Gazeteciler Cemiyeti ve Başkan Adaylarına Bir Çift Söz
Bir ülkede tam demokrasinin tesisi etkin sivil toplum örgütlerine bağlı.
Toplumda yaşanan olumsuzlukları, yapılması gerekenleri ve kurumsal düşüncelerini hiçbir etki altında kalmadan haykırabilen, gündeme dair deklarasyon yayınlayarak ülke gidişatında kurumsal düşüncelerini kamuoyu ile paylaşabilen, üyelerinin hak ve menfaatleri noktasında çalışıp, mesleki ilke ve meslektaşlarını layık oldukları yere taşıyabilen sivil toplum örgütleri için başarıdan bahsetmek ve onları çalışmaları ile takdir etmek lazım.
Toplumun gelişmesi, hür ve tam demokratik bir ortamda, olaylara objektif bakış açısıyla bakarak haber ve yorumları ile ülke insanını aydınlatan, siyaset ve bürokrasiye yön veren çok önemli bir misyonu üstlenen gazeteler ve gazeteciler de bir çatı altında birleşerek kendi ses ve soluklarını, hak ve menfaatleri duyurma adına bir şemsiye altında toplanmışlardır.
Her sektörün ve gönüllü teşekkülün olduğu gibi gazetecilere hizmet veren Gazeteciler Cemiyeti de böylesi önemli kuruluşlardan biridir.
Her seçim dönemi demokratik hakları gereği yönetime talip olan arkadaşlarca şiddetli ve haksızca eleştirilere tabi tutulan cemiyet hakkında bir cemiyet üyesi olarak benim de söyleyeceklerim elbette var.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum: Yıpratıcı eleştiriler faydadan çok zarar veriyor.
Ben, halen görev başında olan mevcut yönetimde yönetim kurulu üyesiyim.
Konya’da Gazeteciler Cemiyeti olarak sektörü bir adım öne götürecek, meslektaşlarımızın daha rahat, daha müreffeh bir hayat yaşayacakları sosyal imkanların tesisi noktasında, mesleki onur ve haysiyetin korunması noktasında belki çok önemli icraatlar yapamadık.
Bunun altında bir önceki seçimde üç listenin yarışması ve neticesinde iki listenin seçim kaybetmesiyle oluşan dargınlıklar ve küskünlükler en belirgin sebep olarak bulunmakta.
Düşünün, kurumlarıyla barışık olamayan bir cemiyet, kurumlarına ve üyelerine yönelik nasıl hizmet verecek? Arkasında destek ve destekçisi olmayan bir toplumsal oluşum güdük kalır, ki bizim cemiyette bu tarzda sessiz ve soluksuz kalmıştır.
Rutin bayram öncesi yapılan hediye paketleri, gezi organizasyonları ve birkaç eğitim programı ve ekonomik açıdan sıkıntıya düşmüş arkadaşlarımıza bütçenin el verdiği şekilde sağlanan maddi desteklerin dışında bir şey yapamamanın sıkıntısını ben şahsım adına yaşıyorum.
Ama şu pozisyonda ne yapılabilir?
Kurumlardan destek alamayan, kendi sektörü ile barışık olamamış bir cemiyet şemsiyesi altındayız.
İnsanları eleştirmek çok kolay.
Çözüm koymak ise çok zor.
Yapılan eleştirilerde çözüme dair hiçbir şey yok.
Ben bir çok arkadaşımın bileceği gibi sektörün içindeki rahatlamanın ekonomi ile alakalı olduğuna inanan bir insanım ve gittiğim her yerde, yaptığım her söyleşide şunu açıkça vurguluyorum.
Konya’da yayın yapan 7 gazete, 4 televizyon, 5 dergi var. Basın, hepinize ihtiyaç. Konya’da alt alta sıraladığınızda sürekli reklam veren 100 firma ancak çıkar. Konya’da kurum ve kuruluşların yerel basına destek vermek gibi bir mecburiyeti var.
Resmi kurumların bedava gazete taleplerinin bitmediği, özel sektörün reklam vermekten kaçındığı, basını lüzumsuz ve yetersiz görmekten vazgeçmediği bir ortam.
Her türlü habersel etkinliklerinde basına öpücük dağıtan, ama bütçe oluştururken yereli es geçip İstanbul basına milyarlarca lirayı dağıtan bu işletmeler bu tutumlarını devam ettirdikçe Konya basını para kazanamadığı için hep bir yerlere eğilmek ve gebe kalmak durumunda.
Gözünün üstünde kaşın var gibi somut bir haberi yazmak için saatlerce düşünme gereğini hisseden bir mesleki ortamda hür ve objektif anlayıştan da maalesef söz edilemiyor.
Neticeyi velkelam iş ahbap çavuş ilişkilerine geliyor ki birine hoş görünen öbürüne ters geliyor.
Şimdi, kendi kendine hayatta kalabilme çabası veren kuruluşlar bir tarafta, diğer bir tarafta “Toplumsal, mesleki menfaatler noktasında gelin bir araya gelelim” diyen cemiyet.
Denklem bir kere bozuk.
Hal böyle olunca basın ve cemiyet geçmişten gelen sürtüşmeler de üstüne eklenince bir araya gelemiyor.
Adamın biri her basın toplantısında konuşuyor.
Diğeri bir köşe yazısıyla ağabeylerini göreve çağırıyor.
Bu iş bu ortamda ancak lay lay lom şekliyle yapılır ki mevcut yönetim de bunu gayet güzel yapıyor.
Demokratik haktır, herkes aday olur ,ama yüz yüze bakacağımızı unutmadan, kuralları içinde karalama yapmadan bu işi sürdürmek lazım.
Çözüme dair önerisi olan varsa önerileriyle birlikte çıksın ortaya, destekleyelim.
Yıllardır Gazeteciler Cemiyeti için siyasilerden yer isteriz. Her siyasi bize bir boncuk takar, sırtımızı sıvazlar gönderir. En son Tahir Akyürek ve Refik Tuzcuoğlu da aynı şeyi yaptı. Vermem demedi, hay hay dedi, ama koltuğa oturalı 21 ay oldu, ortada bir şey yok.
Hangi birimiz yönetime destek verdik, bu konuda artı çalışmalar yaptık?
Kocaman bir hiç…
Oturduğumuz yerden gazel söylemek kolay, ama sahada görmek lazım.
Benim bir beklentim yok. Bugüne kadar sektöre, -iyidir kötüdür herkesin artısı eksisi olabilir- hizmet vermiş arkadaşlara da teşekkür ederim.
Cemiyeti bir adım ileriye götürecek, ortaya somut sistem, proje ve öneri sunacak her oluşuma da destek vereceğim.