Başkan Serdar Kalaycı, “Tarihi Konya Meyveleri”, “Şehirli Bilinci”...
Geçenlerde, çok değil on gün kadar önce, Meram Belediyesi Başkanı Serdar Kalaycı “Meram Bağları”nı tekrar canlandıracaklarını, “aslına uygun” bir “Meram Bağevi” yapmaya başladıklarını duyurdu. “8 bin 600 metrekarelik alanda eski klasik Konya evi mimarisinde yapılan 2 ev ve 4 farklı seki üzerindeki kamelyalarla birlikte Meram Bağını kapsayan üzüm, elma, kayısı, armut gibi meyve ağaçları yer alacak. Meram bağı denince akla hangi meyveler gelirse hepsi bulunacak” dedi.
“Çok şükür”, dedim; Konya’ya özgü, Selçukîler’den beri cinsi titizlikle sürdürülen meyve cinslerine sahip çıkmalıyız; diye diye dilimizde tüy bitmişti” dedim.
Daha geçenlerde, bu köşede, Belediye Başkanlarımızın “Şeker armudu”na, “Aladiriz üzüm”e, “Hamıdatlı eriğe”, “Datlı pelit”e sahip çıkmalarını istemiştim. “Ey Başkanlar; elinizin altındaki hobi bahçelerinde, belediyenizin fidanlıklarında “Kadim Konya”nın emsalsiz meyveleri”nden yok olmak üzere olan cinslerin fidanlarını üretin, halka dağıtın” demiştim.
Başkanlar şöyle dursun, belediyenin ilgili birimlerinin birinden bile “yazınızı okuduk” mesajı gelmedi. Oysa, küçük bir eleştiri olsaydı, şahin kesilirlerdi. Neyse.
Dönelim, Meram Belediye Başkanı Serdar Kalaycı’nın “Meram Bağevi” ve Meram’ın tarihi, nadir meyve cinslerine.
BİN YILLIK ZENGİNLİKLERİMİZİN VE TARİHE GEÇMEK
“Büyükşehir” olmak şöyle dursun; “Şehir” olmak için de olmazsa olmazlar var.
“Şehrin Ruhu”, “Şehrin Hafızası”; “Şehrin Muhayyileleri” yoksa; eğer vardı da yok edilmişse, artık orası bir “Şehir” değil, bir “Yerleşke”dir.
Derin konu, devam edersek çok gidecek. Kısadan dönelim; “Şehir” kültürü ile “Şehir”dir. Kültürünün bir parçası da “Şehre özgü” meyvelerdir, sebzelerdir.
Başkan Kalaycı’nın girişimine gerçekten sevindim. Hayret birşey. Bunca yıldır “Başkan”, ne o beni bir vesile ile davet etti; ne ben onun bir çayını içtim.
Olmaz, ama, oldu.
Meram Belediye Başkanı Serdar Kalaycı’nın gerçekleştirdiği bir güzel işi daha var; çok sevindiğim “Organik Ürünler Pazarı”.
Her cumartesi Melikşah Mahallesi’nde kuruluyor. Belediye de aralıksız duyuruyor; sağır sultanın bile duyacağı yoğunlukta, herkesi davet ediyor.
Çok şükür, “Organik Pazar” konusunda Türkiye’de önde koştuk. Ankara organik pazarını internetten okurken, özlemle, kıskanarak göğüs geçiriyordum. İşte biz de sahibiz, artık.
Bin yıldır üstün özellikleri olan “Konya’yı Konya yapan” meyvelerimizi yok olmaktan kurtarmak da; “Organik Pazar” kurmak da “Büyükşehir” olmanın şartıdır.
Tebrikler, Başkan Kalaycı. Hele bir de Meram’ı Meram yapan meyvelerin fidanlarını üretirsen, isteyenlere dağıtırsan…
Gücenmeye gerek yok; daha çok yol asfaltlamakla tarihe geçilmez, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın emaneti şeker armudunu, harman elmasını, hamıdatlı eriği, musafdeste kayısıyı, aladiriz üzümü, dimnit üzümünü, büzgülüyü yok olmaktan kurtarmakla tarihe geçilebilir.
