Roma Katolik Kilisesi'nin ruhani lideri Papa 16. Benediktus'a Hz. Muhammed hakkında kullandığı ifadeler nedeniyle İslam dünyasından gelen eleştiri ve tepkiler, İtalya'da merkez sağ yelpazedeki muhalefet partilerinde rahatsızlık yaratmış.
Hristiyan Demokratlar ve Merkez Demokratlar Birliği (HDMDB) Partisinin Meclis Grup Başkanı Luca Volonte, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Papa'nın sözlerine ilişkin eleştirilerine, yazılı bir açıklamayla cevap vermiş.
Peki Volonte ne demiş bu açıklamasında?
Hemen bir göz atalım:"Erdoğan'ın ülkesinde insan hakları da, kadına saygı da, din özgürlüğü de yok. Papa'nın tarih, akıl ve dine çağrısını da tatsız buluyor. Avrupa Birliği, Türkiye'nin üyelik talebine ilişkin süreci dondurmalıdır"
Ne güzel bir açıklama değil mi? Ardından hızını alamamış ve devam etmiş Volante: "Türkiye ve Somali mahkemeleri tarafından, Papa'nın konuşmasını okumaksızın eleştiri yapmaları son derece anlamlıdır. Görülen o ki her iki ülke de, İslam'ın yayılması için şiddet kullanılmasının gerekli olduğu kanaatinde".
Tabii ki bu açıklamalar doğal. Doğal olmayan bizim bugüne kadar ki safdil çabalarımız! Yok diyalogmuş, yok BOP eşbaşkanlığıymış..
Kendi kendini kandırmak mı, yoksa tüm İslam âlemini kandırmak mı? Denir buna bilmiyorum.
Aklıselim adamlarımız yıllardır söylemiyor mu? Doğu doğudur, Batı batıdır. Bunun farkında olanlar en çok da Batılılar. Onlar Batıyla Doğu arasındaki ilişkinin diyalog değil ancak monologla, tek taraflı dayatmalarla gerçekleşeceğini söylemiyor mu? O yüzden gerek Papa’nın açıklaması, gerekse AB temsilcilerinin açıklamaları hiç de şaşılacak, açıklamalar değil. Onlar yüzyıllardır varolan bir şeyi tekrar ediyorlar.
Asıl şaşmamız gereken bizim nasıl olup da, bir AB sevdası yüzünden kendimizi bu kadar zavallı konumuna soktuğumuzdur. Yüzeli yıllık Batılılaşma maceramızda en savunmasız, en teslimiyetçi olduğumuz dönem bu olsa gerek. Bir miskinlik, bir atalet üzerimize çöreklenmiş durumda.
Evet iki ayrı kültür, iki ayrı dünya vardır. Batı ve Doğu. Onların duyuşuyla, bizim duyuşumuz, onların özlemleriyle bizim özlemlerimiz farklıdır. Biz onların insanların rasyonel/kapital çıkarlar uğruna insanları-çocukları katletmelerini anlayamayız.
Anladığımız şey, onların kadın haklarının, kadını metalaştırmanın ötesine geçmediği, insan haklarına biçilen ölçünün ise Ebu Gureyp hapishanelerinde ayaklar altına alınması gerçeğidir. Onların zenginliklerini, ihtişamlarını, güç gösterilerini de anlamıyoruz. Çünkü biz, bir hırka, bir lokma yeter diyen bir dünyanın çocuğuyuz.
Evet! Biz doğu’yuz, onlar Batı. Onların rasyonel aklı Hitler’i, Stalin’i çıkardı, bizim gönlümüz, Yunus’u Mevlana’yı insanlığa sundu
Hafta sonu gerçekleştirilen Batı Trakya Türkleri Kurultayı’nda da aynı şeyler söylenmedi mi? Batı Trakya temsilcilerinin anlattıkları Batı’nın ikiyüzünü ortaya koyan cümlelerle doluydu. Avrupa Birliği Türkiye’ye ülkenizde bulunan kiliseleri tamir edin, vakıf mallarını iade edin derken, AB üyesi Yunanistan’da Türklere ait Camilerin bakım ve onarımına izin vermemekte. Müftülerini dahi seçmelerine izin vermemekte, Yunanistan hükümeti tarafından din adamı atamaktadırlar. AB üyesi Yunanistan’da durum bu. Dünyanın en zararsız, en uysal azınlığı olan, küçük trafik suçlarının dışında başka illegal bir hareketi olmayan Batı Trakya Türklüğü’ne görülen reva bu. Avrupa’daki diğer azınlıkların neler yaptığı, hangi şiddet olaylarına başvurduğu da bilinen başka gerçek.
Hoşgörü, kardeşlik, insan hakları! Buna nasıl inanacağız? Bizim idarecilerimiz inanabilir, inanmasa da elimizden başka bir şey gelmiyor diyebilirler. AB’yi, Amerika’yı bahane edebilirler. Ama bizler Batının adaletinin ve hoşgörüsünün göstermelik, ucuz olduğunun bilincindeyiz. Rahmetli Cemil Meriç, "Bütün Kur'anları yaksak, bütün camileri yıksak Batı'nın gözünde Osmanlı, yani İslâm'ız" derken ne kadar doğru söylüyordu.