Her sabah bir güneş doğuyor ve insanları yeni bir güne uyandırıyor. Hayat her gün kendini tazeliyor, umutlar, hayaller ve yarın yolculuğu sürekli bir halde devam ediyor. Sadece insanlar değil, hayvanlar, bitkiler de bu güzelliğin hem bir parçası oluyor hem de kendilerine düşen payı, nasibi, kısmeti alıyor. Her doğan bebekle insanın ikbali daha parlak ve daha geniş bir ufuk olarak karşısında güzelleşiyor. Hayvanat ve nebatat kendilerine verilen hayatı hiç sapma göstermeden yaşayıp giderken, İnsanlık dünyayı yaşanılmaz bir yer haline getirmeye uğraşıp duruyor. Medyada yer alan haberleri takip etmeye korkuyoruz adeta. Kıpkırmızı bir kan ve utanç içimizi yakıyor. Şehirler türlü türlü suçun işlendiği yerleşim merkezleri haline gelirken, ülkeler birbirini ezmek için politikalar geliştiriyor, silah sanayilerine milyarlar harcıyorlar. Evlerinden zorla çıkarılan kadınlar, çocuklar ve artık çaresiz kalmış erkekler ekranlardan bütün dünyanın gözleri önünde sanki bir mizansenin parçasıymış gibi gösteriliyor. Bir balinanın, bir karetta karettanın, bir köpeğin derdine düşenler, kendine yani insana yapılan zulme karşı kılını bile kıpırdatmıyor.
Bizim yaratıcımız, hayatı bir kıvam haline getirip, dünyanın bütün güzelliklerini ve nimetlerini paşa gönüllerimize sunarken, huysuz çocuklar gibi burun kıvırıyoruz bütün bunlara. Tanrı insan diye bir şeyin peşine düşen, insanı tanrılaştırmak için romanlar yazan, filmler çeken, programlar hazırlayan batı medeniyeti, aynı insanı esfeli safilin haline getirmekte olduğunun farkında değil mi acaba? Yoksa başka bir niyeti mi var?
Ülkemizin sınırlarına kadar getirdikleri kan ve kaos ortamıyla, bölge insanına yapmadıklarını bırakmıyorlar. Savaşın her halini sahneye koymaktan, zulmün ve kanunsuzluğun her şeklini sergilemekten geri durmuyorlar. Bütün insanlığa ait olan değerlere el koyuyor, işgal ediyor. Kendine ait olmayan madenleri sahipleniyor, başka ülkelerin sahip olduğu değer arz eden her şeyi kendi para birimiyle alıyor satıyor. Ve bölge insanları hiç itiraz etmiyor. Niye benim altınımı sen işletiyorsun? Niye benim elmasımı sen satıyorsun? Niye benim petrolüm senin dolarınla alınıp satılıyor? Demiyor, diyemiyor kimse... Batıdan ikbal umuyor, batıdan medeniyet bekliyor, batıdan mutluluk gelecek sanıyor... Oysa batı herkesi sıraya koymuş, herkes hakkında bir son hazırlamış, herkesin elinde ne varsa onu almanın hesabını yapmış.
Kendi tanrısını öldüren batı, bizim Allah’ımıza gözünü dikmiş ve bizim kalplerimizden Onu çıkarmanın peşine düşmüş, etrafımıza yangınlar yakıp duruyor. Belki bizler zayıfız, inancımıza sahip çıkmakta zafiyet gösteriyoruz, içinde bulunduğumuz muhteşem mirasın farkında değiliz. Ama şunu bilsinler ki, kendi tanrıları gibi sahte değil bizim Allah’ımız. Onların zulmü, Allah’ın gücüyle boy ölçüşemez. Ve Allah’ın da bir hesabı var. Bugün zulümde bu kadar ileri gidenler, aldıkları bu mesafeyi sanmasınlar ki Allah’a rağmen aldılar. Allah bizlere emanet ettiği İslam bayrağına ne kadar sahip çıkacağımızı görmek istiyor sadece. Madem inandık, iman ettik diyenler var, öyleyse inanıp, iman ettikleri şeylerde ne kadar samimiler görmek istiyor. İman edenlerin gerçekten iman ettiğini sınamak istiyor. İslam'ın emirleri karşısında nasıl duruyor Müslüman? İşte bu soruyu iyi düşünüp cevaplamak zorundayız. Hayat elbette yaşamaya değer, ama Allah’ın bize verdiği nimetler bu dünyayla sınırlı değil, daha büyük bir dava var. Uğrunda canımızı vermeye göze almamız gereken bir sılamız var bizim, atamız cennetten gelmedi mi? İşte bunları bilen yüce Rab, küffarın ne kadar zulmettiğine değil, kendine inananların bu zulüm karşısında nasıl duracaklarına bakıyor.
Dünya kaynıyor. İnsanlar ölüyor. Kâinat didik didik ediliyor. Her şey paraya çevriliyor ve belli bir zümrenin hizmetine veriliyor. Peki bu değerli şeyleri emanet alanlar ne yapıyor? Kalubelada, beli diyen bizler, artık harekete geçme zamanımız gelmedi mi? Hayat ne kadar tatlı olursa olsun, arzular ne kadar yakıcı olursa olsun ve düşman ne kadar güçlü olursa olsun, biz kaybetmeyeceğimiz bir cihattan kaçmamalıyız, geri durmamalıyız, tereddüt göstermemeliyiz. Zira ölüm cenneti, kalım şerefi kazandıracak bizlere bu yolda.
Evet her sabah bir güneş doğuyor yeryüzünde ve hayatı tazeliyor. İnsanlar büyük bir iştahla hayata saldırıyor. Yiyor, içiyor, geziyor ve kısacık hayatlarını hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. Ama bu dünya fani bunu hepimiz biliyoruz. Çünkü her sabah doğan güneş, her akşam batıyor.
Sevgiyle kalın.