İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, "Soru 'Esed olacak mı olmayacak mı?' 500 bin insanın kanına girmiş. Uzun vadede Esed'i Suriye taşıyabilir mi? Asla taşıyamaz. Bugün ABD de Rusya da biliyor ki, uzun vadede Esed'in toparlayıcı olması, birleştirici olması pek mümkün gözükmüyor. Geçiş için oturulur, konuşulur, yani bir suhulet içerisinde bir geçiş sağlanabilir. Biz Suriye'nin geleceğinde PKK da DAEŞ de Esed de olmamalı diye düşünüyoruz, buradaki huzurun tam olarak sağlanması için. Fakat istesek de istemesek de şu anda aktörlerden biri Esed'tir." dedi.
Yıldırım, aralarında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Çin, Japonya ve Katar'ın yer aldığı ülkelerde yayın yapan ajans, televizyon ve gazete temsilcileriyle Vahdettin Köşkü'nde bir araya gelerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin MİT'in yeniden yapılandırılmasına ilişkin sorusu üzerine Yıldırım, MİT'le ilgili bir çalışmaları bulunduğunu bildirdi.
Başbakan Yıldırım, gelişen dünya şartları ve iletişim teknolojilerinin istihbarat örgütlerinde de yeniden yapılanmayı zorunlu hale getirdiğine işaret ederek, "Eskiden telefon vardı, internet, sosyal medya yoktu ve yüzde 100'ü telefonla yapılıyordu. Şimdi yüzde 7-8'i telefonla yapılıyor diğer bölümü internet. Dolayısıyla ülke güvenliği için istihbaratın önemi daha da arttı. İstihbarattaki yöntemler çok gelişti. Geleneksel istihbarat altyapıları ve kuruluşlarının bu teknolojiye ayak uydurması lazım." diye konuştu.
ABD için istihbaratta milatın 11 Eylül saldırıları olduğunu, 11 Eylül saldırılarından sonra ABD'nin istihbaratta ve güvenlikte çok kapsamlı bir reforma, yeniden yapılanmaya gittiğini anlatan Yıldırım, şöyle devam etti:
"Bir süreden beri zaten Türkiye'de iç ve dış istihbaratla ilgili birtakım iyileştirmeler yapılmıştı. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bu amaçla özellikle internet yoluyla suçların önlenmesi, suçlularla mücadele için bir düzenleme yapmıştır, ancak 15 Temmuz darbe girişimi, bize bir kez daha gösterdi ki koruyucu önlemler olayın meydana gelmesinin önüne geçilmesi açısından hayati. Darbenin, teşebbüsün başlamadan önüne geçilmesi daha az tahribat verir. Herhangi olayda da budur. O yüzden istihbarat teşkilatının özellikle iç istihbaratın değişik, dağınık bir görümünü var. Bunları daha da güçlendirip, iç istihbarat ve dış istihbarat şeklinde yapılandıracağız. Bunlar arasında da geçişler mutlaka olacak. İstihbaratta süreklilik esastır. 'Ben geldim sınıra kadar, sınırdan sonrasına ben karışmam. Kim, ne yaparsa yapsın' diye bir boşluk oluşmaması lazım. O ilişkileri de düzenleyen ama bunların hepsinin de üzerinde bir istihbarat koordinasyonu, bir çatı yapılanma teşkil edilecek. Bunun da amacı, istihbarat örgütlerinin birbirinden kopuk, birbiriyle rekabete girmeden çalışmasını sağlamak, aynı zamanda da istihbarat örgütlerini de kontrol etmek. O da önemli.
Bugün dünyanın en büyük problemi dinleme değil, dinleyenleri kim dinleyecek? İstihbarattaki dünyada konuşulan konu bu. Soru, 'Dinleyeni kim dinleyecek?' Yani yaparken işlerini yasalara uygun olarak mı yapıyorlar yoksa bazı şeytani amaçlara yönelik şantaj amaçlı, başka amaçlı, insanları zora sokma amaçlı mı kullanıyor? Kurumsal yapı içerisinde, bu darbe girişiminde gördüğümüz gibi birtakım grupların oluşup bunlar kötü amaçlı olarak bir çalışma içerisine giriyorlar mı girmiyorlar mı bunun da kontrol edilmesi lazım."
