Prof. Dr. İbrahim Özdemir/ Zaman
Batılı insan Mevlânâ'yı neden okuyor?
Mevlânâ'nın son yıllarda Batı'da en çok okunan şair olduğunu biliyoruz. Çok güzel bir İngilizce ile yapılan tercümeleri yüz binler satıyor. Şiirleri kaset ve CD'lere okunuyor.
Madonna gibi ünlü sanatçılar albümlerinde ondan şiirlere yer veriyor. Böylece hem ona olan sevgi ve saygılarını, hem de onu sevenlere ulaşmayı hedefliyorlar. İşin ilginci ise, onu okuyanların her din, inanç, ırk ve kesimden olması. Hâlbuki daha on yıl öncesine kadar sadece akademik çevreler onu tanıyordu. Bugün ise, Amerikan edebiyat hayatında heyecan verici edebî ve felsefî bir güç olmuş. En önemli yanlarından birisi ise, kimseyi incitmeden mesajını ulaştırması ve herkesi kucaklaması; kimseyi "öteki" olarak görmemesi. Bundan dolayı, Mevlânâ sıradan bir sufi; Hindu, Budist veya Yahudi mistik gibi görülemez. O, kendini gerçekleştirerek insan olmanın zirvesinde olan biridir (insan-ı kâmil). Bu seviyeye çıkmış insanlar, içinde doğdukları ve büyüdükleri kültür ve ülkenin sınırlarına sığmaz; tüm insanlığa ulaşır ve hitap ederler. Mevlânâ'nın şiirlerinin bugün kiliselerde, sinagoglarda, Zen manastırlarında; New York'un sanat merkezlerinde okunmasının ve yankılanmasının nedeni de budur. Öyle görülüyor k, o tüm insanlığın Mevlânâ'sıdır. Peki, insanlar neden Mevlânâ'yı okuyorlar? Onda ve şiirlerinde neler buluyorlar? On üçüncü yüzyılın Konya'sında yaşamış olan Mevlânâ küreselleşen dünyaya ve çağdaş insana ne verebilir ki?
ŞİİR OKUMAYI SEVMEYENLER BİLE...
Bu sorular birçok insanın zihnini kurcalıyor. Bu sorulara verilecek cevaplar birçok açıdan önemli olacak. Bir yandan Batılı okuyucunun eğilim ve ilgisini gösterirken, diğer yandan Batılı okuyucuya hitap eden veya etmek isteyenlere önemli ipuçları sunacak. Batı'da yaşayan Müslümanlar da bu cevaplardan yararlanabilir. En önemli ve anlamlısı ise, Mevlânâ'nın yaşadığı topraklarda yaşayan, onun teneffüs ettiği havayı soluklayan hemşerilerinin, yani bizlerin çıkaracağı ders olsa gerek.
Amerikalıların Mevlânâ'yı neden okuduğunu ve onda neler bulduğunu merak edenlerden birisi de Shahram Shiva. Mevlânâ'nın şiirlerini ilk kez duyduğunda ona hayran olmuş ve birçok şiirini İngilizceye tercüme etmiş. Shiva, aynı zamanda stand-up programlarında ve özel toplantılarda Mevlânâ şiirleri okuyor. Kaset ve CD'leri de var. İnsanların neden Mevlânâ'yı okudukları konusundaki merakını gidermek ve işin aslını öğrenmek için yaklaşık elli kişinin katıldığı bir çalışma (workshop) düzenlemiş. Katılımcılardan neden Mevlânâ'yı okuduklarını tanımlamalarını istemiş. Her katılımcının söyledikleri dikkatle kaydedildikten sonra sınıflandırılarak değerlendirilmiş. Shiva katılımcıların verdiği cevapları büyük bir dikkatle inceledikten sonra elindeki verileri on iki farklı grupta toplamış. Böylece insanların Mevlânâ'yı okumalarının on iki nedeni ortaya çıkmış:
Entelektüel olmaması: Din her şeyden önce bir duygu işidir. Katılımcılar Mevlânâ'nın akıllarından çok, kalplerine, iç âlemlerine ve adeta kendilerine hitap ettiğini belirtmişler.
Farklı anlam seviyeleri: Katılımcılar Mevlânâ'da çeşitli anlam seviyeleri tespit etmişler. Tıpkı bir gülü sarmalayan yaprak katmanları gibi, onun şiirlerinde de çeşitli anlam boyutlarını keşfetmişler. Mevlânâ'yı okudukça ve öğrendikçe, onun derinliğini daha iyi anlamışlar. Bunun sonucu olarak daha derinlere dalma konusunda cesaretlenmişler.
