Türkiye’nin yeni geçtiği ‘Başkanlık sistemi’ ile ilgili araştırmaların devam ediyor. bu konuda yeni yeni bilgelere rastladım. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nide Abdulsemet Yaman tarafından kaleme alınan bir makaleyi aktarmak istiyorum. Makalede şu bilgilere yer veriliyor; “Başkanlık sistemine atfedilen en olumlu yan yönetimde istikrardır. Belli bir süre için halk
tarafından seçilen başkanın bu süre içinde ölüm, çekilme ya da sağlık nedenleri gibi durumlar
dışında özellikle yasama organınca düşürülememesi siyasal sistemde istikrar olarak değerlendirilmektedir.
Yürütmenin başkan tarafından üstlenilmesi sonucu bakanlıklar uzmanlaşmakta ve yönetim de etkinleşmektedir. Sistemin savunucuları tarafından bu etkinliğin yasama, yürütme ve yargı arasındaki karşılıklı fren ve denge mekanizmalarıyla hak ve özgürlüklerin de güvencesi olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca, yürütmenin tekçi yapısı kriz dönemlerinde etkili ve süratli karar almayı kolaylaştırmaktadır. Başkanlık sisteminde parlamenter sistemlerde sıkça rastlanan koalisyonlara dayalı bir belirsizlik söz konusu değildir. Yasama ve yürütme organları birbirinden ayrıldığından uyumun zorunlu olarak sağlandığı iddia edilmektedir. Ayrıca, örneğin parlamenter sistemde yasaların büyük bir kısmı hükümet tasarısı olarak gerçekleştiği halde başkanlık sisteminde yürütmenin böyle bir tasarı hazırlama yetkisi olmadığından yasama organı gücünün korunduğu söylenebilir. Bununla birlikte parlamento tarafından düşürülme olanağı bulunmayan yürütme, cesur kararlar alıp uygulayabilmektedir. Başkanlık sisteminde genellikle başkan seçilme sayısı sınırlandırıldığından
yeni politikacılara olanak sağlanması da diğer bir olumlu özellik olarak sıralanabilir.
Bununla birlikte bu özelliklerin Amerika Birleşik Devletleri dışındaki başkanlık sistemi uygulamalarında
geçerli olmadığı görülmektedir. Örneğin, Endonezya Devlet Başkanı Shuarto 30 yıldan
fazla başkanlık yapmıştır (Karabıyık, http://okuveyorumla.blogcu.com, 2013).
Parlamenter sistemlerde hükümet kurulması sürecinde yaşanan güçlükler bu sistemde başkanın yürütme gücünü tamamen elinde bulundurması ve kabineyi oluşturma yetkisinin de tamamen kendinde olması sebebiyle yaşanmamaktadır. Sistem hükümet uyumsuzluğu ile otorite boşluğu ortaya çıkmasına izin vermemektedir. Sistemi eleştirenler tarafından öne sürülen iktidarın kişiselleşmesi iddiasına karşılık sistem taraftarları “başkanlık sistemindeki başkanın parlamenter rejimdeki başbakan kadar güçlü olmadığı” şeklinde cevap vermektedirler. Bu sistemde başkan sadece yürütme yetkisini elinde tutarken parlamenter sistemde başbakan yasama ve yürütmeyi büyük ölçüde denetim altında tutabilmektedir. Acil karar alınması gereken özellikle kriz durumlarında yürütmenin tekçi yapısının süratli karar alma ve etkin müdahalede bulunabilme imkanı tanıması da diğer bir olumlu özellik olarak gösterilebilmektedir (Tosun, Tosun, 1999: 85).
Başkanlık sistemi çeşitli sebeplerle güçlü bir yönetim oluşturmaktadır. Öncelikle başkanlık sisteminde devlet tek kişi tarafından daha güçlü şekilde yönetilmektedir. Ayrıca başkan doğrudan halk tarafından seçildiği için büyük bir prestije ve dolayısıyla meşruluğa sahiptir. Sistemde, görev süresinin kesin olarak belirli olması da başkana korkmadan politikalarını uygulayabilme imkanı sağlamaktadır (Gözler, 2010: 97).
Başkanlık sisteminin parlamenter sistemlerde hükümetin kurulamayışının neden olabileceği yönetim ve dolayısıyla otorite boşluğunun yaratabileceği sakıncaları engellediği ve temsil ilişkisini daha doğrudan hale getirerek, halk egemenliğini sağlamlaştırıp devlet otoritesinin meşruiyetini artırdığı, siyasi katılımı genişlettiği, kısaca daha demokratik bir yönetim yarattığı da iddia edilmektedir. Buna sebep olarak başkanın doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi, hesap sorulabilirlik bakımından parlamenter sisteme göre daha demokratik oluşu, başkanlık sisteminde sorumluluğun teşhisinin yetkilerin başkanda toplanmasından dolayı kolay olması ve ayrıca önceden bilinebilirlik açısından daha demokratik oluşu yani seçmenin oy kullanırken oy verdiği aday kazanırsa kimin hükümet edeceğini bilmesi gibi unsurlar sayılabilir (Beceren, Kalağan, http://www.iticu.edu.tr, 2013; Gözler, 2010: 97)”