- "Ümran bebeğin o halinden insanlık utanmalı"
Başbakan Binali Yıldırım, Suriye sorununun artık Suriye'nin, bölgenin sorunu olmaktan çıkarak, küresel bir yara haline geldiğinin altını çizerek, bugüne kadar 500 binden fazla masum, genç, yaşlı, kadın, erkeğin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Yıldırım, "2 gün önceki Ümran bebeğin o halinden insanlık utanmalı. Hiçbir şey o çocuğun geleceğinden daha önemli değil. Aynı şekilde Aylan bebek bugün herkesin hafızasına kazındı. O halde bu aymazlığa daha ne kadar devam edilecek? Bu sorunun mutlaka sorulması ve mutlaka 1 saniye bile kaybetmeden adım atılması lazım." diye konuştu.
Suriye'de birçok ülkenin sorunun çözümü için "Biz de varız" dediğini, orada bulunduğunu veya dışarıdan konuştuğunu dile getiren Yıldırım, sorunun asıl muhataplarından birinin Suriye ile 911 kilometre sınırı olan Türkiye olduğunu söyledi.
Yıldırım, Irak'ın, benzer istikrarsızlık içinde olduğu için Suriye meselesine fazla katkısının beklenmediğini, güneyde Suudi Arabistan, doğuda İran'ın bulunduğunu, Ürdün ile Lübnan'ın da Türkiye gibi Suriye'yi terk etmek zorunda kalanların sığındığı ülkeler olduğunu kaydetti.
- "İşe burnunu sokmayan kimse kalmadı"
Bu ülkelerin yanı sıra bölgede ABD'nin öncülüğünde oluşturulan koalisyon güçleri bulunduğuna değinen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Daha sonra da Rusya... Onlar da işin içine girdiler. Dolayısıyla yani işe burnunu sokmayan kimse kalmadı, ama çözüme gelince herkes elinin ucuyla tutuyor ve insanlar ölmeye devam ediyor, çözüm de bir türlü gelmiyor. Şimdi biz diyoruz ki 'Artık bu akan kan dursun. Bebekler, çocuklar, masum insanlar ölmesin. Rekabet edecekseniz süper güçler, başka yerde rekabet edin, insanların hayatı üzerinde rekabet olmaz. O yüzden Türkiye olarak önümüzdeki 6 ay içerisinde daha bölge ülkesi olmanın ve tehlikenin daha da büyümemesi adına daha aktif olacağız eskisine göre. Bu ne anlama geliyor? Bu, Suriye'nin hiçbir şekilde etnik temelde bölünmesine izin vermemek anlamına geliyor. Türkiye için çok hayati öneme sahip konunun birisi budur. İkincisi de yönetişimin etnik temele dayalı olarak oluşturulmaması. Yani herhangi bir etnik grubun inisiyatifiyle yönetimin, bütün Suriye'yi yönetecek yapıya izin verilmemesi. Zaten Suriye'de yaşanan sorunun kaynağı bu. Yıllardan beri ülkede temsil problemi var. O halde bütün Suriye'de yaşayan Arap, Kürt, Nusayri, hepsinin bütün etnik grupların temsil edileceği toprak bütünlüğünü esas alan bir yönetim şeklinin oluşturulması. Bunlar esaslar. Detayları, kim olacak, kim olmayacak bu konuda BM'nin kararı var. Cenevre'de yönetim yapısında kimler olacak, kimler temsil edilecek bunların hepsi belli.
Soru 'Esed olacak mı olmayacak mı?' 500 bin insanın kanına girmiş. Uzun vadede Esed'i Suriye taşıyabilir mi? Asla taşıyamaz. O insanların, ölen insanların yakınları gördüğü zaman ne diyecek 'Benim anamın katline sebep olan, çocuklarımın ölmesine sebep olan, yuvamızı başımıza yıkan bu idare ile biz nasıl yaşayacağız, nasıl geçineceğiz?'... Bu soruyu hep soracaklar. Bugün ABD de Rusya da biliyor ki uzun vadede Esed'in toparlayıcı olması, birleştirici olması pek mümkün gözükmüyor. Geçiş için oturulur, konuşulur, yani bir suhulet içerisinde bir geçiş sağlanabilir. Biz Suriye'nin geleceğinde PKK da DAEŞ de Esed de olmamalı diye düşünüyoruz, buradaki huzurun tam olarak sağlanması için. Fakat istesek de istemesek de şu anda aktörlerden biri Esed'tir. Diğer etnik gruplar da kendi çapında mücadele etmektedir. PYD unsurları, DAEŞ unsurları, diğer örgütler, rejim yanlıları... Bir şekilde ABD, Rusya, Türkiye, İran, diğerleri de çözüm adına orada varlıklarını sürdürmekteler."
(Sürecek)
AA