MERAM BELEDİYESİ KIŞ GELMEDEN ACELE ETMELİ
Konya’ya özgü, dolayısıyla Meram’a özgü meyvelerin fidanları kimlerde var, şimdiden tespit edilmeli. Fidan dikme mevsimi başlamadan şeker armudu, dimnit üzümü, aladiriz fidanları hazır edilmeli. 2013 boşa gitmemeli.
Ayrıca; Başkan Kalaycı; “Talimat verdim, fidanlıklarımızda Konya’ya özgü meyvelerin fidanları da yetiştirilecek, gelecek yıllarda isteyenlere dağıtılacak” der mi acaba?
MESELÂ “KAMERÜDDİN KAYISISI”?
Ünlü ve Büyük tarihçimiz, “Yüzakımız” İbarahim Hakkı Konyalı, Selçuklu Emirlerinden Kamerüddin’in yetiştirdiği bir kayısıdan bahseder. “Konya’nın Kamerüddin adlı şöhreti geniş ülkelere yayılan bir kayısısı vardı. Bu kayısıyı, Konya’nın Yaka yöresinin çakıllı bendinden akan suyun ikinci bağ olarak uğradığı, sonra Akıncılar Nalbantları’nın bağı adını alan bağda, bağ sahibi Selçuk Emirlerinden Kamerüddin yetiştirmişti. Emir Kamerüddin’in tatlı meyilli, gedavetli, bol sulu, şehri görüş çerçevesi içine alan, bol meyve, suvarmalık pelit ağaçları bulunan bu bağ bizim bağımızdı” der.
1984 de, yirmi sekiz yıl önce bir gazetede “Yedi yüz yıllık bir kayısıyı, Kemerüddin’i arıyorum” diye, yazmıştım; bilenlerden yardım istemiştim. Yeniden, Başkan Kalaycı’yı da yanımıza alarak Kamerüddin kayısısını arayalım mı?
“KONYALI MEYVELER” HAKKINDA PROF. SAİM SAKAOĞLU’NDAN ŞAHANE BİLGİLER
Ben, “Konyalı meyveler”in kökü kesilirken diye hayıflanıp dururken; Serdar Kalaycı “örneklik” de olsa Meram’a özgü meyvelerden bir “Meram Bağı” kurmaya girişirken; Prof. Saim Sakaoğlu’nun “Konya Ağzı Üzerine Araştırmalar” kitabi çıkageldi. Hikmetinden sual olunmaz”; “Hissi Kablel Vuku” mu? “Tevafuk” mu, bilinmez.
Sakaoğlu, Allah bilir kaç yılını verdi; Konya’nın kendine özgü meyvelerinin cinslerini öğrenmeye. Kimi cinslerin adı kaldı yâdiğar; kimi sığındığı bir bahçenin köşesinde can çekişiyor.
“Hocaların Hocası” Saim Bey Kardeşim’in sora soruştura izini bulduğu “Armıt”ları, elmaları, kayısılalrı siz de duymalısınız. Bu kitabı da Başkan Kalaycı hemen aldırıp incelemeli.
Sakaoğlu’nun izini süre süre “Eski Konyalılar”dan derlediği “Armıt”lar: Akçı armut, Şeker armudu, Göksulu armut, Kış armudu, Öküz göbeği, İncir Armudu, Nar armudu.
Konyalı elmalar: Harman elması, kış elması, Bazkır elması, Söğüt elması, Mis elması, Tavşanbaşı elma, Daldabir elma, Yaz elması.
Konyalı kayısılar: Şekerpâre, Alyanak kayısı, Kepek kayısısı, Kamerü’d-devle kayısısı (Evliya Çelebi Meram’da yetiştiğini söyler; Şam’ın Hamâvî kayısısında daha lezzetli ve sulu olduğunun altını çizer.)
Kamerüddin kayısısı (Selçuklular’dan bize miras kalan, ama, nerde olduğunu bilmediğimiz kayısı); Fındık kayısısı, Şam kayısısı, Tatlı Çekirdek kayısı, Musafdeste kayısı, Badem Kayısı.