Vahdet/Birlik: Mevlânâ'nın şiirlerinde akseden birlik, ahenk ve bütünlük onlara çok çekici gelmiş.
Dost ve arkadaş: Katılımcıların büyük çoğunluğu Mevlânâ'yı okurken onu bir arkadaş olarak görmüşler.
Kişisel ilişki: Mevlânâ'yı okumak kişisel deneyim. Daha doğrusu varoluşsal kişisel bir tecrübe. Onun hayranları, âlemin ve kendilerinin anlamını arama ve bulma sürecine katılmışlar. Adeta onun yol arkadaşı olmaya çalışmışlar.
Rahmet ve huzur: Mevlânâ'yı okuyanların ortak bir kanaati ise onu her okuduklarında kalp ve gönüllerini bir rahmet ve huzurun kapladığını bizzat tecrübe etmişler.
Hasret ve özlem: Mevlânâ'nın şiirlerinde mutlak sevgiliye olan aşk ve özlem onları çok etkilemiş. Mesnevi'yi okuyarak ve hissederek onun bu duygularına ortak olmak istemişler.
Aşk ilişkisi: Bazıları Mevlânâ'ya âşık olduklarını itiraf etmiş.
Dinler arası köprü: Katılımcılara göre Mevlânâ, Batı'da yaşayan Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında bir köprüdür. Mevlânâ vasıtasıyla birçok Müslüman, ABD'de toplum nezdinde hüsn-ü kabul görmüş. Mevlânâ'yı okuyan, seven ve ona âşık olan birçok Batılı, ülkelerinde yaşayan Müslümanlarla güzel ve olumlu ilişkiler geliştirmiş. Mevlânâ farklı kesimleri birbirine yakınlaştırmış. Çok kültürlü bir toplumda birlikte yaşamalarına katkıda bulunmuş.
Şiiri sevmeyenler: Bazı katılımcılar aslında şiir okumayı sevmediklerini, ancak Mevlânâ'nın şiirlerini okumayı sevdiklerini özellikle vurgulamış.
Sürece katılma: Katılımcılar Mevlânâ'nın kendini mükemmel bir şekilde ifade ettiğini; kendilerinin de bu süreçte ona sadece katıldıklarını belirtmiş.
Rehber ve mürşit: Katılımcılar Mevlânâ'yı manevi bir rehber ve mürşit olarak gördüklerini vurgulamışlar.
KÜLTÜRLERARASI DİYALOG İÇİN İPUÇLARI
Batı'nın "kendi kurumsal din ve inançlarının ötesinde manevi" bir arayış içinde olduğunu belirten Talat Halman, "Mevlânâ Mevsimi" olarak tanımladığı bu ilgiyi çok güzel özetliyor: "Tasavvuf, insanla Tanrı arasında doğrudan bir ruhî bağ, bir aşk ilişkisi üzerinde durduğu, geleneksel din kurallarını ve kurumlarını aştığı için, saygı ve sevgi görüyor. Buna Mevlânâ'nın insancıllığını, coşkulu ve sevecen şiirini, bağış ve barış ruhunu, insanı gündelik yavan yaşantıların çok ötesine götüren vecdini ekleyin. Bir de sema'nın semavi görkemini..."
Görüldüğü gibi, Batı'nın Mevlânâ'yı okuma nedenleri farklıdır ve bizler için önemli mesajlar içermektedir.
Medeniyetler arası ittifak için bir zemin aranırken, kültürlerarası/dinlerarası diyalog için çalışmalar yapılırken onda çok şey bulacağımız açık. Batı'daki Müslümanlar ise Mevlânâ'yı ve öğretisini tanıdıkları ölçüde bulundukları toplumlarda daha çok kabul görecekler. İslam'ı ve kendilerini anlatmada Mevlânâ'nın bir beyiti, ondan yapılan bir alıntı veya hikâyecik onlara çok yardımcı olacak. Konuşmalarına başlamadan dinleyicilerine ney dinletmeleri her şeyi farklı yapabilir. Asırların, cehaletin ve kötü niyetlerin aramızda inşa ettiği görünmez kalın duvarların nasıl yıkıldığına şahit olacaklar. Batı'daki Mevlânâ hayranlarının ve uzmanlarının öncülerinden olan Kabir Helminski'nin sözleri kulaklarımda çınlıyor: "Mevlânâ kabrinden kalkmış İslam'ı anlatıyor. Hem de tüm insanlığa".