.
3. İslam âleminin acı bir gerçeğini bir kez daha gördük. Başlarında akıllı, bağımsız, hür ve yetkin idarecileri yok. Her biri, birer kukla… Bunu bir kez daha gördük. Bu kadar çok önemsemeye değer bulmadığımız Arap Birliği, Türkiye’yi kınayıverdiler(!).
4. Kıbrıs Cumhurbaşkanı, bu operasyon hakkında zehir zemberek sözler söyleyince kendisine kızdık. Ama Kıbrıs'ı da gözden çıkarmadık. Filistin'in atanmış devlet başkanına aynı muameleyi yapamadık. Arap birliği ile beraber oyunbozanlık(!) yapmamak için Türkiye'yi savunmayınca birden Filistin düşman oluverdik. Bugüne kadar Filistin'e, Mescidi aksaya verdiğiniz destekleri başlarına kaktık. Oysaki bizim Mescidi Aksa, Kudüs veya Filistin’le ilgili davamız, şahıslarla alakalı değildi. Ekselansları(!) “Biz Türkiye'nin bu operasyonu konusunda görüş bildirmeyeceğiz…” diyerek karşı olmadığına ihsas ettirdi. Söz kiminse cevap da ona olmalıdır. Bilinmeli ki Müslüman toplumların halkı ile yöneticileri aynı şeyi düşünmüyor.
5. Eski dönemlerde askerlik yapanlar iyi bilirler: Askerde Allah'ın adı, peygamberin adı çok da kullanılmazdı. Buna ait benim de bizzat yaşadığım hatıralarım olsa da onları yanlış yeri taşlama endişesiyle içimde tutuyorum. Ama bugün Allah ve peygamber adına söz veren, Namaz kılarak ve Kuran okuyarak cepheye giden askerlerimiz var. Onları görünce Elhamdülillah diyoruz.
6. Bireysel veya sosyal psikolojimizi bozmaya gerek yok. Biz de çok güzel şeyler başarabilirmişiz. Başarınca insanın daha da içi açılıyor.
7. Bu bölgelerde kendi ürettiğimiz silahlar savaşıyor. Ama onları asıl kendi ürettiğimiz yürekler kullanıyor. Silah satın almak kolay ama yürek satın alınmaz.
8. “Gölge etme başka ihsan istemem” diyebilmek veya “İt ürür kervan yürür” kuralını uygulamak çok verimli sonuçlara neden oluyormuş.
9. Her ne kadar biz ülkemizi tehdit eden her türlü düşmanı bulmak için yola çıksak da başkaları da içerden ve oturduğu yerden ses vererek kendini aşikâr ediyorlar.
10. Böylesi kritik bir zamanda kimin nasıl tepki verdiğini de unutmamak ve bunu not etmek gerekir. Sanırım bazıları salyalarıyla boğacağını düşünüyorlar. Yine bir atasözü dilime geliverdi. “İtlerin duası kabul olsa gökten kemik yağardı…”
Göreceğiz inşallah…