Prof. Sakaoğlu; “Konya Ağzı Üzerine Araştırmalar” kitabında, Konya’nın “Kadim Meyveleri”nden kirazları da, üzümleri de, erikleri de, vişneleri de anlatır. Sadece adlarını vermekle kalmaz, özelliklerini de sıralar.
“Hocaların Hocası” daha ne yapsın? Konyalı Meyvalar”a karşı “Tarihi Sorumluluk” duyanlara ışıklar tutuyor.
ÇOCUKLARDAN, GENÇLERDEN, GELECEK KONYALI KUŞAKLARDAN ESİRGEMEYELİM
1950’ler de, 1960’larda şu yukarıda saydığımız cinslerin hepsi vardı; ibadullah’tı. Moğolların bile yapmadığı tahribatı, “Aklı evvellerimiz”e uyup yaptık; bağlarla kuşatılmış “Selçukî Şehri”ni betonladık.
Kırk yaşının üstünde olanlar şeker armudunu, harman elmasını, dimnit üzümlerini, aladiriz üzümlerini burunlarından gelinceye kadar doya doya yediler. Sorun bakalım yirmi, otuz yaş sularında olanlara; bu meyveleri bilen çıkacak mı?
Bize, “ecdadımız”, yedi yüz yıl da, kuşaktan kuşağa aktararak “Konya’ya özgü” meyvelerin ağacını, çubuğunu ulaştırdı. Biz, bize ulaştırılan emaneti geleceğe aktarmazsak; iki de bir “Ecdat, ecdat” demeye hakkımız var mı?
Yollar yapılmalı, taziye evleri yapılmalı, stadyumlar yapılmalı, yüzme havuzları yapılmalı. Ama? Ama, Konya’yı Konya eden maddi manevi her şey de korunmalı.
ŞEHRİMİZ “YERLEŞKE” OLMADAN…
MESAJ TAHTASI
“BİZ SİZE HAYRANIZ” SAHNEDE. YERİNİZİ AYIRTIN LÜTFEN
Konya Devlet Tiyatrosu. Yazar Carole Greep’in oyunu “Biz Size Hayranız”ı kasım başından beri tiyatro sever Konyalılara sunuyor.
Cumartesi günü oyununu izledim. Boğaçhan Sözmen, A.Şebnem Büyükkalkan, Nur Yazar, Gökçe Yurtsal; “Biz Size Hayranız oyununu, gerçekten, ayakta alkışlamaya değer bir kalitede sundu. Tabii, oyunu yöneten sanatçı Ege Ayhan’ı da tebrikte unutmamak gerek.
Günün hayı huyu, cumartesi günü 17.30’dan itibaren dışarıda kalmıştı. Sanatın, yaşama sevinci veren iklimi doyasıya yaşandı; sanatçıların sayesinde.
Salonu dolduranların, yeri geldikçe, ellerinde olmadan gülüşleri sanatçılarının beğenildiğini, taktir edildiğini gösterdi.
Sizin, eşinizin, çocuklarınızın; imkânlarınız ne olursa olsun; gri yaşam tonlarından bıktığınızı sanıyorum. Bal yiyen bile baldan usanırmış.
“Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamıştan” misâli; bir “tatlı gece” için “evcek” toplanıp gidin, Konya Devlet Tiyatrosu’na.
8 Kasım, 9 Kasım, 10 Kasım, dört kez perde açacak; “Biz Size Hayranız”.
Bir şaka yapayım mı? Gittiğinizde pişman olursanız bedeli üç katı benden.
“Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe” oyunu 15 Kasımda yeniden sahne alıyor. Konunu’yi, oğullarının dramını bir de orada izleyin.
Az kaldı, unutuyordum. “Biz Size Hayranız” oyununa gelen tiyatro sever Konyalılar; oyundan sonra Dedeman Otel tarafından ağırlandı. Ağırlamada kaliteli sunumlar yapıldı; hizmette, hürmette kusur edilmedi. Dedeman, bu şehirde olmanın bilincinde.