Selçuk İlahiyat Fakültesi hocalarından Şahin Filiz Bey ile yapılan bir röportaj Hürriyet’in internet sayfasında yayınlandı. Bu röportajda yer alan Ş. Filiz Beye ait ifadeleri tırnak içinde aktararak bazı değerlendirmelerde bulunacağım.
“Başörtüsünün farz olduğunu kimse iddia edemez.” Bu ifade bir ilim adamına ait olabilir mi? İddia etmenin bile bir seviyesi olmalı diye düşünüyorum.
“Başörtüsü ile ilgili olduğu belirtilen ayetlerde, Nur Suresi 30,31, 33. Ahzab Suresi’nin 59’uncu ayetlerinde, sadece bir tanesinin başörtüsü ile ilgili olduğu iddia ediliyor. O da Arapların, İslam öncesinde başlarına taktıkları örtünün çeki düzeni ile ilgili bir ayettir. Daha önce Arap kadınlarının göğüsleri ve pek çok bölgeleri açıktı.” Filiz bu ifadeleriyle Arap kadınların başı açık olduğunu söylemiş olmuyor. Sadece başörtüsüne dair tek ayetin varlığını (iddia olduğunu söylese bile) kabul etmiş oluyor. Ancak bu kabul “göğüsleri ve pek çok bölgeleri açık olunca” sadece saçla sınırlı denecek bir örtünme!
“Başörtüsüne ve kadına özgürlük, tamamen siyasi ve sosyolojik bir hadisedir.” Filiz, dindar bir kadının siyasi bir talepte bulunması söz konusu olamaz demek istiyor. Yani yasakçı. Sanki dinin sosyolojik ve siyasi yönü olamaz! Bu yoruma din sosyologları içerlemiyor mu acaba?
“(Başörtüsüne delil olarak gösterilen ayetteki) Hımar kelimesi, normal bir örtüyü ifade etmektedir, başörtüsünü değil.” Yani Filiz’e göre başörtüsü “anormal” bir örtü. Halbuki, Kurtubi, Alusi vb. müfessirlerin klasikleşmiş tefsirleri başta olmak üzere neredeyse tüm tefsirlere bir göz gezdiren kimse o dönemde kadınların zaten “başlarını örttüğünü”, ama bu örtünün boynu ve kulakları örtmediğini, ayetin bu konuda bir uyarı mahiyetinde olduğunu görebilir.
“Giysi sıkıntısının çekildiği, hatta çıplak ibadet edildiği dönemde, Kuran’ı Kerim’in söylediği şuydu: ‘Nasıl Hz. Adem ile Havva’nın cennette ön ve arkaları açılınca, doğal olarak, kendi yaratılışları icabı örtündülerse, siz de öyle örtünün’ demektedir. Yoksa başınızı, saçınızı örtün, örtmediğiniz takdirde yaptığınız haramdır anlamına gelmez.” Filiz’in Kur'an’dan Hz. Adem ile eşine dair aktarımı bir durumsallığı ifade ederken Nur suresindeki ayet emirdir. İkisini ayıramayacak kadar ilim eksikliği söz konusuysa hâlâ üniversitede hoca olmak kolay izah edilebilir mi? Bir de Filiz beyin tarifine göre örtünmeyi anladığımızı farz edin ve Konya sokaklarını bir hayalinizde canlandırın bakalım!
“Kadını, insan diye görmeyen kültürden gelen Müslümanlar, henüz İslâm’ın, kadını insan olarak görmesi emrini hazmetmiş değiller.” Bildiğim kadarıyla Batı’da kadının insan olup olmadığı tartışılmıştır. Müslümanlar arasında kadının insan olduğu konusunda fikrî bir anlaşmazlık yaşanmamıştır. Varsa da bilmek isterim doğrusu.
“Hatta deniyor ki, ‘Hür kadınlar örtünür de, cariyeler örtünmez.” Filiz’e sormak gerekir. Tarihin hangi döneminde hangi toplumda cariyeler örtünmeden gezinmiştir? “Yahu siz de abartıyorsunuz. Adam hür kadınlar gibi örtünmez, demek istiyor” da diyebilirsiniz. İyi de Hürriyet, Filiz’e ait, ne olduğu müphem ifadelere ne diye sarılmıştır, ne tür bir ilmi kalite görmüştür o zaman?
“Burada başörtüsünün, belirli sınıfa ait hür kadınların bir simgesi olarak gösterilmesi ve başını açanların ise kadın bile sayılmadığı söylemleriyle karşılaşıyoruz.” Her toplumda aşırıya kaçanlar olabilir. Ne var ki, duyulan her ifade dindar kitleleri ilzam etmek için nasıl kullanılabilir? Biz de tutup, “Vatanseverlik adına yola çıktığını söyleyip ortalığı kana bulayarak darbe ortamı hazırlamaya çalışan eylemlerle karşı karşıyayız” desek ve cümlemizi vatanını önemseyen tüm bireylere şamil kılsak doğru bir tavır içine girmiş olur muyuz?
“Yahudi geleneği direkt olarak İslam’ı etkilemiştir.” Bir defa Müslümanlar (Başörtüsüne dair vahyi verileri bir kenara koyalım) Yahudilerin her yaptığının tersini yapmakla mı mükellef? Yahudiler helal et yemede ısrar ediyorlar diye Müslümanlar haram et mi yiyecek? Yahudiler sakal bırakıyor diye, sakal bırakmayacaklar mı? Yahudiler zikir yapıyor diye Allah’ı anmaktan uzak mı duracaklar?
“Başörtüsü örtmeyenler ile ilgili kesin bir ceza yoktur. 76 tane temel farzdan bahsedilmektedir. Bu 76 farzda kesinlikle başörtüsü geçmemektedir. Kesin bir dinî emir diyeceksiniz ve yapmayan hakkında da bunun bir cezası yok diyeceksiniz. Allah ile kul arasında diyeceksiniz. Allah ile kul arasında ise, kamusal alana dinsellik taşınmak isteniyor.” (Filiz, bu sözleriyle başörtüsünün sadece temel farzlar içinde yer almadığını söylemekle aslında diğer farzlar içinde yer aldığını zımnen kabul etmiş olmaktadır, ama bu konuyu geçelim.) Her dinî emrin uygulanmaması durumunda illa da bu dünyada cezasının olması mı gerekiyor? Bu mantıkla harama bakmak da, en büyük günah olan şirke bulaşmak da normal olmaz mı? Dünyevi cezası olmayan bir emrin veya yasağın yok sayılması doğru olabilir mi?
Madem Filiz Bey tefsir ilminde de “Varı” diyor o zaman rica etsek aşağıda zikredeceğimiz ayetlerde söz konusu kişinin kimlerden etkilenmiş bir tipleme olduğu konusunda bizi bilgilendirir mi: “Onlara, kendisine âyetlerimizi sunduğumuz o adamın kıssasını da anlat. Ayetlerden sıyrılıp çıktı, derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda da helak olanlardan oldu. Ve dileseydik onu o âyetlerle yüceltirdik, fakat o alçaklığa saplandı kaldı ve kendi keyfinin ardına düştü. Artık onun ibret verici hali o köpeğin haline benzer ki, üzerine varsan da dilini uzatır solur, bıraksan da solur. İşte bu, ayetlerimizi inkâr eden kavmin misalidir. Bu kıssayı iyice anlat, belki biraz düşünürler.” (Araf 7/175-176).