Bayramda yazamadım. Saddam’ın idamı beni son derece üzdü. Hiç sevmememe rağmen bir lider gibi ölmeyi bilmesi gözümde Saddam’ı o kadar büyüttü ki ne desem azdır. Bizdeki seçim yaklaşınca kurban olmaya başlayanların sözleri ne kadar riyakâr geliyorsa lider gibi durması beni o kadar mutlu etti.
Başbakan Erdoğan'ın "Kurban olayım ayına yıldızına" içerikli bayram afişleri tüm seyredenler gibi beni de hayretler içinde bıraktı. Dört yıldır Türklük’ten bahsetmeyen biri bir anda milliyetçi kesildi. İnanmak mümkün değil. Gürcistan’da Gürcü, sistemle kapışırken ümmetçi olup Türklüğü bir kimlik sorunu olarak gören biri bir anda değişti. Ay yıldıza kurban olmaya başladı. Daha önceleri AB yıldızlarına pek methiye düzüyorlardı ama anlaşılan bir kazanç getirmediğinin görünce geri döndü.
Söz konusu mesajın MHP tabanına yönelik olup olmadığı sorusuna verdiği yanıtta Erdoğan'ın "Biz kafatası milliyetçisi değiliz" demesi de ayrı bir problem. Bu ülkede kafatası ölçerek kimler siyaset yaptı. Başbakan ve çevresi daha iyi bilir.
Kıbrıs'ta, Irak'ta, Avrupa Birliği'nde, Terörle Mücadele'de tam bir teslimiyet içinde olan Sayın Başbakan ve ashabı anlaşılan yaklaşan seçimler dolayısıyla biraz da içe dönmek ve seçimden seçime hatırlananlara mesaj vermek ihtiyacını hissettiler. Üstelik küresel gücü temsil eden ideolojik yapılanmalarına son verip nihayet milletimizin yükselen gerçeği olan milliyetçiliği fark etmiş olarak. Ancak doku uyuşmazlığı nedeniyle bünyesi ay yıldıza kurban olmayı pek kabul etmeyecek gibi. Rozet takarak, bayrak sallayarak, demir dövüp, poşu bağlayarak milliyetçi olacağını sanıyorlarsa ancak kendilerini kandırırlar. Gerçi Başbakan ve çevresi gömlek değiştirmekte ne kadar usta ve kıvrak olduklarını daha önce onları iktidara taşıyan gömlekleri değiştirirken de göstermişlerdi ama bu kadar pişkinlik ancak pes dedirtir.
Bütçe konuşmalarında Baykal’ın o kadar yolsuzluk iddialarına suskun kalanlar, ses çıkarmayanlar yanlış anlaşılan bir türban lafı üzerine nasıl atladılar. Titreyerek konuşan, suçlayan saldıran bir Başbakanın keşke aynı tavrı yolsuzluklar konusunda da gösterseydi de siyasi tarihin en fazla yolsuzluk dosyasına sahip bu hükümet hiç olmazsa bütçe de biraz aklansaydı. Siyasetin istismar edemeyeceği hiçbir değerin olmadığı bir kez daha anlaşılıyor.
Başbakan Erdoğan'ın afişlere ilişkin verdiği yanıtın millet ve milliyetçiliği bilmediğini gösterdiğini kaydeden MHP Başkan yardımcısı Vural, "Sayın Başbakan'ın kafasındaki millet tanımı cahiliye döneminin kavmiyet zihniyeti ile aynıdır. Diyor. Biz gençliğimizde bu kafayı çok iyi bilirdik. Sıkıştıkları zaman sorulan soru şu idi: Müslüman mısın Türk müsün? Ne desen cevap yanlış. Hem Türk ve hem de Müslüman olunamaz o zamanki politikaları idi. İşte cahiliye kafası budur. Cahiliye kafasından başka bir şey beklenemez, zaten.
Geçen sene Diyarbakır’da birkaç yüz kişiye konuşurken “Terör sorunu yoktur, Kürt meselesi vardır” diyerek Kürt oylara göz dikerken şimdi ay yıldıza kurban olmak olsa olsa ucuz bir seçim yatırımı olur, kimseyi de inandırmaz. Aynı başbakanın Lübnan’da terör sorusuna "Kürt meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna "Kürt sorunu değil, bir terör sorunu var" yanıtını vermesi de teşhislerinde ki hataların ne boyutlarda olduğunu, dünün dün, bugünün de bu gün olduğunu göstermektedir. Ben bu sebepten başbakanın kurban olma noktasın da benzer tarzda hareket ettiğini düşünüyorum.