Ülke, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurusu ve yüce mahkemenin verdiği kararla TBMM’de 11’inci Cumhurbaşkanını seçemez hale geldi. Ülkeyi 4,5 yıldır yöneten Adalet ve Kalkınma Parti hükümeti de 22 Temmuz için erken seçim kararı aldı. Karar, meclisin en yüksek seviyedeki oylarıyla çıktı. Geldiğimiz noktada Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesiyle Anayasal süreçle seçim takviminin daha da erkene çekilmesi olasılığı gündeme oturdu. Bir taraftan TBMM Anayasa komisyonu Cumhurbaşkanının bundan sonra halk tarafından seçilmesi kararını benimsedi. Türkiye’nin gündeminde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DYP Lideri Mehmet Ağar ve Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun dayatmasıyla bir kaos oluştu. DYP ve Anavatan DP çatısı altında bütünleşme kararı aldı. CHP-DSP ile birlikte seçime gitmenin yollarını arıyor. MHP sessizliğini koruyor. SP kurmayları el altında diğer partilerle ittifaka çaba harcıyor. İttifakçıların hepsi AK Parti’ye gelebilecek yüksek oy bloklarının korkusuyla çırpınıyor. Oluşan tablodan Ak Parti kurmaylarının kusuru var mı, yok mu? Buna öyle ya da böyle milletin hakemliği karar verecek. Yıllardır seçim isteyenler, TBMM’nin aldığı erken seçim kararından titremeye başladı. Ama, korkunun ecele faydası olmayacak. Bu millet, yapılanların, yaşananların hesabını sandıkta görecek.
Ben \'başkanlık sistemi’nin ülkemiz için yararlı olacağını savunuyorum. Konu tartışılmalıdır. İnsanoğlunun yaptığı hiçbir işinin tam anlamıyla düzgün olması beklenemez. Mutlak doğru, sadece mutlak olana özgüdür. Soru hangisi bizim için daha iyidir olsa, çoğu aydın ve siyaset adamı gibi ben de \'Başkanlık sistemidir\' derim ve diyorum. Bunu kayıtlara geçerken de sistemden mucize beklemediğimi de belirtmeliyim.
Türkiye Cumhuriyeti’nde bizler, adına parlamenter demokrasi denilen sistemi iyi işletemedik. TBMM’de son 15 günde yaşananlar ve ülkenin hangi duruma geldi geldiği ortada... Bu tabloya ne demokrasi denilebilir ve ne de iyi bir yönetim biçimi. Geldiğimiz noktada sistem bozulmuştur, onarılması çok çetindir. Öyleyse, başkanlık sistemi temelinde demokrasiye geçmeliyiz, yeni bir yönetim modeli yaratmalıyız. Gerçekte Büyük önder Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı yaptığı dönemlerde fiilen başkanlık sistemi vardı. Bunun bir değişik örneğini de rahmetli Turgut Özal\'ın Cumhurbaşkanı, Yıldırım Akbulut\'un Başbakan olduğu dönemde gördük. Yani konu “başkanlık sistemi” bize o kadar da yabancı değil. Bugün birilerinin aklına “başkanlık sistemi” deyince hemen ABD\'deki sistem geliyor. Öyle olunca da federal yapı ve valilerin halk tarafından seçilmesi anlaşılıyor. Bu durum sistemin ayrılmaz parçası sanılıyor. Gerçek böyle değildir. Başkanlık sistemi, her ülkenin durumuna ve konusuna göre düzenlenebilir.
Tam burada bugün Büyük Birlik Partisi’nde siyaset yapan Namık Kemal Zeybek’in gündeme taşıdığı “Kazakistan Cumhuriyeti”ndeki uygulamaları iyi araştırmalıyız…
Kazakistan\'da Başkan’a Elbaşçı da denir ve el seçer, yani halk... Başkan, bir başbakan ile bakanları atar.. Atama, Meclis\'in onayına sunulur. Başkan uygun gördüğünde yine Meclis\'in onayıyla başbakanı ve bakanları değiştirebilir. Bakanlar Kurulu günlük işleri başbakanın başkanlığında yürütür. Başkan gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu\'na başkanlık eder.
Kazakistan’da Eyalet Sistemi vardır. Eyalet valilerini Başkan atar ve valiler, bakanlarla aynı düzeydedir. Ancak yetkileri çok geniştir. Bir anlamda eyaletin başkanıdırlar. Yardımcıları dahil, amirlerini kendileri atarlar. Yönetim yapısında eyaletlere bağlı vilayetler ve şehirler vardır. Onlarda da görevleri için yeterli yetkiler vardır. Kazakistan\'da bakanların görevi, kuralları koymak ve denetlemektir. Ülke yerinden yönetilir. Bakanlıklardaki görevli sayısı en alt düzeydedir. Bakanlık binalarında iş takipçiliğine hemen hemen rastlanmaz. Bakanlar, milletvekili olmayan uzmanlardan seçilir. Yani milletvekilleri bakan olamazlar. Ülke için gerekli yasaları yapmak ve yönetimi denetlemek yetkisi olan Meclis, iki parçalıdır. Meclis ve Senato... Milletvekilleri dar bölge esasına göre halk tarafından seçilir ve halkla iç içe yaşayan, gerçek anlamda vekillerdir.
Elbette her sistemin aksayan yanları olabilir. Ama Kazakistan Cumhuriyeti\'nin siyasi sistemi Türkiye\'ye göre daha tutarlı ve örnek alınması mümkün bir sistem olduğu söyleniyor. Yine de "Tartışalım, araştıralım ve Türkiye için en doğru olanı bulalım" diyorum... Ama, kırmadan, dökmeden.